Tükürün Batı’nın Utanmaz Riyakâr Yüzüne
Rusya-Ukrayna savaşı, medenî(!) Avrupa’nın çirkin ırkçı yüzünü bir kez daha ortaya koydu. Üniversitede okumak için Ukrayna’ya gelmiş olan Nijeryalı siyahî öğrencilerin, ülkeyi terk etmek için trenlere “Siz siyahsınız, sizi sevmiyoruz” diyerek alınmak istenmeyişi, sonunda zar zor binip Polonya’ya geldiklerinde de polislerin silah doğrultarak beyazların alındığı yere alınmayıp soğuğa terkedilmesi, insanlık adına utanılacak bir ilkellik ve vahşettir.
Ukrayna savaşının, gelişmemiş üçüncü dünya olan Suriye savaşı gibi olmadığını, mültecilerin de Suriyeli mülteciler olmadığını, bu sarışın, mavi gözlülerin, Orta Doğululardan farklı olduğunu söyleyen Batılı gazetecilerin ırkçı, ilkel şu sözlerine bakar mısınız?
"Bunlar Suriye'den gelen mülteciler değiller. Bunlar Ukrayna'dan geliyorlar. Hıristiyanlar, beyazlar..." (NBC muhabiri Kelly Cobiella)
"21. yüzyıldayız. Bir Avrupa şehrindeyiz. Ama sanki Irak ya da Afganistan'daymışız gibi seyir füzesi ateşi sürüyor." (BFM TV yorumcusu Ulysse Gosset)
"Ama burası Irak veya Afganistan gibi on yıllardır çatışma bölgesi haline gelmiş bir yer değil. Burası nispeten medeni ve Avrupalı." (CBS muhabiri Charlie D'Agata)
"Ukraynalıların başına, tahmin edilemez bir şey geldi. Burası gelişmekte olan bir üçüncü dünya ülkesi değil. Burası Avrupa." (ITV News muhabiri Lucy Watson)
"Bu benim için çok duygusal; çünkü mavi gözlü ve sarışın Avrupalıların her gün Putin'in füzeleri tarafından öldürüldüğünü görüyorum." (Ukrayna eski Başsavcı Yardımcısı David Sakvarelidze).
İşte Batı’nın ırkçı barbarlarına göre mavi gözlü, sarışın Avrupalı, siyah gözlü ve siyah saçlı Suriyeliden, Iraklıdan, Libyalıdan üstündür. Esmer tenlilerin öldürülmesi o kadar da şaşırtıcı ve önemli değildir. Ukrayna üzerine konuşan Batılı, utanmaz-riyakâr gazeteciler ve yorumcular, sömürgeci-ırkçı söylemlerini işte böyle dile getirdiler.
Ayrıca, Suriyeli mültecileri sınırlarında darbedip denizde boğulmalarına seyirci kalan insanlıktan yoksun Avrupa Birliği de, Ukrayna'dan gelen tüm mültecilere üç yıl boyunca sığınma başvurusu yapmadan yaşama imkânı verileceğini ilan etti. AB’nin, Ukraynalı sığınmacılara sahip çıkmasına karşı değiliz. Fakat aynı insanlığı, Suriyeli mültecilere göstermedikleri için, ikiyüzlülüklerine, hatta çok yüzlülüklerine dikkat çekiyoruz. Teni esmer, gözü kara, saçı siyah, adı Aylan, Ayşe, Fatma, Muhammed olan mültecilerin botlarını vuran, soyarak donmaya terk eden, eşyalarına el koyan Avrupa işte budur! Müslümanları “Barbar” diye suçlayan ama asıl barbarların kendileri olduğunu haykıran kıtanın adıdır.
Merhum Mehmet Akif Ersoy, karakteri bozuk insanlardan yıldığından dolayı: “İkiyüzlüleri arıyorum. Meğer onlar ne iyi insanlarmış” demiş.
Mehmet Akif'in sağlam karakterini bilenler bu söze çok şaşırmışlar ve haliyle sebebini sormuşlar. Merhum şairimiz şu çarpıcı cevabı vermiştir: “Efendim şimdi çok yüzlüler çıktı ortaya. Onlara bakınca ikiyüzlüleri çamla, çırayla aramaya başladım. Çünkü ikiyüzlüyü hiç olmazsa birazcık anlamak ve şerrinden sakınmak mümkündü. Şimdi ortaya çıkan çok yüzlüleri ise, ne anlayabilmek ne de şerlerinden emin olmak mümkündür.”
