SEÇMEN PROFİLİ VE MİTİNGLER
Türkiye nüfusu hakikaten çok dinamik. Genç nüfus artıyor, ülkemiz daha da dinamikleşiyor. Son on yıllık dönemde üniversite sayısında iki, Milli gelirde üç kattan fazla artış meydana geldi. Başka göstergeler açısından durum farklı değil. Çok az millete nasip olacak bir ilerleme bu.
Bugün oy verecek 55 milyonun üzerinde seçmenin neredeyse yarısı Ak Parti devr-i iktidarında siyasal toplumsallaştı. Yani, siyaseti, kurumlarını, seçimi ve demokrasiyi öğrendi. Bu dönemde oy vermeye başladı, vatandaşlık haklarını elde etti, vatandaş haline geldi yani. Otuz yaş ve altındakilerden hiç kimse önceki dönemde oy kullanmamıştı.
Ak Parti 13 yıldır iktidarda. Tek parti hükümeti olarak memleketin değişim ve dönüşümünde en önemli rolü üstlendi. O nedenle, bu kesimin Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Davutoğlu tarafından altı çizilen şartları, ‘eski dönemin’ ne olduğunu, koalisyon hükümetlerinin ne anlama geldiğini bilme ihtimali bulunmuyor.
Sadece kendilerine anlatılanlarla yetinmek durumundalar. Eğer ilgileri varsa, merak etmişlerse araştırabilir, bilgi sahibi olabilirler. Ancak, herkes aynı durumda değil. Belli yaşın üzerindekiler ‘hakkal yakin’, altındakilerse ‘ilmel yakin’ duruma vakıflar.
Üzerinde durulması gereken en önemli noktalardan biri koalisyon hükümetinin hangi anlama geldiğidir. Geçtiğimiz gün MHP lideri Devlet Bahçeli de durumun altını çizdi. Koalisyonun kötülüklerinden bahsetti.
Normalde, koalisyonların faziletlerinden dem vurulabilir. ‘Toplumda ve siyasilerde uzlaşma kültürü aşılama ihtimalinden dolayı iyidir’ denebilir. Ama Türkiye’ye değil. Bizim daha halledilecek o kadar çok meselemiz var ki, birbirine uzak siyasi partiler arasında uzlaşma sağlama fantezisine enerjimizi harcama lüksümüz yok.
Zira bu Finlandiya’da hiç mesele yapılmıyor. Ama geçtiğimiz haftalarda seçime giden İngiltere’de epeyce değerlendirildi de seçmen nihayetinde oyunu istikrardan, tek parti hükümetinden yana kullandı.
Mesele sadece koalisyon da değil. Eski dönemin zor şartları bununla sınırlı olsa iyi. Dahası var. Vesayete karşı duramayan, henüz parti içi uyumu sağlayamamış, güçlü liderliğe sahip olmayan, toplumsal meselelere karşı bir reçetesi bulunmayan, toplumun tamamını kucaklama potansiyeli taşımayan ve en kötüsü uzlaşma üzerinden değil de kavga üzerinden iktidarını sürdürmeye çalışan siyasi yaklaşım en önemli problem.
Bugün Türkiye’de bunlardan hatırı sayılır miktarda mevcut. En ufak meseleleri tartışma konusu yapan, milletin inancına ve değerlerine saygısı olmadığı gibi, tahammül bile edemeyenlerden ne beklersiniz?
Oysa demokrasi doksan küsur yıldır ülkemizde uygulanmak isteniyor. En azından retoriği yaygın bir şekilde yapılıyor. Ama topluma ‘demokrasi dayattığını’ söyleyenler, demokrasinin ne olduğunu kendileri anlamamışlar!
Kim iktidarda olursa olsun, ama milli iradeye vesayete karşı dursun, toplumu ve değerlerini anlasın, kendi iç çekişmelerini halletsin, en önemlisi toplumun önünden gidebilsin, liderlik edebilsin.
Bütün bu açılardan siyasi parti mitinglerini önemseyenlerdenim. Hatta Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı Açılış Törenlerini, toplumu bilgilendirme faaliyetlerini de dikkatle izliyorum. Bazıları eleştirebilir, ama ben eleştirmiyorum. ‘Cumhurbaşkanı toplumun meseleleri konusunda gene toplumla hasbihal etmesinde, belli bilgileri uygun şartlarda paylaşsa siyasete müdahale etmiş olmaz’ diyenlerdenim.
Millet olarak hafızamız çok uzun dönemli değil. Kısa zamanda unutma ihtimalimiz yüksek. Bir dönem yaygın bir şekilde para toplayan batakçı bankerlere bu millet kaç defa para kaptırdı? O insanlar milleti yaptıkları ipe-sapa gelmez reklamlarla kaç kez kandırdılar? İnsanlar neden kandılar?
Oysa ‘bir Müslüman aynı delikten, iki kere sokulmaması gerekir’di. Varsın Başbakan bilgilendirsin, varsın Cumhurbaşkanı bilgilendirsin ki toplum nereden gelip, nereye doğru gittiğini unutmasın.
Herkes aynı durumda değil tabii ki. Dünü, bugünü unutmayan bilinçli bir kesimin varlığı inkâr edilemez. Ama onun yanında ‘yediği döner’ hatırına olmayacak ‘dualara âmin’ diyenler de yok değil.
Halk iradesi yolunda kat etmemiz gereken daha çok yol var. İnsanımızın bilinçlenmesi açısından her tecrübe ayrı bir değerde. Sonuçta tecrübe biraz da aldatılmışlıklarımızdan ve saflığımızdan dolayı kazandığımız bir şey.
Tüm bunlara rağmen, seçmenin ekserisinin hata yapma ihtimali düşük. Çünkü o engin tecrübe ve derin irfanıyla karar veriyor.