Gökhan Kırlangıç
Gökhan Kırlangıç Zordur

Zordur

Dünyanız kararmış, etraf zindan gibi; üstüne bir de yalnızlığınızı koyun. Çaresizsiniz; dost dediğiniz insanlar bir bir yanınızdan uzaklaşmış.

Oysa iyi günde atıp tutarken şimdi terki diyar etmiş gönül bağınızı. Çıkmaz sokaklarda kaldığınız, hayallerinizin tükendiği, gücünüzün yittiği anlarda; bir ışık olsa dünyamı aydınlatan, bir el olsa yardımıma uzanan gerçek bir dost eli, beni umutlandıran bir şey olsa, gerçek dostu göreceğim bir gün olsa dediğimiz mutlaka olmuştur.

Her insanın hayatında zor dönemler olur. Bir kısmını didiniriz de kendimiz çözmeye çalışırız. Bir kısmını da işte biraz önce bahsettiğim gerçek dostlarla aşmaya çalışırız. Yani ihtiyacımız olan aydınlığa, ışığa bir türlü kavuşuruz.Asıl üzerinde durmak istediğim konu şu ki: ne yazık ki herkes bu kadar şanslı olamıyor. İçindeki ışığın, çevresindeki desteğin farkında olmayan nice insan var. Programımız dahilinde yardım kapsamına aldığımız, insanların çoğu bu durumda.

Hayata ve kendine küsmüş çevresine hep imrenerek bakan, kimi zaman bir o kadar gururlu, hayallerine bile sen dur bakalım demiş, düşlerini bile öldürmüş insanlar düşünün. Babalar tanıdım, bir ailesinin bile olduğunun farkında olmayan, eşiyle çocuklarıyla zaman geçirmeyen, günü birlik karnını doyurma telaşında kahve köşelerinde sürünen ve böyle bir kaçışı kendine alışkanlık haline getirmiş... Yahut alkol ve madde bağımlısı olarak dünyayı hem kendisine ve ailesine zehir eden. Eğer kadın ise annelik sorumluluğunu çocuklarını döverek ve bağırarak yerine getiren; bir borçmuş gibi her gün kocasıyla kavga eden ama her şeye inat tam tersi eşinin tüm güzel huylarını suiistimal eden kadınlar...

Daha neler neler yazılabilir. Oysa evlilikleri bitiren en önemli bir madde ki dır dır... Bu da bayanların sıkça başvurduğu bir tercih ki sonu malum... Parçalanmış yürekler… Dramlar ve karşılaştığımız bütün hikayelerde aynı sahne... Evin temizliği, çocukların bakımını önemsiz gören, günü dizi ve evlilik programları izleyerek geçiren ocakta yemek unutan ve yemeği yakan, ya da kapı önünde komşu muhabbeti ve dedikoduları yaparak günü boş geçiren anneler... Çocuksa bu kişi, mutlu olmanın ne olduğunu belki sadece düşleyen, sevgi ve şefkatten tamamen yoksun, küçük ve çaresiz.İşte böyle bir tablo sürekli gördüğümüz ve dinlediğimiz. Bazen kendime soruyorum. Belki katılabilir belki de hayır katılmıyorum diyebilirsiniz.

 Eskiden imkanlar sınırlı, zor şartlar. Geçim telaşı daha bir zordu. Tam tersi evlilikler çok mutlu ilerliyor. Saygı ve sevgide kusur yoktu. Zor şartlara inat nikah masasında söylenen iyi günde kötü günde ömür boyu yanındayım daha bir anlamlı ve uygulama alanı daha sağlamdı. Şimdi bana bağırırsan anneme giderim diyen kızlar var çevremizde ve hiçbir şeyle yetinmeyen insanlar. Marka düşkünü, oysa attığı her hava kredi kartı hanesinde bir zarar…

Demek istediğim şu ki hiçbir şeyle yetinmeyen bir gelecektir beni düşündüren. İçimi acıtan dramlar… Hayat, umut ediş ve bekleyişten ibaret bir yolculuk... Yaşamak ise aslında sadece gülümseyebilmekten ibaret... Hayat ne yapsın. Yine de söylüyorum. Ah hayat sana da kızamıyorum. Sadece kendimi sorguluyorum.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gökhan Kırlangıç Arşivi