Teknoloji de Bir Yere Kadar
Mücbir sebebin manevi ve maddi etkisinin büyüklüğünü ve önemini önümüzdeki aylarda daha iyi kavrayabiliriz. Dünyanın sosyal ve ekonomik tüm hareketlerini kısıtlayan bir süreçteyiz.
Eski sosyalleşmelerin, üretim ve tüketim zincirlerinin ne kadarına ihtiyaç olduğunu, ne kadarına ihtiyaç olmadığını sorgulatıyor. Bu süreci, bütün bu soruların yanıtının aranacağı mola diye de tanımlarız. Bu molada birçok şey sorgulanıyor.
Hazine ve Maliye Bakanı virüs sonrası için ilk kez yabancı yatırımcılara konuştu. “Sermaye kontrolü yok, rezervler yeterli, birden çok ülkeyle swap görüşmeleri yapıyoruz” dedi ama döviz kurunun yükselişi durmadı.
Nisan ayını 6.98’den kapatan dolar kuru 7.26’e kadar yükseldi. Doların dünkü artışı %1.7, Mayıs ayındaki üç iş günündeki artışı %3 oldu. 13 Ağustos 2018’deki rekor düzeyine yaklaşması ve son günlerdeki hızlanmasıyla ne oluyor, nereye gidiyoruz sorusunu yeniden akıllarda. 13 Ağustos 2018’de TL karşısında dolar 7.24’le gün içi rekor düzeye çıktıktan sonra 29 Kasım 2018’de 5.13 ile dip yaptı. 30 Ocak 2019’da 5.16 yeni bir dip daha gerçekleştirdi. Dolar TL karşısında 20 ay sonra yine aynı düzeye geldi.
O gün dolar alanlar ancak bugün aynı noktaya geldiler. Dolar TL karşısında önce %29.1 düştü, sonra %40.3 yükseldi. Gelişmekte olan ülke paralarının dolar karşısındaki değerini ölçen JP Morgan Kur Endeksi ise yılbaşındaki 61.409’dan dün 52.432’ye kadar indi. Gelişmekte olan ülke paralarının dolara göre ortalama kaybı % 14.6 oldu.
Gelişmekte olan ülkelerden net 66 milyar$ sermaye çıkışı yaşandı.
Ekonomide insanları kapatan, petrolden, sanayi ve tüketime kadar birçok alandaki talebi bıçak gibi kesen bir kriz. Ekonominin en önemli kuralının, talebin oluşması olduğunu adeta yaşayarak öğreniyoruz. Talep şalterini bir anda indirdiğinizde neler olduğunu görüyoruz.
Ekonomide kapanan bütün işler, dünyanın finansal kurumları tarafından para enjekte edilerek hareketlendirilmeye çalışılıyor.
Pandemi ile birlikte eski alışkanlıklarımızı, yaşam biçimimizi, sosyal ilişkilerimizi, tüketimlerimizi, kısacası her şeyimizi artık gözden geçiriyoruz.
***Neden?
Çünkü böyle bir sürecin başka bir örneği yok. Bu nedenle tarihe bakarak öngörü yapmanın en zor olduğu dönemden geçiyoruz. Sanayinin geleceği de doğal olarak buna bağlı. Yani adam evden çıkmayacaksa evden çalışacaksa burada ayakkabı, takım elbise gömlek ya da kravat üretimi yerine neyi konuşabiliriz?
İnsanlar bir süre dışarıda yemek yememe kararı alırsa, lokantaya kafeye gitmeyeceklerse, hizmet sektörünün neye dönüşeceği bugünden söylemek kolay değil. Ama şu kesin, hiçbir işkolu eskisi gibi olmayacak. Bu gerçeği kabullenerek geleceğe hazırlıklı olmalıyız.
Yeşil ekonomi çok önemli, değişecek noktalardan en önemlisi. Bu dönemde dünya insanı tarımın önemini daha iyi hissetti. Gıda olmadan hiçbir şey olmuyor.
Tedarikçilerde Çin korkusu başladı. ABD, Avrupa’da Çine karşı nefreti görüyorsunuz. Türkiye farklı avantajlara sahip. Birikmiş potansiyeli, tecrübeli iş gücü ve lojistik konumu var. Buna baktığımızda Türkiye, Çin’e alternatif en önemli tedarik merkezi olmaya aday.
Çin’e alternatifiz, cari açığımızı düşürecek işlere yoğunlaşmalıyız. Biz doğru işler yaparsak o kaynaklar Türkiye’ye gelir. Bu ülkeye duyulan güven için önemli.
Sonuç olarak;
Pandemi sonrası yeni bir korumacılık olabilir mi?
Teknoloji hayatımıza o kadar güçlü girdi ki, artık geri döndürmek kolay değil. Teknoloji ile korumacılık yıkılacak. Hayat bu dönemde durmadıysa teknolojik altyapının güçlü olmasındandır. Teknolojiyi geri döndürmek mümkün değil. İnsanların hayatında her geçen gün artan hızda olduğu müddetçe teknoloji kazanacak.