Sehven ve hayırlısı
Bazı sözler vardır birçok kurumu kabahatli olmaktan kurtaran…
Bazı sözler vardır insanın sözünü en güzel şekilde sonlandıran…
Mâlum, bürokrasimiz hastalığından bir türlü kurtulamadı. Dışarıdaki insanların gereksiz olarak algıladığı, içerideki çalışanların mevzuat gereği olması gerekenler olarak düşündüğü yazışmalar, kurumların en önemli yoğunluğunu oluşturmaktadır.
Bu yoğunluktan bahsederek zamanınızı hebâ edecek değilim efendim.
Eğer yanlış bir şey söylersem de sehven olacaktır, şimdiden hatırlatayım.
Hiçbir vatandaşımız yoktur ki, herhangi bir kamu kurumu ile işi olmuş olsun ve işinin uzaması ya da yanlış bilgilerin verilmesi neticesindeki olayın sehven olduğu kendisine söylenmemiş olsun.
‘Sehven’ sözcüğü, bürokrasinin en sihirli sözlerinden biridir.
Ortamı hemen yatıştırır, kabahati ortada bırakır ya da üzerine alır ve bürokratik işlemi kaldığı yerden tekrar başlatır.
Sosyal yaşantıda ‘sehven’in pek işi olmaz. Alıcısı da bulunmaz, anlayanı da.
Ama bürokraside durum farklıdır.
Sehven deyince akan sular durur. Bu, hak için söylenirdi diyeceksiniz. Haklısınız!
‘Sehven’ de hakkın hukukuna en yumuşak müdahaledir ve bizâtihi haktır. O yüzden, ‘sehven’ deyince akan sular durur.
-Kardeşim, benim evrakı neden İstanbul’a gönderdiniz?
-Beyefendi, sehven gönderilmiş!
Haa, öyle mi? Tamam o zaman.
Evet, hepsi bu. ‘Sehven’den sonra ortalık süt liman.
Koca bir sorunu bir çırpıda (iki hecede) ortadan kaldıran bir sihirbaz biliyor musunuz?
O sihirbaz, ‘sehven’dir.
Tahtını kimseye kaptıracak gibi görünmüyor.
Tahtını kaptırsın mı?
Efendim, kaptırmasın ama hükümranlığının alanı biraz daralsın. Bürokraside her işe müdâhil olup da orta malı olmasın, ayağa düşmesin.
Temennimiz bu.
Neyse, hayırlısı olsun efendim, sözü çok fazla uzatmayalım.
Hayırlısı mı dediniz?
Tabi, ne diyecektim başka?
Ben de tam bunu diyecektim: Hayırlısı
Karşılıklı konuşmalarda tarafların son sözleri ‘hayırlısı’dır çoğunlukla.
Söyleyecek sözü kalmayanın en son sözü de ‘hayırlısı’ olmakta.
Kesinlikle güzel bir alışkanlık ve çok güzel bir ülfet. İnsanın kelime ile ünsiyetinin en güzel tezahürüdür ‘hayırlısı’ temennisi.
Kullandığınızı bile fark etmezsiniz.
Elbette her işin hayırlısı.
-Ahmet, sınavı ne yaptın?
-Sınavı yazılı yaptılar, yazdım bir şeyler ama hayırlısı.
-Tabi, tabi, hayırlısı olsun.
-Sen İstanbul’a gitme işini ne yaptın?
-Henüz karar veremedim ama hayırlısı bakalım.
-Hayırlısı olsun.
Konuşmalar çok tanıdık değil mi?
Keşke, birçok alışkanlığımız ‘hayırlısı’ kadar güzel olsa ve zihnimizi meşgul etmeden gerçekleşse.
Hem zihnimizi meşgul etmese hem de zihnimizin açıklarını (yetersizliğini) kapatsa…
Kıymetli hocam Enderhan Karakoç ile, geçtiğimiz günlerde gerçekleşen doktora sınavı hakkındaki konuşmamızda içten bir şekilde söylediği “hayırlısı olsun be Ramazan” deyişi hâlâ kulaklarımda.
Bin teselliden daha sıcak ve kucaklayıcı...
Yeni Şafak yazarı Sayın Atilla Yayla, ‘hayırlısı’ derken yaftalanma tereddüdünü de dile getiriyor.
Sizi, bilenler biliyor.
Bu yazı, bu alışkanlığınızı sorgulamaya sebep olmasın sakın. Bu güzel sözcük, fark ettirmeden dudaklarınızdan dökülsün ve alışkanlığınızdan vazgeçmeyin.
Çünkü, hayırlı olan ‘hayırlısı’dır.
İyi ki varsın ‘hayırlısı’.
Sehven ve hayırlısı’nın fikir babası Prof. Dr. Ahmet Kalender Hocama da buradan saygılarımı sunuyorum.
Var ise bir yanlışımız, affedin ‘sehven’ ile.
‘Hayırlısı’ ne de hoştur, bin teselliden bile.
Haydi hayırlısı…
(Bu yazı 9 yıl önce yazılmıştı.)