İbrahim Çolak
İbrahim Çolak Uzaklık yakınlık içindir!

Uzaklık yakınlık içindir!

Her şey yaşanır ve biter. Aslında bitmez! Âlemde hiçbir şey yarım kalmaz, tamamlanmadan. Bizler hakikat yurduna inananlarız. Burada ne söylemişsek, ne yapmışsak… Gizli veya açık günahlarımızın, sevgilerimizin, merhametlerimizin, öfkelerimizin, kötülüklerimizin, gıybetlerimizin, konuştuklarımızın, iyiliklerimizin ve dualarımızın karşımıza çıkacağına inanıyoruz. Bizden geriye tebessüm, bizden geriye dua kalıyorsa ne ala…
 
“Çoğu zaman sade yazmak süslü ve albenili yazmaktan daha zordur.
Edebiyatı süslü yazmaktan ibaret sananların suçuna katılmıyorum.” 

“Beklemek, her ne kadar cehennem kesilse de sadece bu kadar değildir.
 -Beklemek, aynı zamanda bekçilik etmektir. Çünkü bekleyen kayıtsız durmaz. Kayıtsızlık kapanış ve tükeniştir. Bekleyen bekleyişinin sebebi olan değerlerin bekçisi kaldığı sürece doğruyla bağlarını kurabilecek bir hazırlık içindedir. Hazır olan huzurdadır. Zaten huzursuzluk, hazırsızlıktan başka nedir?
- Ah, beklemek, gövde gösterisi zamanın. Senden gelen her mektupta içimin mevsimi değişiyor.”

Kalbimi şahit tuttum!
Adını anıyorum eksik kalıyor, fotoğrafına baktıkça bin bir düşüncenin ve hasretin içine düşüyorum.
Bu içimdeki nehir niye böyle çağıldıyor... Niye bunca sigara içiyorum. Niye giderek büyüyor ve çoğalıyorsun içimde…
Niye derken şikâyet ediyor da değilim.
Bazı cümlelerini yeni yeni anlıyor da yaralanıyorum, bazı cümlelerini unutmuşum, hatırlayınca yaralanıyorum, delik deşik oluyorum, ağır geliyor. 
Yine de yazdıklarını okuyunca kabuk bağlıyor yaralarım, tekrar bütün oluyorum.

Geri dönüşü gözükmeyen bir savaşa gidiyorum. Öleceğim muhtemelen. Sana doyamadan ölmek zor. Ancak severken daha mutlu ölür insan. Sana hüzünden uzak son güzel sözlerimi söyleyip öyle gitmek istiyorum. Yarın yok. Yarın var olursa yeni baştan sever, yeni baştan söylerim sevdiğimi.
 
“Hüznün ardından mutluluğun, hasretin ardından vuslatın, kıştan sonra baharın geldiğini biliyorum. Her şeyin bir zıddı olduğuna inanıyor, gelen her şeyin zıddı ile beraber geldiğini biliyor, bilmenin sancıları içinde kıvranıyorum. Sana kavuşmuşluğun zıddının ayrılık olduğunu idrak ediyor, irkiliyorum.
Korkuyorum. Gözümden bir yaş düşüyor, gerisini sayamıyorum.”
 
Cansever usta nasıl diyordu: “Değilsek de yakın birbirimize / Uzak da sayılmayız büsbütün.”
 
Hüzün ki taze tutar yarayı. Bana söylemediğini dağlara da söyleme ki, kıskanıp onlara küsmeyeyim. 

Cümlelerine imreniyorum.
Cümlelerin iki uçlu bıçak, olsun, açtığın yaranın yanında gülümsemen duruyor.
Niye uzaksın?
Cevabım hazır: Uzaklık yakınlık içindir!
Varlığın tesellidir, ötesini düşününce ağlamaklı oluyorum.
 
“Kendine sakladıklarını zamanla yitirirsin. Oysa verdiklerin her zaman senindir.” Gücüm ancak seni sevdiğimi söylemeye ve susmaya yetiyor. Sana bu mektubumu birkaç sade cümleyle yazdım ama şu yaşadığım güne kadar söylediklerimden fazlası söylenmemeli artık. Kalbim fazlasını sır sayıyor. 
 
 
Geceler hep uzun. Seni bekler gibi bekliyorum sabahı. Pencereni aç. Umudun hüznünden fazla olsun. Ben geceden kalmış yüzümü yıkarken,  sen yaşamak adına saçlarını tara, umut doldur heybene.

Bir türkünün eşiğindeyim. Türkünün bazı yerlerinde elimi kalbime götürüp, kalbimi teselli ediyorum. Bu türküyü sana ben söylemeliyim.
 
Yüzümde rüzgâr esintisi, yüzümde senden kalan güneş…
Üzülme! Herkes bıraksa da boş ver, tüm dostlarının yerini doldurmak ve düşmanlarınla savaşmak için buradayım. Yanındayım. Dağlara ve kalbine selam ediyorum.
 
Allah esirgeyen ve bağışlayandır!

Önceki ve Sonraki Yazılar
İbrahim Çolak Arşivi