Musab Seyithan
Musab Seyithan “Nas Var Hocam Nas!!!”

“Nas Var Hocam Nas!!!”

            Müslümanlar söz konusu olunca ağzını bozan, 28 Şubat sürecinde başörtülü kızlarımızla ilgili ağza alınmayan galiz küfürler eden Haber Türk yazarı Fatih Altaylı; “Yanmaz kefenci ve sümük-i şerifçi; Allah, ‘ete-kemiğe büründüm, Mahmut diye göründüm’ buyurdu” gibi saçma-sapan hurafelerle bağımlılarını haşhâşileştiren Türkiye’nin meşhur bidat ve hurafecisi bir din baronu ile yaptığı görüşmede “Nereye gidiyoruz hocam?” diye sormuş.

            O da; “Esnaf çok tedirgin. Herkes batma, her şeyini kaybetme korkusu içinde. Kimse de nereye gittiğimizi, ne olacağını, nerede durulacağını kestiremiyor. Kimse sesini de çıkaramıyor. Öylece seyrediyoruz ama iyiye gitmiyor sanki hiçbir şey” deyince Altaylı, Nas hocam Nas. Onu ben bilmem siz daha iyi bilirsiniz” diye sorunca bizim din baronu kızmış ve şunları söylemiş:

            Fatih Bey, Nas anladık da, burası şeriat devleti mi? Şeriat devleti ilan edildiyse ona göre davransınlar. Yarım Nas olmaz. Madem öyle, 1 lira bile faiz vermeyeceksin. Devlet de 1 lira bile faiz almayacak. Nas’ın azı çoğu olmaz. Yarım yamalak Nas da olmaz. Bakın bu durum İslam’a büyük zarar veriyor. Farkındalar mı bilmiyorum… Madem Nas diyeceksin. O zaman hepten şeriat ilan et. Bakalım ne oluyor görelim. Öyle değil mi ama.”

            Her şeyden önce şunu belirtelim: İslam bir hayat nizamıdır. Şer’î kurallara göre yönetilmeyen bir sistemde çözümü İslam’da aramak bir garabettir. Sen laik-kapitalist bir sistem kuracaksın, kucak dolusu sosyal, ekonomik ve ahlaki problemler üreteceksin, sonra da İslam’dan çözüm arayacaksın. Sen bozacaksın, İslam’a “haydi çöz bakalım” diyeceksin. Yok öyle bir sistem. İslam hayata bütün kurallarıyla hâkim olur, kötülüğe giden yolları kapatır, haram-helal hassasiyetine riayet ederek devlet çarkını çalıştırır, bu durumda problem çıkarsa çözümü de kendiüretir. Beşerî-laik sistemlerin açtıkları yaraları pansuman eden “yama bir sistem” değildir İslam… 

            Ama bu da, yaşadığı laik-kapitalist veya bir başka beşerî ideolojik devletin kurallarına tamamen teslim olma ve İslam’ın ön gördüğü haram-helal hassasiyetine lakayt kalma anlamına gelmez. Müslüman, bulunduğu ortamı gücü nispetinde İslam’a dönüştürmek zorundadır. Müslüman, cahiliyenin kurallarına teslim olup yatan değil, oradan bir medeniyet çıkarandır. Onun için de iktidar erkinde olanlar, faiz konusunda “Bu konuda nas var, inancım gereği hayat boyunca ben faize hep karşı oldum. Faizi düşürüp üretimi artıracağım” diyorsa, bir Müslüman bu karara şapka çıkarır. Zararın neresinden dönülürse kârdır der. Fıkıhta, “Bir şey tamamen elde edilmiyorsa büsbütün de terk edilmez” diye bir kaide vardır. “Şer’î kuralları tamamen uygulayamıyoruz, şeriat devletini ilan edemiyoruz” diye İslamî kuralları büsbütün terk edemeyiz. “Allah kimseye gücünün üstünde yük yüklemez” (Bak: 2/Bakara:286). Allah bize “Neden şeriatı ilan etmedin diye sormayacak. Bu uğurda çalıştın mı? Gücünün yettiği yerlerde benim dinimi hayata taşıdın mı?” diye soracaktır.

