Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu ŞİMDİ NE OLACAK?

ŞİMDİ NE OLACAK?

Dünkü yazımızda altını çizmeye çalıştığımız şeyler seçim neticesini de etkiledi. O yazıyı sonuçları görmeden yazmıştık ama şimdi biliyoruz. Ne olacak hakikaten? Seçmen çok kritik bir sonuç ortaya koydu. Birinci partiyi seçimden gene birinci olarak çıkardı; hem de açık ara önde bir şekilde. İkinciden desteğinin bir kısmını kesti. Üçüncüye çok küçük bir destek çıktı. Dördüncü bir partiyi sisteme kazandırdı.

Sistemin ‘dördüncü çocuğu’ dünyaya geldi. Bu çocuğun ruh ve beden sağlığı bir kenarda dursun, akıbeti konusunda tereddütleri de beraberinde getirecek bir hareketlilikten sonra bu doğum gerçekleşti.

Dünya âlem uğraştı. ‘Dünyaya getirmek’ için çabaladılar. Başarılı da oldular.

Seçimin birinci partisi, yani Ak Parti 1980 darbesinden beri, kendi rekorunu saymazsak, en fazla oy alan parti oldu. Son 35 yıllık dönemde Ak Parti dışında % 41 oy alabilen başka parti yok. Diğerleri ise Parlamentodaki bölünmüşlükten dolayı bu konuma gelebildiler. Zira birinci parti, ikinci ve üçüncünün toplamı kadar oy almış vaziyette.

Denklem karışık. İlişkiler girift.

Türk siyasetinde bundan sonra ne olabileceği konusuna kafa yorarken aklıma bir anekdot geldi. İkinci Dünya Savaşı’nın en kritik dönemlerinde, Alman ordusundaki subaylar savaşın gidişatıöngörememekten rahatsız olurlar. Bu kadar uzunca süre devam eden savaşın daha nereye kadar gidebileceğini merak etmektedirler.

Bir gün Emir Subayı Hans’tan Führer’in aklından geçenleri öğrenmesini isterler. Hans cesaretini toplayıp, Hitler’e tam soracakken Hitler Hans’a: ‘Hans, ne zaman bitecek bu savaş, benin fikrim yok, sen ne düşünüyorsun’ der.

Türkiye’de şu an itibariyle söylenen her şey spekülasyondan ibaret. Parti liderleri de ne olacağını bilebilecek durumda değiller. Bu gibi durumlar için söylenebilecek en kayda değer cümle Demirel’in sözü: ‘Neyin olabileceğini görmek için, önce neyi olamayacağını görmek lazım’.

Bu sürecin en önemli aktörü mutlaka Cumhurbaşkanı Erdoğan. Hiçbir parti tek başına hükümeti kurabilecek çoğunluğa sahip değil. Meclis içinden çıkabilecek farklı alternatifler mevcut. Ama partiler gördüğüm kadarıyla ciddi bir açmazın içindeler.

‘Normal’ olan uzunca süredir dillendirilen, arka planı hazırlanmaya çalışılan Ak Parti harici partilerin birleşmelerini sağlamak. Mademki uzunca süredir Ak Parti karşıtlığı üzerinden politika üretildi, seçimlerde Ak Parti ve diğerleri ikilemi ortaya çıktı, o halde normal olan Ak Parti dışındaki üç partinin aynı hükümet çatısı altında birleşmesi.

Görünen o ki Ak Parti oyları HDP’ye kaydı. Demek ki Kürt seçmen Ak Parti’nin Kürt politikalarını yeterince güçlü bulmamış. Daha fazla şey yapılmasını istemiş bu insanlar. Daha fazlası yapılsaydı, ne olabileceğini tam olarak bilebilecek durumda değiliz. Belki de Ak Parti seçmeninin Türk kanadından oy kaybetme riski ortaya çıkabilirdi. Denemeden bilme ihtimalimiz yok.

Bugünkü atmosferin netleşmesi için biraz zamana ihtiyaç var. Aktörlerin nasıl bir tavır alacağı üç aşağı, beş yukarı belli olmaya başladı. CHP, MHP ve HDP, Ak Parti ile aynı hükümet içinde yer almayacağını açıkladılar.

Bu denklemde şahsi kanaatim Ak Parti’nin hiçbir parti ile koalisyonu denemeye kalkmaması, diğer üç partiye hükümeti kurmaları için geri çekilmesi yönünde. Ak Parti’nin temsil ettiği misyon ve ilkeler ile bu üç parti ayrı kulvarlarda bulunuyorlar. Yöntemleri ve aktörleri farklı. Görülmesi gereken şey bunun olabilirliği.

Ayrıca uzun dönemli plan yapmaya gerek de yok. Tüm partiler kırmızıçizgilerini ortaya koyacak, süreci adım adım yönetecekler. Önümüzde 45 günlük bir dönem var. Bu süre zarfında eğer Meclis Başkanlık Divanı teşkil edilemezse bu bir meclisi fesih nedeni olabilir. Teşkil edilebilirse, sıra hükümetin kurulmasına geliyor. Mümkün olmazsa gene seçimler yenilenebilir.

Süreçte Cumhurbaşkanı baş aktör. Sistemin uyumlu bir şekilde çalışması için gerekli siyasi ve hukuki gücü var.

Bence partileri takip ederken, cumhurbaşkanının konumunu yabana atamamak gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi