Servet R. Çolak
Servet R. Çolak Ulan! Batur kadar olamadık

Ulan! Batur kadar olamadık

Eğitim-Öğretim bitti üniversite öğrencilerimiz de büyük bir mezuniyet heyecanı… Bu heyecan ta ki kep atana kadar sürecek.

Neden mi? Tek tek anlatayım

YÖK’ten aldığım bilgilere göre 202122 Eğitim-Öğretim yılı verilerine göre 3 milyon 250 bin 101 öğrenci önlisansta, 4 milyon 579 bin 47 öğrenci de lisansa öğrenim gören öğrencimiz var. Yüksek lisans o, bu, şu derken toplam öğrenim gören öğrenci sayımız 8 milyon 296 bin 959….

Kabaca bir hesap yapalım önlisans ve lisans programlarından 2 milyonu aşkın öğrenci mezun olacak.

Birkaç örnekle anlatmak gerekirse 120 bin gencimiz bu yıl  bankacılık, sigortacılık, muhasebe, işletme gibi iş ve yönetim alanlarının lisans bölümlerinden mezun olacak. Ön lisans, yüksek lisans ve doktora da dahil edildiğinde sayı 200 binin üzerine çıkıyor. En az 17 bin hukuk mezunu aramıza katılacak. Ekonomi, psikoloji, sosyoloji ve siyaset bilimi gibi sosyal ve davranış bilimleri alanında bu sene en az 60 bin gencimiz mezun olacak. İnşaat ve mimarlıkta 20 bin mezun, eğitim bilimlerinden 60 bin mezun, mühendislik alanında ise 75 bin mezun…

Bu sayılar elimizde dursun şimdi hep birlikte ‘Dünyaya barbarlık getirdiler, dünyayı yakıp yıktılar, tüm dünyayı en az bir asır geriye attılar’ dediğimiz Moğolistan’ın başkenti Ulan Batur’a gidelim.

Konya İl Müftülüğü’nde görevli Yüksek Vaiz Mehmet Toker hocanın Kurşûnî Kalem isimli kitabında anlatılanları aktarayım. Hoca bir görev için Moğolistan Teknik Üniversitesi’ne geziye gider. Burada iş atölyelerini gezer. Hoca devamında anlatıyor, ‘Her ne kadar da ismi teknik üniversite olsa da buraya öğrenciler, diğer üniversite öğrencileri gibi liseden sonra değil, ortaokul çağında alınıyor. Girmiş oldukları bölüme çıraklıktan başlıyor. Sonrasında kalfalık, ustalık ve teorik eğitimle birleştiriliyor. Şayet öğrenci üniversiteye doğru giden yolda teorik eğitimde başarılı olamazsa, ortaokuldan sonra veya liseden sonra ayrılmak suretiyle aldığı pratik eğitim sayesinde ara elaman olarak çalışmaya devam diyor. Ancak hem teori hem de pratikte başarılıysa eğitimi üniversiteye kadar devam ediyor. Başarısı çoksa akademisyenliğe kadar gidiyor. İnşaat bölümünde de durum aynı. Burada öğrenciler küçük yaşta gelerek inşaat demiri bağlamayı öğrenerek yükselip gidiyor. Teori ve pratikte başarılı olanlar en iyisi oluyor….”

Şimdi gelelim ülkemize…

Geçtiğimiz gün MÜSİAD Konya Şubesi tarafından Konya’da düzenlenecek işadamları buluşması bilgilendirme toplantısında bu konuyu konuştuk. Ara eleman, teknik eleman hatta çırak eleman bile bulamadıklarından yakındılar.

İşadamları anlatıyor bunları, şok olunacak bilgiler

Alçı ustasına 20 bin lira maaş verildiğini, Çizim programlarını yapabilecek uzman teknik personel için 40 bin liraya kadar maaş teklif ettiklerini, kaynakçının mühendislerden daha fazla maaş aldıklarını söylediler…

Tüm işletme sahiplerinin yakındığı konuyu da dile getireyim…

“Üniversiteden mezun olanların işi öğrenmesi en az iki yıl sürüyor” diyorlar. Ayrıca masalarında deste deste üniversiteden mezun olmuş iş arayanların CV’lerinin olduğunu söylüyorlar.

Neden onları işe almıyorlar? diye aklımıza geliyor hemen.

Birinci neden mühendis, muhasebeci, mimar, hukuk gibi üniversiteden mezun olmuş kadrolar artık dolmuş. İkinci neden ise tecrübe…

İş adamı bu işi bilmeyenle uğraşacak değil tabi. Ayrıca bu sorunu da çözmek için işadamları meslek liselerine de büyük destekler veriyor.

Konumuza dönelim…

2 milyon mezun öğrenciden kaçı okuduğu bölümde pratikte uzman?

En az 10’da biri uzmanlaşmışsa büyük şans… İnanın durum bu kadar vahim. Büyük bir çoğunluğunun da teorik eğitimi de çok iyi aldığına şahit olamazsınız.

Sanayi ve tüm işletmeler eleman problemi çekerken üniversitelerden mezun olanlar bomboş pratikle iş aramaya koyuluyorlar. Eğitim seviyesine göre işsizliğin en çok olduğu eğitim bölümü de üniversite mezunu olarak açıklanıyor.

Dünya, bu konuda teee 30 yıl önceden önlem alıp bugün bu sıkıntıları çekmezken, biz daha yeni yeni anlamaya çalışıyoruz.

Ulan Batur kadar olamadıysak vay halimize vay….

Önceki ve Sonraki Yazılar
Servet R. Çolak Arşivi