Adı Bozkır ama kendisi başka
Sevgili okurlar, aslında bu yazıyı hafta sonu kaleme alacaktım ama gündem yoğunluğundan ancak vakit bulabildim.
Sık sık siyaset, ekonomi veyahut yerel gündemle ilgili düşüncelerimi paylaşıyorum sizlerle. Bugün, geleneğin dışına çıkıp bir gezi yazısı yazmak istedim.
Cumartesi günü, Genel Yayın Yönetmenimiz Lokman Koyuncuoğlu, Genel Müdürümüz Ahmet Ergan ve Konya Şehir Hastanesi’nden Kalp Damar Cerrahı Ahmet Nihat Baysal hocamla birlikte kendimizi dağlara vurduk.
Torosların incisi Bozkır’dan başlayan gezimiz, Ahırlı-Gölcük Yaylası ile devam etti ve meşhur Alacabel geçidi ile son buldu.
Bozkır merkezde veteriner hekimlik yapan ve aynı zamanda gazetemizin de yazarı olan kıymetli Ali Kaya ağabey, bizi çok güzel ağırladı.
Güzelliklerle dolu günümüz enfes bir kahvaltıyla başladı. Ne yalan söyleyeyim, uzun zamandır bu kadar sağlam bir kahvaltı yapmamıştım. Çünkü her şey doğal ve çok lezzetliydi. Bir de dağ havası iştah açıcı olunca, yemelere doyamıyor insan.
Kahvaltının ardından Ali ağabeyin rehberliğinde Bozkır’ın dağlarını gezmeye başladık. Özellikle Aygırdibi Şelalesi’nin bulunduğu bölgeden hiç ayrılasım gelmedi.
Dağ manzarasını bir de kar manzarası süsleyince, ortaya inanılmaz güzel fotoğraflar çıktı. Neredeyse her baktığınız yönde fotoğraflık bir manzara yakalayabiliyorsunuz.
Biz de öyle yaptık. Bol bol fotoğraf çektik. Bazılarını da sosyal medya hesaplarımızda paylaştık tabi…
Tabi kış mevsimi, günler kısa, yol uzun, hava soğuk. Aygırdibi’ne vedalaştıktan sonra Ahırlı bölgesinde bulunan Gölcük Yaylasına çıkmaya çalıştık.
Çıkmaya çalıştık diyorum çünkü yol çok meşakkatli. Meşakkatli diyorum çünkü 2 metre kar vardı.
Ama her şeye rağmen belediyeler iyi çalışmış, yolları bir şekilde açmış. Bu yüzden takdir ettim.
Gölcük Yaylası’nda karların yüksekliğini gördüğümde acayip etkilendim. Bölgedeki evlerin çoğu karlara gömülmüş, özellikle yüksek kesimlerde evlerin sadece çatılarını görebiliyorsunuz. Böylesine zorlu şartlarda yaşamak da buralarda hizmet üretmek de öyle kolay bir iş değildir diye tahmin ediyorum.
Ama şehir merkezine sıkışıp kalmış bizlerin yaşam standardına baktığım zaman, bölge halkının çok daha şanslı olduğunu düşünüyorum.
Yaşam şartları çok ağır ama manzaraları, oksijenleri, besinleri ve hayattan aldıkları keyif bence bizimkine göre çok daha yüksek ve kaliteli.
İnsan ister istemez “Bozkır yaylalarında bir yazlığım olsa keşke” diye hayal kuruyor.
Belki bir gün gerçek olur, nasip…
Sevgili okurlar, oralara kadar gitmişken, neredeyse kış boyunca 3. sayfamıza manşet olan Alacabel Geçidini de görmeden gelemezdik.
Alacabel hakikaten çok heybetli. Heybetli olduğu kadar da tehlikeli bir geçit. Çünkü hem çok yüksek hem çok soğuk hem de fırtınanın etkisiyle dağlardan gelen tipi, ulaşımı olumsuz etkiliyor. Biz de haberini yapıyoruz…
Yine öyle yaptık.
Genel Yayın Yönetmenimiz Lokman Koyuncuoğlu ile birlikte 1825 rakımlı Alacabel’de, -10 derece soğuklukta kısa bir video anons yapmayı ihmal etmedik.
Tüm bu zorlukları video çekerken biz de yaşadık. Ama her şeye rağmen çok güzel bir gün geçirdik.
Yazımın sonlarına gelirken, bölge hakkında naçizane bazı önerilerde bulunmak istiyorum.
Doğal güzelliklerle dolu Toroslar’ı, imkanı olanlar mutlaka görmeli.
Bozkır özelinde Toroslar bölgesinin kesinlikle turizme kazandırılması gerekiyor.
Bölgede çok uygun kamp yerleri var.
Son zamanlarda ünlenen trekking sporu, yani yürüyüş sporu için çok güzel patikalar var.
Ayrıca fotoğraf tutkunları için inanılmaz manzaralar var.
Yaylalarına ise doyum olmaz.
Tüm bunları göz önünde tutunca, Bozkır’ın Ayder’den ne eksiği var? dersem yanlış söylemem.
Hakikaten öyle. Turizme kazandırılmayı bekleyen bu güzel coğrafyanın hem ülke ekonomisine hem de Konya ekonomisine çok büyük katkıları olabilir.
Özellikle yayla turizmi noktasında çok büyük gelir üretilebilir. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın bölgede bir proje çalışması iyi olur diye düşünüyorum.
Anlata anlata bitiremediğim bu doyumsuz seyahatimizde bizi ağırlayan, işini-gücünü bir kenara bırakıp misafirperverlik yapan Ali Kaya ağabeye bir kez daha teşekkür ediyorum.