Dr. Ramazan Tuzla
Dr. Ramazan Tuzla Yavuz Sultan Selim Han ile İnönü arasında sıkışmak

Yavuz Sultan Selim Han ile İnönü arasında sıkışmak

Yavuz Sultan Selim Han’ı bilmeyenimiz elbette yoktur fakat yaşadığı dönemdeki ufkundan haberdar olabilmek için, kendisine gösterilen dünya haritasına ‘Vallahi bu topraklar bir sultana yeter amma iki sultan için az gelir’ dediğini hatırlatmak yeter olsa gerektir.

Sekiz yıllık saltanatında Osmanlı topraklarını üç katına çıkarmış olması da ufkunun genişliğinin bir kuru gürültüden ibaret olmadığını göstermeye yeter.

Vefatına yakın, hep yol arkadaşı olmuş Hasan Can’ın, ‘Sultanım! Allah’a yakınlaşma zamanıdır’ demesine karşılık, ‘Bu zamana kadar bizi kiminle sanırdın be Hasan Can’ cevabı, bizim için bir serlevha olarak ufuk kitabımızda yer almaktadır.

Yazımızın başlığı ile bu girişi nasıl ilişkilendireceğimizi merak eden dostları, daha fazla meraka gark etmeden cümlemizi kuralım:

Ülkemin son on yılda topraklarımız dışında yaptıklarını düşününce, ülkemin yönetiminin Yavuz Sultan Selim Han elinde olduğunu, ülkem içinde insanımızı anlamaktan uzak kararları, gayret sahibi insanları küstürme çabalarını, yetkilendirmede kabiliyetin değil kurbiyetin esas alındığı girift ilişkileri düşününce de ülkemin yönetiminin İnönü elinde olduğunu düşünmekten kendimi alamıyorum.

Ülkemi dışarıda yöneten Yavuz Sultan Selim Han, yetkiyi, İnönü idaresi ile muhatap olduğunu zanneden ve kendisini anlamaya yönelik çaba sarf edilmemesinden dolayı öfkesini kusma hazırlığında olan insanımızın, mevcut ahvalden önceki ferasetinden almaktadır.

Korkum şu ki; İnönü ufuksuzluğunun insanımızda biriktirdiği haklı ya da haksız öfke yüzünden oluşacak ferasetsizliğin Yavuz Sultan Selim Han’ın elindeki yetkiyi almasıdır.

Ülkemin iç güvenliğini kırk kilometre dışarıya Mehmetçik ile ayak basarak sağlama durumuna kolay gelmedik.

Topraklarımızın denizlerdeki uzantısında bile hakkımızın olmadığının tartışıldığı zamanlardan, en cesaretli duruşumuzla Mavi Vatan sularında yelkenleri fora ettiğimiz günümüze kolay gelmedik.

Osmanlı’nın ayrılışından sonra Afrika’yı sömürge haline getirmiş Avrupa sırtlanlarına inat, kara kıtanın giriş kapısı olan Libya’nın hamisi olduğumuz bu günlere kolay gelmedik.

Bir Millet, iki Devlet dediğimiz can Azerbaycan’ımızın en derin yarası olan Karabağ’ın camilerinden ezan seslerini göklere salan gök kuşumuz İHA’nın, havadaki jandarmamız SİHA’nın, Ermeni işgalcilerini kaçacak delik arayan lağım farelerine dönüştürdüğü şu günlere az bir çabayla gelmedik.

Merhamet medeniyetin mimarı olan Türk Milletinin, bütün dünyanın toplamından fazla insâni yardım ile dünya insanlığının gönlündeki o eşsiz yerini yeniden aldığı günümüze, bir kuru merhamet sloganı ile gelmedik.

Hülasa; ülkemin dışarıda edindiği bütün kazanımları ve dünya insanlığına kazandırdıkları, bir Yavuz Sultan Selim Han ufku ile mümkün oldu.

Peki, dışarıda ülkemi yöneten Yavuz Sultan Selim Han’ın, içeride yönetime dahil olmadığı ve yetkiyi İnönü ufkuna/ufuksuzluğuna terk ettiği kanaatine nasıl sahip olduk?

Bu durumun temel müsebbibinin, insanımızı anlamaya yönelik yatırım yapmanın, masraf çuvalına doldurulacak harcamalar olduğunu zanneden, klişe olacak ama kifayetsiz muhterisler olduğunu net bir şekilde ifade edebilirim.

Ben, ülkemin içeride de dışarıda da Yavuz Sultan Selim Han ufku ile yönetilmesini, Türk Milletinin ilelebet Müslüman kalacağını Çaldıran’da bütün dünyaya haykıran o kutlu sedanın şia bükücü cesaretinin ve vakitli ferasetinin içeride ve dışarıda alınacak her türlü kararda en temel faktör olmasını arzu eden bir neferim.

Yavuz Sultan Selim Han ufkunun, İnönü ufuksuzluğuna kurban edilmesini istemediğim için bu satırları kaleme alma ihtiyacı hissettiğimi, bilmem ifadeye gerek var mıdır?

İnönü ufuksuzluğu da nereden çıktı, diyenler olursa, tek parti dönemine ve biraz da 70 öncesine ilişkin doğru kaynaklardan az bir okuma yapmayı, haddimiz olmayarak tavsiye edelim.

Bugün içeride, o yılları mı yaşıyoruz diyenlere cevabımız var elbet:

Bin kere hayır, milyon kere hayır. Gelin görün ki, dışarıdaki Yavuz’un elinden yetkiyi almak için içeride türeyen tilki çobanlarına, elinde kaval ile eşlik eden yetersizlerin ve de kriptoların varlığını, kim inkâr edebilir?

İşte, bunlardır İnönü ufuksuzluğunun müsebbibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi