YOL DA SENSİN YOLCU DA
Düşmüşsen bir yola yüklenerek tarihini ve kendi öykülerini yolun uzun ve meşakkatli demektir. Adımlarının sayısından ziyade bıraktığın izlerin hesabını tutmalısın. Bir patika da olabilir yolun, dar bir köprü de. Sıcaktan kavrulacağın mevsimler tipiye yakalanacağın günlerden az olmayacak. Durmak ve hatta gerisin geriye dönmek bir ihtimal olsa da menzilin seni beklediğini hatırlamalısın.
Yola çıkma kararını verdiren, menzil kadar yolun kendisidir de. Tercih edeceğin yolun hangisi olacağını tespit etmek önce yolun vaziyeti ile alakalıdır. Kimi zaman kısa bir yolu üzerindeki tehlikelerden dolayı güzergahına almazsın. Seni “yola” sürükleyen madem biraz da yoldur belki de asıl hikâye yolun kendisidir.
Niyetine aldığın yolculuğun nitekim bir ayrılık barındırdığını bilirsin. Misal evinden ayrılıyorsundur, yurdundan vatanından, çoluk çocuk kalıyordur geride. Anadan yardan ayırıyordur yol. Yalnız başına yaşıyor olsan da barındığın evin seni beklediğine inanır ve o eve tekrar dönmeyi umut ettiğin için kapıyı kilitlersin. İstersin ki dönünce bıraktığın gibi bulasın yurdu yuvayı, istersin ki kendin açasın perdeyi kapıyı. Lakin yol, çok ihtimalli bir imtihandır ve bu ihtimallerden biri geriye dönememektir.
Yola çıkış eşikten adımını atıncaya kadardır sonrası adın bile değişir. Artık yolcusundur… Sana “yolcu” denmesi düştüğün yoldan mülhemdir. Madem yolcusun yoldan şekva eyleme, yolun nazını kahrını çek ama yola dert çektirme. Yolun meşakkatini yüklen ama yola derdini yükleme.
Yolu ve yolculuğu tek başına şekillendiremezsin ama yolcu olarak yola anlamını yükleyecek olan da sensin. Yolu beğenmiyor oluşun yolun meselesi değildir. Diğer yandan varsa gücün yeni bir yol açabilirsin ama bu yolu yol olmaktan çıkarmaz. Bu yüzden yolun hakkını vermek önce yolcuya düşer.
Yolda olmak kurtarır bazen insanı ve yolunda olmak inandığının, sevdiğinin, aşkının. Menzile varmak değil yolda olmak, yoluna düşmektir esas olan. Bu mevkide yolun varlığına şükretmek de senin vazifelerinden biridir ey yolcu!
Çok hızlı gidip yolu gücendirme, ağırdan alıp yolu incitme. Yolun kenarında gördüğün ağaçlar sadece ağaç olmamalı. Sana yolcu diyen, o ağaca da bir isim vermiş değil midir? Bir çınar, bir servi, söğüt belki… O başında durup su içmediğin çeşmenin bir öyküsü zaten var. Kendinden ibaret sanma bu yolun tek yolcusu olduğunu. İlk sen olmadın son da olmayacaksın. Nice sultanlar geçti bu yoldan nice kervanlar. Yavuklusuyla kaçanlar oldu, silahını kuşanıp cepheye koşanlar da.
Sakın her yolun gidilmesi gerektiğine kanma, kolay diye düşme her yola. Kimi yollar düz ve engelsiz olabilir, kimisinin engeli çok, sabrı zor, üzeri dikenlidir belki. Kendi hikayene, kendi tarihine ve kendi hatırana yakışan yolu seçmek yolcu olarak önce senin mesuliyetin unutma. Şair “Zaman kısa, ben yorgunum, yol uzun” diyor. Yol uzun ve zaman sınırlıysa yolun mesafesi atabildiğin adım kadar olacaktır. Uzak dediğin şey zihninde ölçtüğün tasavvurdur. Varabilmeyi değil yola çıkmayı azmet. Netice, yolun sahibinin elinde…