Dr. Ramazan Tuzla
Dr. Ramazan Tuzla Mülteci krizi yönetilemedi

Mülteci krizi yönetilemedi

Tam sekiz yıl önce yine bu satırlarda ‘Ensar’ın kazandığı imtihanı biz kaybetmeyelim’ demiş ve mülteci meselesine bakış açımızı ortaya koymuştuk.

O yazımıza kadar, meseleye ‘Ensar’ boyutundan bakan bir değerlendirmeye rast gelmemiştim ama sonraki süreçte mültecilere bakışın ‘Ensar’ gibi olması gerektiğine yönelik onlarca ve tonlarca değerlendirmenin, dikkatlere ve rikkatlere sunulduğu hepimizin malumudur. 

Yazımız, gazetemizin internet arşivinde erişime açık durumdadır. Neler dediğimizi merak eden dostların yalnızca beş dakikasını alır.

Mülteciye bakışımız değişmiş değildir.

Can verilmiş insana bakışımız değişmiş değildir.

Mülteciye ve oluşan krizin yönetimine bakışımızı şu satırlarla tekrar etmiş olalım:

Devletimin, mültecilere karşı sergilediği merhamete sonuna kadar ‘evet’; Devletimin sergilediği kontrolsüz merhamete sonuna kadar ‘hayır’. Mülteciye sergilenen merhamete ‘evet’; mülteci krizini yönetme tarzına ‘hayır’.

Mülteci krizini yönetme tarzına ‘hayır’ımızın en büyük hissesi; liyakattan yoksun, kabiliyeti ile değil kurbiyeti ile makam mevki sahibi olmuş, görev adamı değil adamın görevlisi olmuş, ferasetten yoksun iş bilmez bürokratlarındır.

Devletim, gayrete gerekli kıymeti vermediği müddetçe, daha keskin ifadeyle gayrete düşman olduğu müddetçe, bu tipler her yerde karşımıza çıkmaya devam edecektir. Ve dolayısıyla iyi yönetilmesi gereken krizler de başımıza bela olmaya devam edecektir.

Kamudaki görevim icabı işverenlerimize yaptığım en önemli tavsiyelerden biri şudur:

‘Çalışanınıza karşı merhameti elden bırakmayım ama çalışanınıza kesinlikle mevzuata aykırı merhamet sergilemeyin!’

Bu tavsiyeden ilham ile Devletime de şunu diyorum:

Mülteciye sergilediğin merhamet taçtır başıma.

Sergilenen kontrolsüz merhamet düşman başına.

Mülteci krizinin yönetiminde vakitli feraset sergilenerek alınması gereken kararlar, maalesef alınamadığı için, mülteci meselesi toplumsal bir soruna dönüşmüş durumdadır ve toplum içindeki ayrışmanın temel unsurlarından biri haline gelmiştir.

Mülteci krizi, toplumsal bir kriz haline dönüşmüştür ve başlığımızda da ifade ettiğimiz üzere bu kriz yönetilememiştir.

Mülteciler, ülkemizin her köşesine sorun taşıyan insanlar durumuna gelmiştir/getirilmiştir. Bu durum, realitede tam gerçekliğe karşılık gelmese de, zihinlerin algıladığı şey, daha vahim bir duruma karşılık gelmektedir.

Algı, gerçeğin önüne geçmiş durumdadır.

Devletimin sergilediği merhamet, kendi başına bela olacak duruma getirilmiştir.

Mülteci krizinin en vahim sonuçlarından biri de, kendi insanımızın mülteciler yüzünden adaletsiz uygulamalara maruz kaldığı yönündeki kanaattir.

Genel anlamda bu kanaate katılmamakla birlikte, bazı münferit uygulamalara hepimizin denk gelmişliği vaki olsa gerektir.

Bu adaletsizliğin neye karşılık geldiğini bir örnek ile somutlaştıralım, isterseniz.

Devlet, iş hayatına hem yön veren hem de denetleyen konumundadır. Ülkemizdeki mültecilerin çok büyük bir kısmının iş hayatına kayıt dışı dahil olduğunu bilen devletimiz, hala bu durumun çözümüne ilişkin tek bir karar almamıştır.

Görevlendirdiği hiçbir bürokrat taşın altına elini koymamıştır ve mültecilere yönelik işverenlerimiz hakkında yapılan/yapılacak olan denetimlerin çerçevesini çizme gereği duymamıştır.

Devlet ile Milletin arasını açmama yükü, tamamen denetim elemanlarının inisiyatifine bırakılmıştır ve bu öngörüsüzlük, onulmaz yaraların açılmasına gebe durumdadır.

Çalıştıracak Türk işçi bulamayan on binlerce işyerinde mültecilerin çalıştırıldığını bilen devletimiz, yalnızca denetim yapılan işyerlerine çok ağır cezaların uygulanmasını görmezden gelmektedir. Bu körlüğün en temel aktörü, şüphesiz ki ilgili kurumların bürokratlarıdır.

Anlıyoruz ki, bu bürokratların devlet ile milletin arasını açmama gibi bir dertleri yok. Ve yine anlıyoruz ki bu bürokratlar, cezaya muhatap olan işyeri sahibinin nüfuzu oranında kaygı duyuyorlar.

Kaygıları mı? Tabi ki kendi makamları…

Mülteciler yüzünden kendi insanımızın adaletten yoksun uygulamalara maruz bırakılması, devletim için bir uçurumdur ve bu uçurumun kenarına kadar gelmiş olmanın tek sebebi, mülteci krizinin yönetilememiş olmasıdır.

Mülteciye merhamete devam edilmeli fakat bu kriz yönetim şekli derhal terk edilmelidir.

Bu yazıda, nasıl bir kriz yönetimi olmalı sorusuna cevap bulamadığını söyleyen dostları, acep kime yönlendirmeli?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Dr. Ramazan Tuzla Arşivi