“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz”
Bu karantina süreci bana kendimi değerlendirme açısından oldukça iyi geldi.
Özeleştiride bulunmamı, farkında olmadığım kusurlarımın farkına varmamı sağladı.
Bunu yaparken toplumu da gözleme şansım oldu.
Sonuçta toplumu bireyler oluşturuyor, birer birer kendimizden yola çıktığımızda bugün şikâyet ettiğimiz her ne var ise hepsinin müsebbibi bizleriz aslında.
*
Gazeteci olarak “objektif olun” sözünü çok duyuyoruz.
Ama yine objektifte olsan toplumun dayağını yemekten kurtulamıyorsun.
Çünkü kimse aslında objektif bir basın mensubu istemiyor. Herkes bunu söylerken alt metinde “ya benim tarafımdan konuş ya da sus” diyor.
*
Yolsuzluklara en büyük küfürleri savuranlar bizleriz, değil mi?
Peki bizler yolsuzluğa karşı olduğumuz için mi yolsuzluk yapmıyoruz yoksa yolsuzluk yapacak imkânımız olmadığı için mi yolsuzluk yapmıyoruz?
Cevap acı ama gerçek.
*
Basit bir örnek vereyim; toplumumuzun kanayan yarası torpil mevzusu…
Kiminle konuşsanız istisnasız torpille bir yerlere gelmiş herkese ateş püskürürler…
Ancak kendisi bir işe gireceğinde ya da bir iş yapacağında yana yakıla Ankara’da dayı arayışına geçer…
Yani biz maalesef torpilsiz olduğumuz için torpile karşıyız. Torpil bulamadığımız için torpili kınıyoruz. Bulsak gözünün yaşına bakmayız.
Oysa torpil demek buz gibi kul hakkı demek. Çoğunluğun yapıyor olması onu meşru kılmıyor.
*
Birisi kötü bir şey yaptığında eğer o kişi bizdense ya ses çıkarmıyor ya da en düşük tonda uyarıyoruz. Ama aynı kötülüğü karşı gördüğümüz zümreden birisi yapınca ortalığı ayağa kaldırıyoruz.
Halbuki kötünün ideolojisi olmaz. Kötü bizden olduğunda da kötü diyebiliyorsak insanız demektir.
*
Bu hafta gündemde hafta sonu sokağa çıkma yasağı ve akabinde yaşanan kaos vardı.
Yasağa 2 saat kala haber verildi. Kaosun yaşanmasında etkisi büyük oldu.
Ancak şunu da biliyoruz ki o yasak 1 gün öncede ilan edilse yine aynı kaos yaşanacaktı. Hatta kaos süresi uzamış olacaktı. Bu çıkarımı yapmak için ilk vaka açıklanır açıklanmaz günlerce marketlerin talan edilmesini ele alsak yeterli olur.
*
Sürekli eleştiriyor, sürekli talep ediyoruz.
Devlet bunu yapsın, bunu versin. Vatandaş olarak en doğal hakkımız, amenna.
Yalnız devlet yapması gerekeni yapmadığında anında reaksiyon gösterilirken bizden istenen en ufak talebi bile yerine getirmiyoruz.
Sokağa mecbur kalmadıkça çıkmayın denildikçe keyfi çıkmalara devam ediyoruz.
İnanın üç-beş günde bir markete çıktığımda 65 yaş üstü ve 20 yaş altı bir sürü vatandaş görüyorum.
Tek yapmamız evde kalmak ama onu bile keyfi isteklerle (işe gitmek durumunda kalanları tenzih ederim) yapmıyoruz.
*
“Nasılsanız öyle yönetilirsiniz” diyor efendimiz.
“Bir kavim kendini bozmadıkça Allah onları bozmaz.” (Rad, 13/11) buyuruyor Rabbimiz.
Velhasıl-ı kelam; toplum, siyasetçilerin, siyasetçiler toplumun aynasıdır.
Onları nasıl görüyorsak bilin ki toplum olarak aynen öyleyiz ne eksik ne de fazla…