Gülşen Yılmaz
Gülşen Yılmaz PLEVNE MARŞINI NASIL BİLİRSİNİZ?

PLEVNE MARŞINI NASIL BİLİRSİNİZ?

Tarihe dönüp bakıldığında yazılan marşların genelde savaşlar kazanıldıktan sonra paşaları, sultanları övmek, onların başarılarını müzikle buluşturup kalıcı hale getirmek için yazıldığı görülür. Bu hususta bir marş var ki tarihe yenilgi üzerine yazılmış tek marş olarak geçer.

Plevne Marşı…

Çoğunuz bu marşı dinlerken asla aklınızdan böyle bir şey geçirmemişizdir eminim ki. Sırf bu yüzden şu anda, bir askeri yenilgiye neden marş yazılır sorusu geçiyordur kafanızdan. Çünkü Plevne Savunması sonucu Osman Paşa savaşı kazanamasa da öyle büyük bir savunma yapmıştır ki adeta Rus tarafını bile kendisine hayran bırakmıştır.

Şöyle bir bahsetmek gerekirse; Plevne Savunması tarihe “93 Harbi” olarak geçen Osmanlı-Rus Savaşı’nda yaşanmıştı. Tabi 93 Harbi’nin çıktığı süreçte Osmanlı zor durumda. Dünya bunun farkında, Osmanlı’yı hasta adam diyerek yaftalamış bile… Her taraftan ayrı bir devlet Osmanlı Devleti’nden pay koparmak derdinde. Böyle bir vaziyette Osman Paşa Plevne’de öylesine stratejik, akıllıca, üstün tekniklerle donatılmış ve kabiliyetli bir ordu hazırlamıştır ki Rus tarihine bile geçen bir Paşa olmuştur. Osman Paşa öyle bir askeri deha ki bir avuç Osmanlı askeriyle koca Rus ordusuna karşı tüyleri diken diken edebilecek kadar mükemmel ve destansı bir mücadele örneği göstermiştir.  

Harpte Tuna Cephesi’nin kuzeydoğu kesimindeki Ordular Grubu’nun başına getirilen Osman Paşa, birbiri arkasından değiştirilen, üç başkomutanın bütün cepheyi tek elden idareyi başaramaması üzerine, nispeten az sayıdaki birliklerle, Plevne Kalesi’ne çekildi.  İşte Ruslar aslında tam bu sırada Türkleri köşeye sıkıştırdıklarını düşünürken Plevne Muharebeleri başladı. I. Plevne Muharebesi’nde Osmanlı ordusunu hafife alan Rus ordusu hiç beklenmedik bir şekilde bozguna uğratıldı. Ardından II. Plevne Muhaberesinde, Osman Paşa yine kalabalık Rus ordusuna karşı matematik zekâsıyla teknikler üreterek püskürttü. Öyle ki Ruslar hiç beklemedikleri şekilde 7000 askerini kaybetmişti. III. Plevne muharebesinde de Osman Paşa, Ruslara karşı ağır kayıplar verdirip artık Rusların ümidinin kesmişti. Rus askeri korkmaya başladığı anda ise bazı sahte haberler türetilerek askere Osman Paşa’nın öldüğü söylentisi yayılmış, ardından bazı subayların iç çekişmeleri ortaya çıkmış, bunlar olurken de askerin morali ve teyakkuz hali düşmüştü. Bu durumu gören fırsatçı Rus birlikleri ağır silahlarını devreye sokup IV. Plevne Muharebesi’ni yazık ki kazanmıştır.  

Fakat böyle bir durum daha başka bir ülke tarihinde yaşanmış mıdır bilinmez ama Rus Çarı esir aldığı Osman Paşa’ya hayran olarak onu görmek isteyecek ve Paşaya asla esir muamelesi yapmayacaktır. Şaşırtıcı değil mi? Hatta daha enteresanı Rus Çarı Moskova’ya getirilen Osman Paşa’yı saygı duyduğu için büyük bir tören düzenleyerek Osmanlı Devleti’ne geri iade etmiştir. Yurda dönen Osman Paşa’nın kahramanlığına ve direnişine kayıtsız kalamayan II. Abdülhamit Han ise onu mareşalliğe yükseltecektir.

Düşmanını kendisine hayran bırakan bir Osmanlı Paşası… Böyle bir yenilgiye nasıl marş yazılmasın!

Yazıyı bitirirken aklıma Çin Sarayı’nı basan, Çinlilere kök söktürüp onurluca şehit olan Kürşad ve 40 çerisi için Hüseyin Nihal Atsız’ın yazdığı dizeler geliyor. Asırlar sonra Osman Paşa için de kullanılabilecek dizeler;

“Kürşad ölmüş fakat attan düşmemişti. Ölmüş fakat yenilmemişti.”

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Gülşen Yılmaz Arşivi