2020 beyaz yıl ilan edilsin
Koronavirüs sebebiyle psikolojimiz yavaş yavaş bozulmaya başladı. Uzun süre devam eden sokağa çıkma yasakları, biz tedbirlere elimizden geldiğince uymaya çalışsak da her gün bir yenisini okuduğumuz yok nişan yaptılar, taziyeevi kurdular, virüslü akrabalarına ziyarete gittiler vb. saçma sapan virüs bulaştırma hikâyelerini okuyunca bunlar için onca emeğe değer mi sorusu zihni meşgul ediyor. Tabi ki en önemlisi bayramı büyük ihtimalle büyüklerimizden, memleketimizden uzakta geçirecek olmamız da kendimizi kötü hissetmemiz için yeter de artar bile…
Ülkemizde ve dünyada çeşitli spor dallarında virüs sebebiyle yarım kalan sezonlar beyaz sezon ilan edilip, oynanmamış kabul edildi. Yani yok sayıldı, hiç yaşanmamış gibi gelecek sezona sıfırdan temiz bir şekilde başlanacak. İşte ben de bundan aldığım ilhamla 2020’yi beyaz yıl ilan edip, 31 Aralık geldiğinde 2020’ye tekrar girmeyi teklif ediyorum. Önümüzdeki 6-7 aylık dönemde zaten virüsün hasarlarını gidermeye ayrılacak gibi. Oldu olacak bu yılı toptan feda edip yeni bir başlangıç yapalım.
Çünkü haklı ya da haksız bir şekilde yaşanılan, yaşanacak olan her türlü olumsuz şeyi virüse bağlayacağız. Ülkeler ekonomide yaşanılan sıkıntıları, ahlaksız esnaf görünümlü tüccarlar, marketler Allah korkusu olmadan yapılan fahiş zamları, öğrenciler kazanamadıkları sınavları vb. hep virüsün sırtına atıp, gelecek yıl başaracaklarını söyleyecekler. Hâl böyle olunca da bu yılın bir anlamı kalmayacak. Tabi gelecek yıla her şeyin güllük gülistanlık olma garantisi de yok. İkinci dalga, üçüncü tsunami gibi belirsizlikler içinde bocalıyoruz. Komplo teorisi diye küçümseniyor ama resmen dünyaya yeni bir şekil veriliyor.
Bizim ülkemizdeki mallarda, pardon saflar diyecektim doğa ana bizi uyarıp, düşünüp kendimize gelelim diye evlerimize gönderdi, bu virüs dünyanın yeniden kendine gelebilmesi için bir fırsat aslında vb. saçmalıyorlar. Meseleye romantik pencereden bakıp, kendilerini kandırınca iyi hissediyorlar. Bir şeyler içmeden doğal yoldan kafayı bulmak galiba böyle oluyor. Dünyada son yıllarda moda olan Allah, tanrı gibi kavramları kullanmamak için ortaya atılan doğa ana, tabiat baba, evrenden istemek, evrenin takdiri gibi kavramların ne anlama geldiğini göremeden papağan gibi tekrar edince işte böyle oluyor. Bu virüsün bir mühendislik ürünü olmadığına inanıyorsak ki ben inanmıyorum, bize yakışan Allah bizi imtihan ediyor diyebilmektir. Bilime değer vermekle, onu yüceltip adeta tanrılaştırmak arasındaki fark dağlar kadardır…
Ülkemizde virüsle mücadelede iki ayı geride bıraktık. Şu ana kadar iyi gidiyoruz ama tedbirlerin gevşetilmesiyle beraber sorunlarda artıyor. Bayramdan sonra atılacak yeni adımlarla birlikte ne ile karşılaşacağımızı kimse bilmiyor. Çeşitli ihtimallerden bahsedilse de yaşayıp göreceğiz. Herkesin kendine göre dertleri var. Memleketlerinden uzakta yaşayanların en büyük derdi ise şehirler arası seyahat kısıtlamaları. Çoğu büyükşehirde insanlar ailelerini görmeyeli iki ayı geçti. Ramazan ayında memleketlerinden uzakta kaldı, bir mucize olmazsa bayram da böyle olacak gibi. İşte bu noktada bu kadar sıkı tedbirler alınırken AVM’lerin, berberlerin açılmasını, önümüzdeki günlerde de diğer yerlerinden açılacak olmasını pek mantıklı bulamıyoruz.
Tedbir alındıktan sonra şehir içi toplu ulaşım ile şehirler arası seyahatin ne farkı var ki. Şehirler arası otobüse kimlerin bildiği, kimlik bilgileri vb. belli. Toplu ulaşımda ise her duraktan yeni insanlar biniyor. Otobüs bir saatlik seferini tamamlayana kadar yüzlerce yolcu değişiyor. Tamam, bilim adamlarının, hükümetin aldığı tedbirlere uyalım ama insanın psikoloji bozulduktan sonra sağlığını bile ikinci plana atacak noktaya gelebiliyor. Korkum o ki serbestlikler artıkça İtalya ve ABD’de yaşanılan manzaralar bizde de olacak. Çünkü kendimizi kapana kısılmış hissediyoruz. İşin sonunda ağılın kapısı açılınca bir an önce dışarı çıkmak için uğraşan koyunlara dönecek gibiyiz. Asıl riski o zaman göreceğiz. Burada koyun derken vatandaşı koyun yerine koyup hakaret etme kastımız falan yok, misalen diyoruz. Durduk yere başımıza iş çıkarmayın(!)
Uzun lafın kısası hükümetten yapılacak yeni açıklamaya kitlendik. Bayramın bayram mı olacağı, yoksa sıradan bir gün gibi boynu bükük mü kalacağını göreceğiz…