Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Yetimler, yetim gibiler…

Yetimler, yetim gibiler…

 
“Sizin hiç babanız öldü mü?
Benim bir kere öldü kör oldum.”
 
            Babası ölen tüm çocuklar kör oluyorlar o halde, şair böyle demişse… Yetim bir peygamberin ümmeti olarak, yetimlere karşı olan sorumluluğumuzun en ücra kösesine kadar bilicinde olmalı değil miyiz?
 
            Sertleşen ve katılaşan kalbimizi, teknoloji çağıyla birlikte konforla yaşamaya alışmış, unutkan kalbimizi yumuşatacak ve tekrar o yumuşak kalbe dönmemizi sağlayacak yol yetimin başından geçiyor. Kalbinin yumuşamasını istersen yoksulu doyur ve yetimin başını okşa diyen bu ümmetin peygamberiydi. Hiç tükenmemiş olan kimi zihin yoksulları Peygamberi yok saymak için ellerinden geleni yapsa da onların da yetimlerinin başını okşayacak olan yine aynı peygamber olacaktır.
 
Kitapta gerçek müminler tarif edilirken; “Kendileri daha çok arzu ettikleri halde önce yoksulu, yetimi ve esiri doyururlar” emri ve ilkesi ne çabuk silinip gitti dünyamızdan! Soframızdan arta kalanı değil, yetime ve yoksula verdiğimden kalanla yetinebilmeyi göze alabilecek miyiz?
 
Efendimiz, şeytana yakın olmayı sofralarımızda yetim bulunup bulunmamasıyla ölçüleceğini söylerken, soframızda yetime yer açabilecek idrak ve niyetimizi hatırlatmış oluyor. Şimdi kendime sorunca yakın çevremde ve hatta uzak çevremde adını bildiğim yetim var mı diye… Şaşırıyor ve garipsiyorum kendimi.
 
Sayısal verilere bakarak birtakım kararlar alıyor gelişmiş ülkelerin gelişmiş yöneticileri. Sayısal birer veri oluyoruz onlar için. Dünyada her yıl kaç çocuk ölüyor, kaç kadın şiddet görüyor, kim kaç gün hasta, yaşlı kaç kişi, kaç kareta karetta yumurtluyor hesabını tutanlar nasıl bir hesabın içindeler acaba?
 
İnsani kuruluşların verdiği bilgiye göre yüzler değil, binler değil, milyonlarca yetim var ve her geçen gün artıyor sayıları. Peki, “neden artıyor” sorusuna verilecek cevap belli; babaları ölüyor bunların. Savaş öldürüyor, açlık öldürüyor, kavgalar, çıkar hesapları öldürüyor. Peki, savaşlar, açlık ve yoksulluk en çok nerede? İslam coğrafyasında diyorsunuz değil mi, evet öyle…
Afrika’dan başlayıp Ortadoğu’ya, Afganistan’dan başlayıp Arap Yarımadasına kadar babalar ve anneler ölüyor. Geride kalan çocuklar için her türlü tehlike tetikte beklemekte. Organ mafyaları, fuhuş mafyaları, dilenci şebekeleri, savaş ağaları, misyoner yapılar, kölelik bu çocuklar için en büyük tehlikelerden bazıları. Bunları kim yönetiyor, kimin ellerinde bu şebekeler ve çeteler? Baronların, patronların ve silah tüccarlarının elinde… Bunca ifsat olmuş ve adaletsiz bir sistemi kuranlar değil mi babaları ve anneleri öldürenler?
 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi