Üniversitede Adab-ı Muaşeret (Görgü Kuralları) Dersi Konsun
Üstat Mustafa Ruhi Şirin özel yetenekli çocuklar için bugünlerde malumunuz bir çalışma yapıyor, bu çerçevede hazırladığı günlüklerin bazılarını dün Star Gazetesinde Ahmet Taşgetiren köşesine taşıdı.
Burada Mustafa Ruhi Şirin, “Üç uyurgezer var: Devlet - Hükümet, üniversite, toplum. Kördüğümün merkezinde ise ehliyetsiz ve liyakatsiz olduğu kadar aymaz bir bürokrasi var. Bu üç uyur uyanmadan Türkiye’de yeteneklerin gelişimi üzerindeki sarmalı kaldırmak boş bir hayaldir.” Diyor…
Özel yetenekli çocuklar için durum bu iken toplumun geneli normal düzeyli insanlar, çocuklar içinde durum pek farklı değil.
Ne yazık ki Devlet-Hükümet, Üniversite, toplum ve dolayısıyla da sivil toplum kuruluşları, vakıflarımız, derneklerimiz, cemiyetlerimiz bu durumu pek görmek istemiyor ve nesiller bitiyor.
Vakıf ve derneklerimiz uğraşlarının kendilerine yeteceğini düşünüyorlar, yurtlar kuruyor, okullar kuruyorlar ama mevcut çağ ile mücadele edemiyorlar, çok sınırlı bir kitleye ulaşıyorlar, onun dışında toplum katmanlarının genelinin elim bir vakıa olarak top yekûn cehenneme sürüklenmesini göremiyorlar.
Sineme, dizi, medya, internet medyası gibi alanları tamamen boş bırakıyorlar ve Türkiye hızla tükenişe sürükleniyor.
Bugün üniversitelerimiz bir şehre ilim-irfan katmıyor, nitelik katmıyor, çok kötü bir dejenerasyon ile şehirlerimizi ahlaken çökertiyor…
Yusuf Kaplan Yeni Şafak Gazetesinde 25.05.2014 tarihli yazısında konuyu şu şekilde özetliyor; “Durmadan üniversite açıyor devlet. Üniversitelerin, Anadolu insanının ruhunu yok ettiğini, ahlâkını ve kişiliğini bitirdiğini göremiyor!”
Bugün üniversiteli geçler bırakın İslami Ahlakı, edebi, basit adabı muaşeret kurallarından bile yoksunlar, toplumu bitiriyorlar.
Üniversitelerde okuyan gençler çok fazla görgüsüz, özgürlüğü edepsizlik yapmak olarak algılıyorlar, hepsi kendini bir dizinin karakteri zannediyor, gâvurların kişiliksiz artistlerini, aktrislerini rol model olarak almışlar, ilimden, bilimden, medeniyet tasavvurundan, olup bitenden bihaber, kendileri tükeniyor, toplumu da tüketiyorlar.
Eskiden üniversite öğrencileri, edepleriyle, ahlaklarıyla çekingen, değerli, kıymetliydiler.
Ama şimdi bir apartmana girerlerse ne yazık ki artık o apartmanda aileler oturamaz hale geliyor.
Gençlerimiz Yusuf Kaplanın deyimi ile “insanı tüketen hayvana dönüştüren, insanın bencilliğini azmanlaştıran, insanı atomlara, fetişlerine hapseden, hayatı ruhsuzlaştıran ve kültürü çölleştiren” kasırganın, tufanın etkisinde, bizden olmayan, bize yabancı ve ne yazık ki bizi de bozan bir çarpıklığı şehrimize, mahallemize, ilçemize, sokağımıza hatta apartmanımıza sokuyorlar.
Ne yazık ki İslam medeniyet algısı artık gençlerimizde yok…
Sanki insanlarımız dini öğrenirse mühendis olamazmış, hekim olamazmış, avukat olamazmış ya da fiziği, kimyayı, bilimi öğrenemezlermiş gibi bir devlet kültürü vardı.
Yıllarca çocuklarımıza resmi ideoloji olarak çölleşmiş, kurumuş Kemalizm’den başka bir şey verilmedi ve bilinçli olarak dinsiz-köksüz nesiller yetiştirildi.
Oysa resmi ideoloji olarak kesinlikle ahlak, edep, maneviyat çocuklarımıza verilmelidir ve hem de acil olarak verilmelidir.
İstediğiniz kadar ihracat yapın, istediğiniz kadar para kazanın, ev, araba, yat, kat alın, nesil yetiştiremezseniz bitersiniz, insan para ile alınmaz, yetiştirilir çünkü…
Zinanın sıradanlaştığı, mahrem ve namahrem kavramlarının yok olduğu bir yaşam kültürü dayatıldı topluma ve o ölçekte nesiller yetiştirdiler…
Ahlak ve maneviyat, edep yokta görgü kuralları var mı? Çocuklarımız mesela nazik mi? Büyüğünü küçüğünü biliyor mu? İnsana, hayvana, canlıya, doğaya acıyorlar mı?
Ne yazık ki “hayır”…
Anne ve babasından ayrılan, başka şehirlere giden üniversite öğrencileri kaba, çevresine zarar verecek mahiyette adeta bir ayyaş, snop, serseri gibi yaşıyor, kız çocuklarımızın çoğu ne yazık ki aşüfte gibi oluyorlar.
İşin daha kötüsü annelerinin babaların yanında yaşayan lise öğrencileri bile böyle…
Ahlak, edep, maneviyat yok, görgü kuralları yok…
Tramvaya birkaç öğrenci bindiğinde bütün tramvay rahatsız oluyor, tabi artık kimsede tepki gösteremiyor, zira medya artık toplumsal tepkileri susturdu.
En basit konuşma kuralını bilemiyorlar, telefonla konuşurken bir büyükşehirde değil sanki köydeler, cep telefonlarının tuhaf müzikleri bir öğrenciye yakışır mahiyette değil sanki hepsi birer serseri ya da aşüfte…
Olacak iş mi? Bu nesille nereye gidebilirsiniz?
Bunun tedbirini acilen almak zorundayız…
Bu konuya önümüzdeki günlerde net örneklerle İnşa Allah devam edeceğiz…