Yaşamak için Yemek ya da Yemek İçin Yaşamak
“Bir gram et bin ayıp örter” demişler vaktiyle. Kullanıldığı dönemler için bile doğruluğu tartışılsa da hele ki günümüzde bu sözün tam tersi görüşler hakim.
Fazla kilolu olmaya dair böyle deyişlerin olmasının nedeni kuşkusuz geçmişin kilo algısında gizli. Vaktiyle bir çok ülke ve uygarlıkta şişmanlık zenginliğin, güzelliğin ve gücün simgesi olsa da şimdilerde çağın en önemli hastalıkları arasında sayılıyor.
Ölümcül olan rahatsızlıklar içerisinde görülen nam-ı diğer obezite gerek bedensel gerekse ruhsal açıdan büyük travmalara neden olabiliyor.
Açlıktan ölen insanların milyonlarla ifade edildiği dünyada, şişmanlığın etkisiyle yaşamını kaybeden kişilerinde milyonları bulması üzerine düşünülmesi gereken tezat ve aynı zamanda üzücü de bir durum.
Sömürü düzeniyle başta Afrika olmak üzere Irak, Afganistan ve daha birçok ulusun da hakkını yediklerinden olsa gerek A.B.D. ve Avrupa ülkelerinde obezite en önemli sağlık sorunlarının başında geliyor.
Ülkemizde de tablo pek parlak değil. Bugün nüfusumuzun %25i bu sağlık sorunu ile karşı karşıya.Türkiye’de son 25 yılda şişman sayısı ikiye katlanmış durumda.
Gerek dünyada gerekse ülkemizde oldukça artan obeziteyi kimi bilim çevreleri bir hastalık olarak görürken bazıları ise ciddi sağlık problemleri oluşturan bir durum şeklinde değerlendiriyor. Fakat her iki görüş içinde aşırı kilo sağlık açısından birçok tehlikeyi de beraberinde getiriyor.
Obeziteden kurtulma yöntemlerine geçmeden önce yaşamımızı bu denli etkileyen kavramın ne olduğuna ve ortaya çıkış nedenlerine değinmek istiyorum.
Vücutta depolanan yağ miktarının sağlık için ciddi risk oluşturacak şekilde artması olarak tanımlanan obezite, kişinin yaşam tarzına bağlı olduğu gibi bazı kişilerde genetik faktörler, hormonel ve metabolik bozukluklar sonucu da ortaya çıkabiliyor.
Aşırı ve yanlış beslenme alışkanlıkları, sosyo-kültürel etmenlerin yanlış yönlendirmesi, psikolojik problemler, sigara-alkol ve kullanılan bazı ilaçlarda aşırı kilonun başlıca nedenlerinden. Akabinde modern hayatın hazır, lezzetli, çeşitli, ucuz fakat yüksek enerjili yiyecekler sunması daha fazla yemek tüketmeye bizleri yönlendiriyor.
Ulaşımda motorlu araç kullanımın yaygınlaşması, asansörler, televizyon bağımlılığı gibi daha pek çok sebepten dolayı bedenimizin ihtiyacı olan fizikî hareketlerden uzak kalıyoruz.
Bu etmenlerin sonucunda da kaslar yerini zamanla yağa bırakıyor. Aşırı kiloyla birlikte de, kalp ve damar hastalıkları başta olmak üzere, diyabet, solunum rahatsızlıkları, sindirim sistemi problemleri, bazı kanser türleri, kemik ve eklem rahatsızlıkları, kısırlık, felç, psikolojik sorunlar ortaya çıkıyor.
Tüm şikayetlerimizden ve problemlerimizden korunmak ise hayatımızda yapacağımız ufak değişikliklerle mümkün. Yüksek kalorili yemeklerden kaçınarak, egzersiz yaparak, düzenli uyku ve günde en az 1,5 litre su içerek fazla kilo almaktan kurtulabiliriz.
Aslında bizlere yakışan bir yaşam tarzıyla bile hassasiyet göstermemize gerek kalmadan sağlıklı yaşayabiliriz. Nede olsa sünnete riayet eden bir Müslüman’da olmaması gereken bir durum obezite.
