MEFRUŞATTAN ZÜCCACİYEYE LAMBADAN KEMERE…. DIŞ TİCARET AÇIĞI
Cari açık son üç yıldır ekonominin ana gündem maddesi ve kalkınma hamlesi devam ettiği sürece de gündemden düşeceğe benzemiyor. Haliyle ekonominin ana gündemi bizim de ana gündemimiz olduğu için yazmaktan kendimizi alamıyoruz. Umarız tez elden cari açığı küçülten bir büyüme modeli keşfedilir de bu meseleyi bir daha yazmak durumunda kalmayız. Madem bugün de cari açığı yazıyoruz, önce nedenlerini özetleyerek işe başla yalım; Ülkemizde cari açığın temel nedenlerini;
-Hızlı kalkınma ve artan enerji ihtiyacımız,
-İthalata dayalı ihracat stratejimize bağlı olarak
Artan ara mal ithalatı,
-kapasitemizin ve verimliliğimizin düşüklüğü,
-Girdi maliyetlerimizin görece yüksekliği,
-Tasarruf oranımızın sürekli düşmesi vs…
şeklinde özetleyebiliriz.
Türkiye 10 yıl içinde ihracatını 500 milyar USD’a çıkarmayı hedeflemiş bir ülke ve bu hedefe cari açığı idare ederek, sürdürülebilir noktada tutarak varamayacağı ortada. Bu bakımdan ithalat tarafını da inceleyerek paramızı nerelere harcadığımıza bakmamız gerekiyor. Zira petrolümüz, gazımız yok ve parayı da kolaydan kazanmıyoruz. 152 milyar USD’lık ihracatımıza karşılık geçen yıl 236 milyar USD ithalat yapmışız. Dış ticaret açığımız 84 milyar USD. 236 milyar USD’ın tam tamına 208 Milyar USD’ı maalesef ara malı ve yatırım malı ithalatı. 26,7 milyar USD da tüketim malı ithal etmişiz. 7,2 milyar USD otomobile, 15,2 milyar USD dayanıklı, yarı dayanıklı ve dayanıksız tüketim mallarına harcama yapmışız. Şimdi 2011 yılına da ait olsa çok daha çarpıcı ithalat rakamlarını alt alta sıralamak istiyorum. Zira çok ama çok çarpıcı rakamlar
Bunlar;
2011 yılında;
Buzdolabına 465
Ayakkabıya 871
Halıya 194
Cam bardağa 123
Şemsiyeye 43
Aynaya 65
Gömleğe 254
Sabuna 74
Mobilyaya 578
Lambaya 400
Bavul ve kemere 461
Milyon USD ödemişiz. Yukarıdaki 3,5 milyar USD’lık toplam rakama cep telefonuna ödediğimiz 2 milyar USD’ı da dahil ettiğimizde ortaya 5,5 milyar USD gibi hepimizi hayrete düşürecek bir rakam çıkıyor maalesef. Bütün bu gereksiz ithalat kalemlerini görünce daha önce bir yazımda ifade ettiğim, galiba Türkiye enerji problemini çözmedikçe cari açık problemini de çözemeyecek cümlesini tez elden geri almak durumundayım. Yukarıdaki listeyi uzatmak mümkün ve bu sınırlı köşe bunun için yeterli değil. Özetle ülke olarak sadece gereksiz ithalat kalemleri üzerinde bile bir aksiyon alabilsek cari açık meselesini mesele olmaktan çıkarabilecek fırsatı yakalamış olacağız. İthalatın haritasını incelediğimizde biteviye bir is raf içinde olduğumuzu görüyor ve ülke olarak ayakkabıya neden 1 milyar USD’a yakın bir para ödediğimizi, bavul ve kemere neden 500 milyon USD ödediğimizi, 7 milyar USD’la neden Dünya hurda ithalatçısı şampiyonu olduğumuzu, münbit topraklarımıza rağmen neden 6,5 milyar USD civarında tarımsal ithalat yaptığımızı sorgulamak istiyoruz. Ülkemizin 2023 hedeflerine ulaşabilmesi için dış ticarette de bir kırmızı kitabının olması gerektiğine inanıyoruz ve bu hususta ekonomi otoritesinin üzerinde çalıştığı GİTES (girdi tedarik stratejisi) projesinin önemli olduğunu düşünüyoruz. İhracatın ara malı ithalatına bağımlılığını azaltmayı, düşük maliyetli girdi tedarik etmeyi, kaynak verimliliğini arttırmayı hedefleyen strateji çalışması umarız çok daha sağlıklı bir dış ticaret rejimine kavuşmamızı sağlar.