Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca RAMAZAN’A MERHABA

RAMAZAN’A MERHABA

                Bizi tekrar Ramazana kavuşturan Allah’a hamd ediyor ve bizden memnun olarak ayrılıp hep birlikte tekrarlarına kavuşturmasını diliyorum.

                ‘’Teşbihte hata olmaz’’ repliği her zaman doğru olmasa da, Ramazanı, biricik yavrusunu bir taraftan dinini, bayrağını,  vatanını koruyacak olmanın sevincini yaşarken, diğer taraftan acaba geri dönecek mi endişesiyle ruhundaki hüzün dalgaları arasında hıçkırıklara boğulan asker annesinin yüreğine benzetirim.

                Geçen yıl aramızda olup bugüne erişemeyen onlarca dostumuzun aramızdan kaybolup gitmesinin verdiği tecrübeyle;  sevinçle gönderdiği yavrusunu şehit olarak karşılamak zorunda kalan anneden tecrübe kazanan başka bir annenin hüznü arasında kurduğumuz bağlantıyla insan ve ramazan arasındaki dramatik bağlantıya benzer bir ilişki yok mu sizce de?

                Ramazanın, elinde nurdan bir sopası var gibi geldiğini düşünürüm hep.(Siz isterseniz Hz.Musa’nın asası gibi deyin.)İlk sopasını üç gün önceden, ramazanı bekleyen evlerin kapısına vurur ve ev sakinlerinin gündüzleri yeme içme alışkanlığını dinamitleyerek önce korku putunu paramparça eder. Korkunun bütün parçaları göğe savrulurken, gökten de  oruç  adaylarının ruhuna ibadet aşkından doğan bir şerbet sunulur. Sunulan bu şerbetle  irade çelikleşir ve şeytani kötülüklere karşı kurşun işlemez elmastan kaleyle kuşatılır birey.

                Ve sopa ilk günün teravih namazından önce ikinci kez vurulur ve salalarla birlikte gökyüzüne ebem kuşağının tayfı gibi dikilir; gülümseyen edasıyla sanki cennet muştusu bir kader çizgisi gibi.

                Ramazan  davulcusuyla birlikte üçüncü kez sopa harekete geçtiği anda evlerin ışıklarını yakar ruhları Allah aşkının yaktığı gibi.

                Bu on günün sonunda sopa,  mağfireti müjdeler; yani bu kez Pamuk Dede’nin sakalındaki beyazlığıyla gönülleri kirlerden arındırdığı haberidir verdiği.

                Arıtmanın verdiği huzurla vurduğu son sopa darbesiyle cehennemin soluğunu keser; ama bu darbe, aynı zamanda belki bir daha kavuşamayacak olmanın verdiği tedirginlikten kaynaklanan bir hicran da yüklüdür; iki sevgilinin birbirlerinden ayrılırken hissettikleri ama ifade edemedikleri hüzün gibi.

                Kim bilir, belki de bu hicran, kullarımı fazla yaralamasın diye Ramazan Bayramıyla onları ödüllendirip iki sevgilinin gönlünü alıyordur Allah. Birine kulluk yapmış olma sevinci yaşatırken; diğerini benim değerimi takdir ederek hakkımı verdiler; ben onlardan razı oldum sen de razı ol mutluluğuyla tanıştırmak için.

                ‘’Namaz günlük, Cuma haftalık, Ramazan aylık, Zekat yıllık, Hac ömürlük’’ diyen bir yazarımızın ifadesinde  kendini bulan İslamda, zaman öyle iç içe girmiştir ki zamanla, zamansızlık arasında sadece bir nefes farkı kadar fark kalmıştır. Bugünden itibaren günlük olan ibadetimize, aylık olanı da ekleyip bizi bu iki sevgiliyle buluşturan Allah’a binlerce şükrediyor ve hepinizin orucu kutlu olsun diyorum. Selamlar.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi