REKLAM ÖĞRENCİSİNİN DİBE VURUŞU
Özellikle Anadolu şehirlerinde reklam eğitimi alanların çilesi büyüktür. Okul okursun, yıllarca büyük kampanyalar yapacam diye okul sıralarında uykusuz kalırsın, üstelik yorulmadan. Hatta o kadar tatlı gelirki o uykusuzluklar okul bitse de keşke o günlere dönsek diye arkadaşlarınla dertleşirsin. Stajlar yaparsın, daha çok öğreniyim diye kendini kitaplara verirsin, ilk çıkan sektör kitabını almak için heyecanla beklersin, o kitap ilk senin olmalıdır, mutlaka öğrenmelisindir yeni pazarlama trendlerini, ülkeye yeni gelen yaklaşımları. Hatta kıt kanaat geçindiğin paranla sektörel dergiler alırsın. Aman sektörü yakından takip ediyim dersin, usta kalemlerin köşe yazılarını heyecanla bekler, çıkar çıkmaz okursun. Reklamcı dediğin herşeyden anlar der hocaların. Senin dünyadaki herşeyi bilmen gerekir der. Çünkü bilemezsin yarın öbürgün belki hiç bilmediğin bir sektörde marka temsilcisi olacaksındır. Utanmayı bir kenara bırakırsın, iletişimcinin özellikle reklamcının böyle bir lüksü yoktur çünkü. Sen bir erkek reklamcıysan kadın pedini de bilmelisin bayan reklamcıysan üç bıçaklı traş bıçağını da bilmek zorundasın. Türkiye’de yapılan büyük yarışmalara hazırlanırsın lobiciliğin tavan yaptığı yarışmalardır bunlar. Kaybedeceğini bile bile hani bir ümit işte, ya olursa diye gecen gündüzüne karışır, masaların üzerinde uyursun. Bir gün mezun olunca da güzel işler yapacaz hayaliyle geçer bu yarışma hazırlıkları.
Bir de araştırma diye bir şey vardır okul hayatında. Ürünü en ince ayrıntısına kadar öğrenirsin. Hatta o kadar öğrenirsin ki o ürünü sen üretsen yeridir dersin artık kendine. Hedef tüketici, hedef kitle falan gibi bişeyler öğretirler sana okulda. Ürünü satın alan veya alabilecek insan yığınıdır onlar. Hedef kitleyi böle böle incecik parçalara ayırırsın, ne yer ne içer nerede gezer herşeyini araştırırsın. Tüketicinin kanını damarında taşımalısın. Hatta o kadar çeşitlenirsin ki gerçek sen neredeydi şaşırırsın. Tabi bir de rekabet diye bir kavram vardır. Rakibin ürünü neymiş, rakip ne yapmış, nerede reklam vermiş ne söylemiş. Bütün bunları yapmak zorundasındır çünkü iyi strateji bu araştırmaların üzerine kuruludur. Aaa bir dakika strateji dedik dimi. Tabi ki ya bir de strateji diye bir kelime öğrenirsin. İyi reklam stratejiye hizmet eden reklamdır diye bir özdeyiş dile dolanmıştır. Bilgi kovası dolar anlayacağın, sonra gün gelir mezun olursun. Bir Anadolu şehrinde biraz daha kalıyım belki buralar gelişir diye düşünürsün.
Gün olur bu şehirlerden birinde reklamcılığa başlarsın. Tabi sen sanırsın ki senle aynı dili konuşacak insanlarla karşılaşacaksın. Ajansa başlarsın sana bir görsel gönderirler derler ki “buna bi slogan lazım”. Tabi sen araştırmaydı hedef kitleydi sayıklarken çoktan “makine bizim işimiz” diye bir slogan yazılıp kabul edilmiştir bile. Strateji falan hak getiredir zaten, öyle uzun dönemli stratejiler falan yoktur. Falanca abinin dergisine reklam verilecektir ona ilan hazırlanır. Ne için reklam yaptığını neye hizmet ettiğini bile bilmezsin. Sen kendini de yırtsan o işler öyle olmaz burada. Kendini yırtma da zaten. Kimse seni dinlemeyecek. Öyle araştırmaymış falan zamanı yoktur buradakilerin. Çak sloganı geç ne araştırması. Gün olur sahaya çıkarsın büyük büyük şirketlere girersin sorarsın rakibiniz kim diye “ne rakibi abim bizim rakibimiz yok” derler. Ama şu firma desen onlar bizim rakibimiz olamaz diye cevap alırsın. Gittiğin heryerde reklamcılıktı pazarlamaydı markaydı anlatır durursun. Gittiğin insanlar ya reklamcısın diye yüzüne bakmaz ya da bugüne kadar nası para kazandığını anlatır sana. Yani derki “hacım sen atıp tutuyosun da kapıdaki o arabaya ben biniyorum bak.” Anlatamazsın marka denilen şeyin uzun vadeli yatırımlar olduğunu. O sanırki bir tane reklam verdi mi kapıya müşteriler doluşacak. Çok koyar bunlar sana, anlatamazsın, yorulursun, bıkarsın, kusacak duruma gelirsin. Okuduğun okula da geçirdiğin yıllara da yanarsın. İçten içe geçirirsin okuldaki hocana ah be hocam bizim burnumuzu sürtene kadar şu sektöre de bi el atsaydınız ya diye. Sen ne yaparsan yap ne söylersen söyle bu sektör bu anlayış değişmez hacım. İki yolun var ya çek git ya kal ayak uydur.