Şimdi Batı, ikiyüzlülüğü de aşarak binbir suratlı hale gelmiştir. İşte medenî geçinen Avrupa’nın, kendi dışındaki dünyalılara takındığı çok yüzlü tutumu, ikiyüzlülere rahmet okutmaktadır.
Hani Batı 1948 yılında İnsan Hakları Evrensel Bildirisi’ne imza atmıştı!!!
İnsan Hakları Evrensel Bildirisi ki, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun Haziran 1948’de hazırladığı ve birkaç değişiklik yapıldıktan sonra 10 Aralık 1948’de, BM Genel Kurulu’nun Paris’te yapılan 183. oturumunda kabul edilen 30 maddelik bildiridir.
Bu bildirinin 5’inci maddesinde; “Hiç kimseye işkence yapılamaz, zalimce, insanlık dışı veya onur kırıcı davranışlarda bulunulamaz ve ceza verilemez” derken Yunan’ın, bütün dünyanın gözü önünde Suriyeli mültecilere yaptığı vahşete Batı’nın kılı kıpırdamadı!!!
Aynı bildirgenin 3’üncü maddesinde; “Yaşamak, özgürlük ve kişi güvenliği herkesin hakkıdır”;
6’ıncı maddesinde, “Herkesin, her nerede olursa olsun, hukuksal kişiliğinin tanınması hakkı vardır” ve;
14’üncü maddesinde de, “Herkesin zulüm altında başka ülkelere sığınma ve sığınma imkânlarından yararlanma hakkı vardır” diye yazarken ve Suriyeli mülteciler de zulümden dolayı yurtlarını terk etmek zorunda kalıp yollara düşerek emin bir belde arayışına girmişken, yollarını kesip haramilik yapan Yunan’a diyecek iki çift sözünüz olmadı. Aksine “Avrupa birliğinin sınırlarını koruyor, mülteci almıyor” diye ödüllendirdiniz.
Şimdi de Avrupa’nın göbeğinde Nijeryalı öğrencilerin tahliyesine engel olup trenlerden indiriyor, silah doğrultuyorsunuz. Ukrayna devleti, siyahî mültecilerin ülkeden çıkmasını engellemeyi ve onları teni esmer, gözü kara, saçı siyah diye sınır boyundaki kapalı odalarda tutmayı sürdürüyordu.
Biz, Batı’nın binbir suratını yeni tanımıyoruz. Cahiliye döneminde de müşrik dedeleri helvadan put yapar, tapar ve acıkınca da yerdi. Bunlar da 1948’de benimsedikleri İnsan Hakları Evrensel Beyannamesindeki ilkeleri, kutsal değerler olarak kabul ettiler. Elbette bizim de bu ilkelere bir itirazımız yoktur. Fakat onlar bu ilkeleri hep kendi hakları ve halkları söz konusu olunca hatırladılar ve gündeme getirdiler. Kendileri dışındaki mazlum ülkelerin vatandaşları ya da ülkelerindeki göçmenler söz konusu olduğunda helvadan yaptıkları putlarını yiyen dedelerinin yolunu takip ettiler.
Batı’nın iki yüzünü, Nobel ödüllü Prof. Dr. Aziz Sancar da attığı twitinde veciz bir şekilde şöyle dile getiriyor:
“Ukrayna’da insanlık ölüyor deniyor. Doğru ama eksik. Çünkü o insanlık; Afrika’da aç bırakılmış, Bosna’da tecavüze uğramış, Doğu Türkistan’da unutulmuş, Filistin’de terk edilmiş, Çeçenistan’da görmezden gelinmiş, Hocalı’da duyulmamış, Irak’ta aldatılmış, Myanmar’da yakılmıştı.”
Yazımıza Akif’in dizeleriyle son veriyoruz:
Tükürün Ehl-i Salîb'in (haçlının) o hayâsız yüzüne!
Tükürün onların aslâ güvenilmez sözüne!
Medeniyet denilen maskara mahlûku görün:
Tükürün maskeli vicdanına asrın, tükürün!