ŞEYTAN KİMDEN KORKAR
Şeytan iki şeyden korkar. Birincisi Hz. Ömer gibi öfkesini sırf Allah rızası için kullananların gazabından ; İkincisi ABD’yi yöneten gizli iradenin kötülüğünden…
Onun ikinci korkusunun, bizim moral değerlerimizle alakalı olduğu kadar ABD hakkında okuduğumuz, izlediğimiz, işittiğimiz olumsuzlukların ancak ona yakıştırılabileceği var sayımı ile de alakalıdır.
Dolardan başka ilkesi olmayan, vicdanını öldürmüş, iki yüzlülüğü karakter sanmış, yalancılığı ahlak edinmiş, onursuzluğu onur zannetmiş, insan eti yiyerek canavarlaşmış, makyavelist, namussuz, izzetsiz bir insan veya devleti yöneten iradeden, gerçekten söylüyorum şeytan korkar; ben bu kadarını beceremem diye.
Bazen kendi kendime soruyorum.
Ya Rab, bu ABD’yi yönetenler, kötülükleri düşünürken bir kez olsun kötülüğün aleyhine olacak hata yapmazlar mı?
Yapmıyorlar.
Sizin aklınızdan geçen ‘’ya yaparlarsa’’ sorusuna gerek kalmayacaktır merak etmeyin.
Çünkü şeytan bunlarda Müslümana göre ters mesai yapar.
1991 Irak savaşından sonra dönemin Dış İşleri Bakanı Madeleine Albright’ a Irak’ta ‘’beş yüz bin çocuğun öldürüldüğü gerçeği karşısında kendinizi nasıl hissediyorsunuz’’ sorusuna ‘’yüksek bir bedel ‘’ ama ‘’değdiğini düşünüyoruz’’ diyordu.
‘’Bir insanı öldüren bütün insanlığı öldürmüş gibidir’’ hükümlü İslam karşısında ‘’önce katoliktim, sonra protestan oldum. Sonra Yahudi olduğumu öğrendim ‘’ diyen bu çirkin Amerikalı’dan
şeytan neden kaçmasın? Şeytan da olsa Allah’tan korkar.
Değdiğini düşündüğü şey Ortadoğu petrolü.
‘’Körfez bölgesinin dünyadaki başlıca enerji kaynaklarına sahip olduğu uzun süredir anlaşılmıştı. Bu mukayese edilemez bir stratejik ve zenginlik kaynağıdır. Kim bu bölgeyi kontrol ederse yalnızca muazzam bir zenginliğe erişmekle kalmaz ;aynı zamanda dünya işlerinde çok güçlü bir etkiye sahip olur. Ayrıca Ortadoğu enerji kaynaklarının bu kritik öneminin süreceği ve gelecek yıllarda artacağı beklenmektedir.’’(Amerikan Müdahaleciliği sf.155 Noam Chomsky)
ABD, İngiltere ve Fransa üçlüsü 1928 de Ortadoğu petrolleri üzerine bir plan yaptılar. Britanya’nın denetimi altında uysal(!) devletler kurdular.
Yönetim tamam da halkı nasıl kontrol etmeli?
En alçak yolu tercih etti.
Yani halkın bahtına, son teknolojik silahlarla öldürülmek düşmüştü.
İşin acı tarafı, bu görevin Türkiye, İran ve İsraile verilmiş olmasıydı. Kısmen Pakistan da sürece dahildi. Bu hükme itiraz edecek olanlara şunu söylemekle yetineceğim. Tükiye’nin ABD den bağımsız bir Kürt politikası var mıydı? 1984-1990 yılları arasında Türkiye ABD’ den silah ithal eden ülkeler sıralamasında birinci sıraya neden yerleşti?
Ortadoğu halkları üzerinde bu üç ülkeye polis görevi yaptırıyordu anlayacağınız.
Sivil bir hükümeti yıkmak istiyorsanız, askerlerle iyi ilişkiler kurar ve kendiniz için eğittikten sonra hükümetin yıkılması gerektiğine onları ikna edersiniz.(15 Temmuz darbesinden sonra ABD’nin ‘’bizimle iyi ilişkileri olan generaller tutuklanıyor ‘’çığlığını hatırlayın.
1979 da planları işe yaramadı. İran devriminde kontrolden çıkan halk, planların ayarını bozdu.
Türkiye’de 1 Mart 2003 tezkeresinin ret edilmesi ABD yi şok etmişti.
15 Temmuz darbe girişimi başarısız olunca sacayağının ikincisini de kaybetmiş oldu.
Şimdi Türkiye, İran, Irak ve Suriye’yi parçalara bölerek orada kurduracağı uysal ve uyumlu (hiç değilse şehir)devletleriyle Ortadoğu’nun halkları üzerinde kontrolü elinde tutma planları üzerinde çalışıyor.
Hedef dünya egemenliği yani.
Artık çok geç.
Ortadoğu halklarının öfkesi Hz.Ömer’in öfkesine benziyor.
Kafanız karıştı biliyorum ama şeytanın bile bunlardan korktuğunu baştan söylemiştim.