Nitekim bir sınav daha
Hafta sonu üniversite sınavı var. İsmi değişti gitti, ÖSS kısaltmasını hatırlıyorum şimdi TYT ve AYT oldu. İsmi de kısaltması da ne kadar değişirse değişsin bir üst öğretime yani üniversiteye seçilebilme sınavı.
Tam da bu; seçmek… Ortada bir baraj var aşılması gereken, bir ödül de diyebiliriz. Aday sayısı çok fazla, barajı aşmak için adaylar arasında bir yarışma var. Tersinden okuyacak olursak sınıf on kişilik sınıfta öğrenci olmak isteyen yüz kişi… E nasıl olacak? Seçelim, peki nasıl seçelim? Eleyelim, hani yolla eleyelim? Yap bir sınav, kim kimi geçerse… Daha fazla dramatize etmeyelim lakin arkadaşından iki soru az yaptığı için istediği bölüme giremeyen adaya kazanamadı yani başaramadı gözüyle baktığımızı da unutmayalım. “E iyi de başka yolu mu var” itirazını kendim de yapıyorum lakin mantıksal ve istatistik bakımından durum böyle. Diğer yönden kanaatimce bu sınavın kaybedeni ya da kazananı puanlara göre net olarak tespit edilmeyecek. Emek harcayıp çalışan hiçbir genç başaramadı yaftasıyla etiketlenmemeli.
Nitekim, binlerce genç, hayatlarının bundan sonraki dönemini doğrudan etkileyecek saatler geçirmiş olacak. Adaylar, gece gündüz demeden çalıştı, hiç umuruna takmayan bile en azından defaten deneme sınavı çözdü.
Sınava sadece adaylar değil, neredeyse toplumun her kesiminden vatandaş hazırlık yapmış oldu. Aileler çekti sanırım en ağır yükü; çocuklarının parlak bir gelecek sahibi olmaları için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadılar. Çocuklarının kaprislerine katlandılar, gündelik hayatlarını onlara göre düzenlediler, dualarla gönderdiler her sabah okula ve dua ettiler sınav boyunca.
Sınav evrakını hazırlayan matbaa, güvenliği sağlayan emniyet güçleri, ulaşımdan sorumlu personel, soruları hazırlayan öğretmenler, hocalar, bilgi işlem merkezi görevlileri, üzerlerinde ne kadar baskı ve laf olsa da ÖSYM çalışanları temelde hep bu sınav için çabalamaktalar.
Ve elbet öğretmenler; sınav için onlarca okul, yüzlerce görevli planlaması yapıldı. Sınavın en önemli anında, salonlarda sınavın sağlıklı yürümesini sağlayacak olanlar görev almış öğretmenler olacak. Aynı öğretmenler öğrencilerini bu sınav için hazırladılar, rehberlik ettiler, gençlerin dertlerini dinlediler, öğrencilerle birlikte öğretmenleri de bu sınava hazırlandı.
Tüm bu hazırlık sürecinden sonra binlerce gencimiz onlarca üniversite bölümünden birine girmiş olacak. Esasen bir eğitim yuvasına girmek istedi çocuklarımız, okumaya devam etmek istedi, eğitimini üniversite ortamında sürdürmek istedi. Sırf bu istek bile tüm öğrencilerimizin takdir edilmesini gerektiriyor olmalı. Hiçbir gencimizin tüm hayatındaki başarı-başarısızlık grafiği bu sınavla ölçülecek kadar sıradan ve basit değil. Kaldı ki tek başına üniversite okumak hayatın garantisi, mutlu ve rahat bir yaşamın anahtarı olmayacaktır.
Gerçek ve yadsınamaz bir tekrarın yeri geldi sanırım; Hayatın kendisi zaten bir sınav. Elbette üniversiteye gidebilmek, ilim yolunda emek harcamak ve eğitime devam edebilmek çok mühimdir, değerlidir. Bu sınav da bunun anahtarıdır lakin bu kapı tek kapı değildir. Sadece sınavı kazananlar değil sınava giren tüm gençlerimiz özel ve kıymetlidir.