Nasihatler Risalesi-2
Rivayetlerden birine göre, Yunus Emre, Hacı Bektaş-ı Veli’nin huzuruna çıkar ve “Ben bir fakir kişiyim, bu yıl ekinimden nasip alamadım. Ümittir ki bu yemişi (alıç) alıp buğday verirsiniz” der. Birkaç gün bekledikten sonra ayrılacağı Hacı Bektaş’a haber verilir. O da, “Sorun bakalım buğday mı ister, bir nefes mi?” der. Yunus’un buğday cevabı bildirilince Hacı Bektaş-ı Veli, “Varın söyleyin alıcın her tanesi için bir nefes verelim” buyurur. Cevaben Yunus Emre “Ehlim var, nefes karın doyurmaz. Lütuf ederse buğday versinler, kifaf edelim” der. Hacı Bektaş-ı Veli bu defa “Alıcın her çekirdeğine on nefes verelim” dese de o kabul etmez. Kendisine istediği kadar buğday verilir. Yunus Emre yolda buğdayıyla giderken “ Vilâyet eri bana nasip sundu, alıcın her çekirdeğine karşı on nefes verdi, ne olmayacak iş ettim. Buğday sayılı günde tükenir, nefes bir ömür yeter. Ola ki himmet eder, nasibi verir” diye düşünür.
Dergâha geri döner, halini arz eder. Hacı Bektaş’a isteği haber verilince, “O şimdiden sonra olmaz, biz onun kilidini Tapduk Emre’ye verdik” der, onu Tapduk Emre’ye gönderir. Yûnus da Tapduk Emre’nin yanına varıp durumu ona anlatır. Tapduk Emre halinin kendisine mâlûm olduğunu, hizmet edip emek vermesi halinde nasibini alacağını söyler.
Yûnus kırk yıl boyunca erenler meydanına eğrinin yakışmayacağı düşüncesiyle tekkeye sadece düzgün odun taşır. Rum erenlerinin Tapduk Emre’nin tekkesinde büyük bir meclis kurdukları bir gün mecliste Yûnus Emre ile birlikte Yûnus-ı Gûyende denilen başka bir Yûnus daha bulunmaktadır. Tapduk Emre cezbeye gelince Gûyende’ye, “Yûnus, söyle!” der, fakat Gûyende işitmez. Tapduk bu sözü üç defa tekrarladığı halde Yûnus-ı Gûyende yine işitmez. Bu defa Yûnus Emre’ye dönüp, “Yûnus, vakit geldi, o hazinenin kilidini açtık, nasibini aldın, hünkârın nefesi yetişti, sen söyle!” der. Gönlü açılan, gözlerinden perde kalkan Yûnus şevk denizine düşüp inci ve mücevher değerinde sözler söylemeye başlar. O günden sonra Anadolu’nun çeşitli yerlerini hem gezer hem de oralarda ilahiler söyler.
Efendim, bazı sözler vardır ki ok gibi gelir, kanatır bizi. Lakin ne yazık ki ok darbelerine dayanamayan bizler doğru sözleri duymak istemez zarif bir dağ papatyası gibi inciniverir, darılıveririz sözün sahibine. Bundan mıdır bilmem acımasız doğrular yerine tatlı yalanlar gönlümüzü hoş eder. Lakin şu bir gerçek ki, hakiki Mümin olmak isteyen bu acı ok darbelerine kulak vermeli, sonra üzülmek yerine hatasını anlayıp kendine çeki düzen vermelidir.
Meşhur bir sözü vardır Mevlânâ’nın der ki: “Sopayla kilime vuranın gayesi kilimi dövmek değil tozunu kirini almaktır. Onu temizlemektir.” Bize düşmez lakin Üstad Yunus Emre’ye kulak verelim.
Bakalım bu hafta bize Risaletün Nushiyye’den neler öğüt verir?
Niçe bir niçe bir dünyâ işinde
Ki bir dem olmadun dünya işinde
Koya dünyâya kovma yitemezsin
Ecel bagladı yolı ötemezsin
Bu beş günlik ömür bu harca yitmez
Sagır mı kulagın niçün işitmez
Kibir geldi seni bulatdı gitdi
Ecel atı segirdür irdi yitdi
Dirîgâ sen seni hîç bilimedün
Niçe kulsın ki kullık kılımadun
Eger sen kulısan pes kanı begün
Niçe bir niçe bir senün dilegün
Ne ussun var ne hod bellü delüsin
Ne bunda diri ne sinde ölüsin
Bu hâl ile kalursan bî-çaresin
İçün şirk ile tolmuş şîr ü şersin
Gümânun yagımışsa inanaydun
Bu gaflet uykısından uyanaydun
Niçe kibr ü hevâ uşada seni
Ölüm ejderi bir gün yuda seni
Takazası zamânun bir gün ire
Ecel hırmânlarını yile vire
Yetişmeden sana va’de gözün aç
Hevâ vü kibr yolından berü kaç
***
Ömrün bu dünya işlerinin peşinde koşmakla geçti. Bir dem bile onlardan ayrılmadın. Günü geldiğinde sen bir an bile bu dünya işlerinde olmamış gibi olacaksın.
Sen bu dünyayı bırak peşinden gitme. Ne kadar kovalasan da ona yetişemezsin. Ecel vakti gelip ölüm yolu kestiğinde öteye geçemezsin.
Dünyada yaşayacağın bu beş günlük kısa ömür, sahip olmak istediklerini kazanmak için yetmez. Kulağın sağır mı? Bu sözleri neden işitmiyorsun?
Kibir geldi, seni kir ve pisliklere buladı, işini bitirdi. Ecel atı seğirterek geliyor. Neredeyse sana yetişmek üzere.
Çok yazık sen kendini tanıyamadın. Niçin yaratıldığını bilemedin. Sen nasıl bir kulsun ki yaratana hiç kulluk edemedin.
Eğer sen gerçek kul isen, Allah’a yaptığın kulluk nerede? Senin isteklerin ve dileğin ne kadardır ve kimlerle ilgilidir?
Senin başında akıl yok. Belli ki sen delisin. Ne dünyada canlısın. Ne mezarda ölüsün. İkisine de benzemiyorsun.
Bu halde kalır, tövbe edip dönüş yapmazsan; acınacak durumda olur, çaresiz kalırsın. Bak!.. İçin şirk ile dolu. Sen kavgacı, bozguncu ve kötüsün.
Şüphen yoksa, tereddütten kurtuldunsa bu gaflet uykusundan uyan ve gerçeklere inanıp onları kabul et.
Kibir ve nefsin kötü huyları seni daha ne kadar mahvedecek? Unutma ki bir gün gelecek ölüm ejderhası seni de yutacaktır.
Zamanı gelince ölüm sana da bir gün erişecektir. Ecel senin harmanlarını savurup kazandıklarını yele verecektir.
Sana verilen ömür süresi bitmeden gözünü aç. Heves ve kibir yolundan dön artık, onlardan vazgeç.