Sonuna Kadar Haklı!
Yer Zafer – Konya. Kallavi bir Mercedes araba kaldırıma yaklaşıyor. İçinden hatırı sayılır göbeğe sahip bir adam iniyor. Akabinde kallavi Mercedes’in önüne mavi renkte Ford marka bir araba süratle duruyor ve içinden kapalı orta yaşlarda bir kadın ve iki küçük çocuk iniyor. Ford marka arabada inen kadın Mercedes’in yolcu kapısına yöneliyor. Yolcu koltuğunda oturan ve benim sonradan fark ettiğim genç bir kadını saçlarından tutarak, hakaretlerle arabadan indiriyor. Ardından az önce arabadaki kadının sevgilisi ve kapalı adının kocası olduğunu anladığımız göbekli adam geliyor ve kendi karısını döverek olay yerinden önce onu gönderiyor, ardından kendisi uzaklaşıyor.
Evet, bu garip tablo Konya’da benim gözlerim önünde cereyan etti.
Peki, ama ben bunu neden buraya yazdım?
Başbakan’ın son günlerdeki açıklamalarıyla ilişkilendirmek için kaleme aldığımı söyleyebilirim.
Ne demişti Başbakan hatırlayalım. Ez cümle “öğrenci evleri işine bir neşter vurulması gerekiyor. Kız ve erkek çocuklarının birlikte kaldığı evler var. Önlem almak gerek.”
Aslında bilinen ama pek dillendirilemeyen bir gerçeği Sayın Başbakan bağıra bağıra kendine has üslubuyla dile getirdi. İyi ki de getirdi. Sonuna kadar haklı Başbakan.
Bu sorun ne Denizli’nin, ne Ankara’nın nede sadece bir şehrin, tüm Türkiye, bu görünmeyen sorunla karşı karşıya.
Sistematik olarak bu ülke çocukları üzerinde yıllarca dezenformasyon yöntemleri uyguladı etkin güçler.
Önce ilkokullarda başladılar.
Kız ve erkek çocukları aynı sırada oturacak, sıralarda bir kız bir erkek oturacak diyerek çocuklar arasındaki mahremiyet duvarını zedelediler. Arından ortaokullar ve liselerde aynı sistematikle gençlerin hamurunu cıvıtıp ahlak perdesini kaldırma gayreti içine girdiler.
Daha sonra kimi üniversitelerde kız ve erkek karışık konaklamanın serbest olduğu üniversite yurtları açarak oyunun son perdesini sahnelediler.
İstedikleri Avrupa gibi manevi değerlerinden uzak, ahlaki hassasiyetleri silinmiş, düşünmeyen, sorgulamayan ve şehvet tutkunu bir gençliğin yetişmesiydi.
Maalesef kısmen başardılar. Ülkenin yarınını, muhteşem yüzyıl dizisinin bir sonraki bölümü kadar düşünmeyen bir gurup nesli yetiştirdiler.
Yine Maalesef bu sistematik yozlaştırma dindar olarak bilinen şehirlerde ve kültürlerde bile tuttu.
Dindar olduğu dışarıdan görünen ama biraz fazla para kazanmış bir gurup işadamı bu yozlaşmış çocukların peşine düştü. Ekonomik zorluk ve yozlaşma bir araya gelince sonuç yazıya girerken bahsettiğim olayların gerçekleşmesine kadar vardı.
Üniversite kızlarını arayıp bulmak için çabalayan, şehrin gözden uzak yerlerinde apartlar tutan yada satın alan ve buralarda gizli bir hayat yaşayan iş adamları ve metresleri.
Yine kızlı erkekli birlikte aynı evde kalmanın bir sorun olmadığını düşünen ve kalan, ev arkadaşları. Maalesef bunlar sistematik yozlaşmanın sonucu.
Bunlar önlenebilir mi?
Başbakan doğru mu yaptı?
Biliyorsunuz zina yasalarımızda ve TCK’da suç olmaktan çıkartıldı. Yeniden yasalara konulması dışında bu durumu engellemek güç.
Ancak yasal düzenlemeler beraberinde sıkıntı getirebiliyor. Mesela Türkmenistan’da bir kişi zina ihbarında bulunduğunda itham edilen sanıklar ciddi cezalar alabiliyor. Yani sıkıntılı bir durum.
Ancak Sayın Başbakan kızmasında son derece haklı. Bu modernlik delisi sapkın medeniyet taraftarlarına soruyorum ben. Yahu sizin kızınız elin oğluyla aynı evde yaşasa ne dersiniz. Meşrebiniz buna müsait mi?
Çağdaş olalım ama benim kızım yapmaz öyle şey. Senin ki yapmaz ama fakirin, garibin kızı yaparsa neden mi engel olalım?
Bu konular toplumu temelden dinamitleyen konular. Hatta yeri gelmişken değerli Milli eğitim bürokratları, ilkokullarda kız ve erkek çocuklarını aynı sırada oturmayı mecbur kılan dayatmaya da bir göz atsanız artık diyorum.
Olacaktır, oda olur inşallah.
Çok şükür ki bu ülkenin Başbakan’ı bu ülke insanı gibi temel ahlak kurallarına sahip ve benim çocuğumu benim kadar düşünen bir adam. Yarının Türkiye’sinden gerçekten umutluyum.