Müdür koltukları boş kaldı iletişimci
Bu yıl yine tüm iletişim fakültelerinden yüzlerce "iletişimci" mezun oldu. Daha doğrusu diploma aldı. Gerçek yaşama hoş geldiniz diyelim öncelikle. Şimdi kanı kaynayan iletişimciler diplomanın verdiği cesaretle şirketlere iş görüşmelerine gidip mülakatlarda bir yapılacaklar listesi çıkaracaklar. Firmalar kızmasın bu çocuklara dört yıl boyunca kitapların içerisine boğuldular, okulda mezun olunca müdür koltuğu hazır bekliyor mantığıyla yetiştirildiler. Bir yanda şirketler de haklı sen geceni gündüzüne kat, kocaman fabrikalar kur daha dünkü mezun çocuk gelsin sana marka olanız için yollar sunsun. Hadi bakalım uygula şu listeyi deseniz zaten nereden başlayacağını onlar da bilmiyor ki. Okulda ancak yapılması gerekenler listesini ezberlediler çünkü. İletişimci kardeşim şimdi sen o kitapları yaladın yuttun, hocalarının sunumlarını ezberledin diye o sana müdür koltuğunu hazır etmiyorlar. İletişim okuyanlara ve mezun olanlara bir kaç tavsiye niteliğinde olsun bu yazı.
İletişimci olmak öncelikle bol bol okumaktan geçiyor. Öyle reklam, pazarlama kitaplarını yalayıp yutmak yetmiyor ama. Siyaset de okuyacaksın, tarih de, sosyoloji de psikoloji de her herşeyden okuyacaksın. Bu benim işime yaramaz demeyeceksin. Sağcısını da okuyacaksın solcusunu da. Ataisti de müslümanı da. Okumayı sevmiyorsan hastanede danışman olup adına halkla ilişkilerci dedirtirsin tabi şikayet etme.
Derslerde sana yüklediler kuramları. Suskunluk sarmalıydı, bilişsel çelişkiydi. Bir baktın ki sen sarmalanmış kalmışsın. O kuramların tanımlarını falan boşver. Hayatına işleyebiliyor musun? Çevrende olup bitenin, siyasetin, dünyada dönen politik olayları yorumlayabiliyor musun bu kuramlarla? "Bunlar hep Amerikan oyunu" demekten daha öteye bir yorum yapma zorunluluğun olduğunun farkında olmalısın bir iletişimci olarak. Yoksa "bu kuramlar ne işime yarayacak ki" der durursun. Onlar sen hayatı yorumla diye var.
Reklamcı dediğin, iletişimci dediğin öyle sırça saraylarda, fanuslarda halktan kopuk yaşayan, elinde viskisiyle, ağzında purosuyla, lüks partilere katılan bir insan değil. İçinde yaşadığın halktan kopuksan süslü cümleler kuran bir yazarcıktan ötesi sana kapalı. Tabi ki lüks mekanların da dilini çözeceksin ama kendine bunu bir meslek raconu olarak görmeyeceksin. Sen Eminönü'ndeki esnaftan bir habersen, hayatında Mısır Çarşısı'na girip de ordaki esnaf müşteri dilini çözemiyorsan, semt pazarına gidip alışveriş yapmadıysan benden sana tavsiye o diplomayı evin baş köşesine astır. Bakar bakar anıları yad edersin.
Şunu bil ki çırak olmadan usta olunmuyor. Sen şimdi ben iletişim fakültesi bitirdim diyorsun ya. Şimdi o dünyadan bir çık kendi dünyana kuş bakışı bir bak. Senle aynı anda mezun olan yüzlerce hatta binlerce kişiden sadece bir tanesisin. Bu kadar önemli görme yine de sen kendini. Önce bu işte çırak ol ki sonra usta olasın. O yüzden okulda partiden partiye eğlenceden eğlenceye koşarken bir de staja Zaman ayırsan iyi olur. Mezun olunca hem sektörde işler Nasıl yürüyor bilirsin hem de nereden başlayacağına karar verir iki yılını kariyer çizmekle harcamazsın. Stajlar iletişimcinin güç kaynağıdır.
Son bir tavsiye heyecanını da hiç kaybetme. Öğrenmek için hep istekli ol. Ayaklarını yere basmayı da unutma. Bu sektör biraz kaygan zemindir dikkat et.