Shakira gelsin demedik…
Bazı değişiklikler olsun da renk ve hareket gelsin dedik ama yanlış anlaşıldı sanırım… Mevlana’yı anma törenlerinde Seda Sayan-Shakira düeti olsun istemişiz muamelesi gördük… İstediğimiz, İslami manada meşru dairede farklılıklar olsundu…
Olsun ki gelecek nesillerin ilgisi artsın… Konya törenlere daha çok katılsın daha çok sahiplensin istedik…
Bu törenler İspanya’daki boğa festivali değil ki bin yıl aynı şeyi yapıp aynı şeyi takip etmek zorunda bırakılalım… Gerçi onda bile yenilikler yapıyor İspanyollar… “Şeb-i Arus törenleri de festival değil” diyenler olacaktır elbet…
Neler yapılabileceğini bu işin uzmanları daha iyi bilir elbet ama yani başlangıcında ve sonunda yılbaşı havai fişek gösterilerini kıskandıracak renklilikte gösteriler olsa, Türkiye’nin ve Dünya’nın İslami starları açık ya da kapalı konserler verse, bir taraftan sevdirme adına çocuk şenliği havasına bürünse törenler, Mistik müzik festivalinin tarihi bu zamanlara alınsa mesela, sokaklarda Mevlana kitapları satılsa yada sokak şarkıcıları bu seferde ilahiler söylese Konya sokaklarında, Ünlü ve medyatik yazarlar kitaplarını imzalamak için gelse, dünyanın tamamından sevgi aşk yada hoşgörü konulu sinemaları ve tiyatroları getirtilse, gösterimleri olsa, Dünya çapında Mevlana Barış ödülleri falan dağıtılsa, Öğrencilere ve gençlere büyük ödüllü yarışmalar düzenlense, 70 bin değil 700 bin kişi nasıl getirtilir onun hesapları yapılsa, bu 700 binin 630 bini bu yıl bilet bulamasa, ümitlerini gelecek yıla bıraksa da yine o tarihler arasında Konya’da olabilmeyi hayal etse, biri uçsa, biri dalsa, biri koşsa, biri çekse, biri gerse, Konya’nın insanları, sokakları, gençleri, çocukları yıl boyunca bu törenlere hazırlansa vs. vs…
Demek istediğim buydu…
Ritüellerde bir değişiklik beklenemez tabi ki. Yani bu yıl da değişiklik yapıp kandil yerine odun sobasına meşe atıp yakalım “hem ısınır hem kestane patlatırız” değişimi değil istemimiz… Hatta Ahmet Özhan’ın bile bu ritüellerin bir parçası olarak görüyorum… İsmi törenlerle özdeşleşmiş… Temsil makamında bir isim hatta Ahmet Özhan…
Onu değiştirmekten önce kafaları değiştirmekte büyük fayda var…
“Ne yapılabilir ki! Cümlesi, “tören açılımının” önündeki en büyük engel ve hatta tehlike”
…
İki değerli misafirimiz oldu;
Gümülcine Müftüsü İbrahim Şerif ve İskeçe Müftüsü Ahmet Mete.
Görüntüleriyle, konuşmalarıyla, beyefendilikleriyle, baştan ayağa Anadolu iki insan…
Bizim yıllardır unuttuğumuz baskı ve asimilasyon zulümlerini anlatırken bile beyefendiliklerini muhafaza edebilmeleri takdire şayandı… Unuttuğumuz diyorum çünkü; en son 90’larda kaldı sanıyorduk Batı Trakya Müslümanlarının karşılaştıkları baskıları… Belki başka coğrafyalardaki insanların yaşadıkları zulmün büyüklüğünden belki de ihmalimizden kaynaklanıyor bu unutmuşluk…
Baskıların hala sürdüğünü hatırlattı bize bu iki değerli insan…
“Türkiye sayesinde nefes alabiliyoruz” dediklerinde sevinecek misiniz utanacak mısınız bilemiyorsunuz… Onların gerçek bir cihat aşkıyla yeniden ibadete açmaya çalıştıkları camileri duyunca utancınız artıyor… Çünkü sizin için çok basit olan bir işlem onlar için büyük mücadele gerektiriyor… Bunun için yani kardeşleriniz için siz bir şey yapamadığınızı düşüncesi kahrediyor sizi, onları dinlerken…
Günlük telaş içinde ihmal ettiğimiz diğer milyonlar gibi diyebilirdik belki, kendimizden ve karındaşlarımızdan zerre miktarı farklılıkları olsaydı… Yok, baştan ayağa biz…
Üzerlerinde Rus uçaklarının uçmuyor olması onların içinde bulundukları sıkıntıyı azaltmıyor, aksine artırıyor… Ama en azından Devletin en üst kademelerinden onlara sahip çıkıldığını bilmek biraz rahatlatıyor…
Ama bir kez daha fark ettik ki bizi fazla rahatlatmış…
…
2016 Eylem planını dinliyorum Davutoğlu’ndan… O kadar çok şey yapılacak ki 2016 içinde, 2017’ye yapacak bir şey kalmıyormuş gibi bir his uyandı içimde, herkes gibi…
…
“Diriliş Ertuğrul’da beklenmedik ölüm” Ciddi bir gazetenin attığı başlık... Tarihi anlatan bir dizi ya da romanda beklenmedik bir ölüm nasıl olur merakla bekliyorum…?