Açgözlülük Nasıl Tedavi Edilir?
Arapça’da ahlak; huy, tabiat ve yaratılış gibi anlamlara gelir.
Ahlakın kaynağı, dindir.
Ahlakın konusu, iyi ve kötü şeklindeki insan davranışlarıdır. İyi ve kötünün ne olduğunu bilmek yetmez, İslam kötü olandan uzaklaşmayı ve iyi olanı eylem haline getirmeyi ister.
Peygamber Efendimizin dilinde iyi, insanın içinde huzur meydana getiren güzel davranışlar; kötü ise, yapıldığı zaman insanın içini huzursuz eden çirkin davranışlardır.
İnsan kalbine danıştığı zaman neyin iyi neyin kötü olduğunu hisseder. Onun için “kalbine danış” denilmiştir.
İyi insan, kendisinden iyilik umulan kimse..
Kötü insan, kendisinden insanların güvende olmadığı kimse..
İşte sözünü edeceğimiz kötü ahlak örneklerinden birisi de “açgözlülük”tür.
Hz. Peygamberden gelen bir rivayette: “Açgözlülükten sakının. Önceki ümmetleri mahvetmiş; kan döktürmüş ve haramları çiğnetmiştir” şeklinde geçer.
Açgözlülük, tüketim kültürünün kışkırttığı bir doyumsuzluk hali..
Açgözlülük, hakkına razı olmayanların davranışı..
Açgözlülük, cemiyetin sosyal yapısına gizlenmiş tahrip gücü yüksek bir hırs.
Açgözlülük, helal ve haram duyarlılığını hallaç pamuğu gibi savurmanın adı..
Açgözlülük, mutluluğu, başkasının mutsuzluğu üzerine bina etmek isteyenlerin olmazsa olmazı.
Açgözlülük, insanı insanlık değerlerinden azat etmenin bir diğer adı..
Açgözlülük, mukaddesi olmayanların tavrı.
Çünkü kutsalı olmayan, kutsala tutunmayan bir insan, yaşadığımız modern zamanlarda olduğu gibi, her şeye sahip olmak uğruna bütün değerlerin ipliğini pazara çıkarır.
Yaşadığımız modern dünyada açgözlülüğü yaşam biçimi haline getiren küresel güçlerin özellikle İslam coğrafyalarında ne büyük zulümler işlediklerini, ne çok ocaklar söndürdüklerini ve ne çok kan döktüklerini hep birlikte müşahede ediyoruz.
Kapitalizmin yaşam tarzı olan tüketim kültürü, sadece yeme-içme alanıyla sınırlı kalmaz, “sahip olma” dürtüsüyle hareket ettiği için inançları bile tüketmektedir.
Açgözlülerin elinde din de bir meta haline dönüşür.
Açgözlülük, günümüzde din dilini dünyevileştirdi, ticarileştirdi.
Açgözlülük, Hz. Mevlana gibi değerleri bile pazarladı.
Açgözlülerin elinde, Kur’an’ın ana konuları arasında yer alan cihad, ihlas, tevhid, rızk, tekbir gibi İslamî ıstılahlar, tüketim kültürünü ve alışkanlıklarını meşrulaştırıcı bir araç haline dönüştürüldü.
Tüketim kültürünün mayasında “açgözlülüğü” kışkırtmak vardır.
Büyük alış-veriş merkezlerindeki insanlar üzerinde bir gözlem yapalım.
Mesela, meyve-sebze reyonuna bir bakın. Gelen sebzeleri sıkıştırıyor, giden sebzeleri sıkıştırıyor. Tüketim mabetlerinde vecd hali yaşayan modern insanın açmazı bu.
İnsanlar üretmeden ziyade tüketme peşinde koşuyorlar. Bitimsiz bir israf ekonomisi, almış başını gidiyor.
Açgözlülük, nihilist, her şeyi mübah gören, zevk odaklı yaşam biçiminin sarhoşluk hali..
Açgözlülük, hız ve haz çağının motor gücü..
Muhammed Esed’in özgün ifadesiyle, bütün çağlarda insanlar tamahı, açgözlülüğü tanımışlardır, ama tamah ve açgözlülük başka hiçbir çağda bugün olduğu kadar ciğer sökücü bir hırs halinde kendini açığa vurmamıştır.
Gönül gözü aç olan insanın dünya gözü asla doymaz.
Çare; önce insanların kafasındaki “açgözlülük” zihniyetini, kanaat ve alçakgönüllülük ahlakıyla değiştirmektir. Bu da ancak gönül eğitimi yöntemiyle olabilir.