Bizler için en özel örnek olan Peygamber Efendimizde (S.A.V) hiçbir zaman acıkmadan yememiş, çiğnemeden lokma yutmamış ve sofradan midesini doldurarak kalkmamıştır.
Ayrıca “Ümmetim hakkında en çok korktuğum şeyler: Göbek bağlamak, çok uyku, tembellik ve yakîn (iman) azlığıdır” buyurarak şişmanlık tehlikesine dikkatleri çekiyor ve Müslümanları uyarıyor.
Onun hadis-i şeriflerden hareketle İbni Sina "Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra da dört-beş saat yeme. Şifa hazımdadır; yani, kolayca hazmedeceğin miktarda ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne tekrar yemektir" demiştir.
İnancımızda aşırı kilo ve fazla yemeye karşı bu denli uyarılar varken bizlere düşende yememizi-içmemizi disipline edebilen bir iradeye sahip olarak mide insanına dönüşmekten kaçınmaktır.
Bu noktada gelen Ramazan ayını da bir fırsat bilip değerlendirebiliriz. Düzenli bir programla kilo verebilir, doğru bir beslenme alışkanlığı kazanılabiliriz. Bu mübarek ayda edindiğimiz bol sıvı alma alışkanlığını yaşam boyu sürdürebiliriz.
Ayrıca gün boyu açlığın etkisiyle hem dinlenen hemde küçülen midelerimizi fazla gıdayla doldurmama (az besinle doyabildiğimizi görme) alışkanlığını da bu ay vesilesiyle edinebiliriz.
Temennilerimiz ve beklentilerimiz bu yönde olmasına karşın özellikle İslam Ülkelerinde aksi bir hayat söz konusudur. Müslümanlar artık ne yiyeceğinin değil, neyi nasıl yiyeceğinin ve ne kadar fazla yiyebileceğinin derdindedir. Daha sabah saatlerinde planları yapılan yemekler, Kur’an-ı Kerimin “yiyiniz, içiniz israf etmeyiniz” şeklindeki emrine karşı gelecek şekilde hazırlanan sofralarda sunula dursun, “yaşamak için yemek yeme” yerini çoktan “yemek için yaşama”ya bırakmıştır.
Yemek kültürüyle ilgili olarakta“Müslüman’ın Diyeti” adlı kitabın yazarı Kemal Özer, şişmanlığın Hak katında günah olduğunu belirterek “Bir toplumun mutfağı o toplumun aynasıdır. Mutfak derman yerine dert üretiyorsa o toplum medeniyet üretemez. Bir mutfağı popüler kültür veya medya gibi araçlar belirliyorsa, o mutfaktan sağlıklı nesiller yetişmez” diyor.
Beslenme ve yemek alışkanlıklarımızın hayatımızın ve en önemlisi inancımızın bir göstergesi olduğunu unutmamalıyız. Yaşamımızı sürdürebilmek için bizlere yakışan yeme davranışı edinmeliyiz.
Obeziteye yönelik savaşı bizde Beyhekim ailesi olarak destekliyoruz. Hastanemizde uygulanan gerek medical tedavilerle gerekse cerrahi yöntemlerle yaşam kalitesini düşüren ve birçok hastalığı beraberinde getiren bu rahatsızlıktan kurtarıyoruz sizleri. Bünyemizde hizmet veren uzman diyetisyen kadromuzla da bilinçli beslenme ve kalıcı kilo vermede hastalarımıza yardımcı oluyoruz. Kaliteli bir şekilde yaşamak bizim elimizde. Sağlığımızı ve bedenimizi korumak için yalnızca biraz çaba gerekiyor.
Sağlıkla ilgili güzel bir haberi de sizinle paylaşmak istiyorum. Konya Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliğince Ilgın’da çalıştay düzenlendi. Oldukça faydalı geçen bu çalıştay için şunu belirmek isterim ki 14 yıllık idaricilik hayatımda katıldığım en önemli ve başarılı programlardan biriydi. Emeği geçen başta Genel Sekreterimiz ve Hizmet Başkanlarımız olmak üzere herkesi kutlamak istiyorum. Bu denli önemli ve kapsamlı toplantılar ve çalışmaların varlığı, sağlık alanındaki hayallerimizin ve beklentilerimizin gerçekleşeceğinin göstergesidir.
Hayırlı işlerinizde başarılar diliyorum.