            Onun için Tayyip Bey’in “Bu konuda nas var” demesi, normal bir Müslümanın sarf edebileceği en güzel bir sözdür. Bu söze laik-Kemalist-kapitalistlerin kudurmasını anlarım da, sarıklı-cübbeli hoca geçinen, nabza göre şerbet veren, sakala göre tarak vuran bukalemunları bir türlü anlayamam. Bu ümmet ne çekmişse, yakasına sülük gibi yapışmış olan bu tip omurgasız sürüngenlerden çekmiştir. Bunların hurafe ve bidatlerinden bıktığımız gibi kimin minderinde otursa onun dilinden konuşan yalakalıklarından da bıktık. Düşün artık bu milletin yakasından!!!

            Bozuk saatin günde iki kere doğruyu gösterdiği gibi, bu hurafecinin isabet kaydeden sözleri de vardır. Fatih Altaylı’nın, istihza ile sorduğu “Nas Hocam Nas” sorusuna: Fatih Bey, İslam’da faiz yoktur ama parayı korumak vardır. Paranın değer kaybı kadar faiz olabilir. Paranın değer kaybı nispetinde faiz alınabileceğini söyleyen fetvalar vardır. Madem Nas var, o zaman o fetvaları da göz önüne alsınlar.” demiş.

            İşte bu sözü doğrudur. Bugün kullandığımız banknotların/kâğıt paraların mazisi iki yüz yılı geçmez. Bu paralar, devletten aldıkları itibarla tedavüldedirler. Önemli olan onların üzerindeki rakam değil, alım gücüdür. Yani nominal değer değil reel değerdir. Kur’an’ın nazil olduğu dönemde dinar ve dirhem denilen altın ve gümüş paralar vardı. Bunlar da, müçtehit imamlar dönemine kadar enflasyona karşı dayanıklı idi. Özellikle İmam Ebu Yusuf zamanında enflasyon gözle görülecek şekilde kendini iyice belli etti. Alım gücünü etkiler hale geldi.

            Bu gün 100 liraya 100 ekmek, 25 kg. un, 0.12 gr. altın ve 7 dolar alındığı halde, bir yıl sonraki 100 liraya 80 ekmek, 20 kg. un, 0.9 gr. altın ve 5 dolar alınıyorsan, para %20 değer kaybetmiş demektir. Tâ İmam Ebu Yusuf zamanından beri “Alacaklı, verdiği borcunu alırken eğer parası değer kaybetmişse, kaybettiği değer kadar fazlalığı talep edebilir. Bu, faiz sayılmaz” denilmektedir. İmam Ebu Yusuf’un bu ictihadını, İbn-i Abidin Resâil adlı eserinde zikreder. Bugünkü fakihlerin ezici çoğunluğu da bu görüştedir. Çünkü para ticarette bir araçtır. Bu araç, alım gücünü kaybettiği oranda itibardan düşmüştür. Yani enflasyona uğramıştır. Borçlu, borcunu öderken bu enflasyon farkını ödemesi faiz sayılmaz. Faiz yasağı ile ilgili ayetlerin sonunda “Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız” buyrulmaktadır. (2/Bakara:279). Alacaklı bu farkı kabul etmezse, bağış yapmış demektir. Devlet vatandaştan bu farkı almazsa sübvanse ederek ikinci bir iyilik yapmış olur. Sizin anlayacağınız, enflasyonist ortamda her fazlalık faiz değildir.

            İşte Nas dediğimiz bu konudaki ayet ve hadisler merkeze konulup onlara ters düşmeyecek içtihatlar geliştirilerek faiz yasağını ihlal etmeden ekonomiye yön verilebilir. “Nas var ona uyacağım” diyen kınanmaz, Müslümanlarca tebrik edilmesi gerekir. Buna karşı birilerini memnun edeceğim diye bukalemunca cevaplar verilmez. Vesselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Musab Seyithan Arşivi