Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu KÜRESEL PROBLEMLER

KÜRESEL PROBLEMLER

Küresel seviyede işler çok iyi durumda değil. Yerli ve yabancı haber kanalları her gün, her an olumsuz haberleri sıralamaya, dikkatlerimize sunmaya devam ediyorlar. Sorunlar sadece belli bir kıta ve belli etnik ya da dini kökenden insanlar arasında mevcut değil. Öyle olsaydı küresel problemden bahsedemez, ‘bölgesel sorunlar var’ diyebilirdik.

Gelişmiş - gelişmemiş, doğu – batılı, Müslüman – Hristiyan herkesin kendilerine göre ayrı meseleleri bulunuyor.

AB ülkelerinden en önemlileri bugün Birlik’ten ayrılmayı tartışıyorlar. Yunanistan ekonomik problemlerini nasıl aşabileceğini bilmiyor; AB’li ortakları da emin değiller. İtiraf etmeseler de oradaki problem sadece ekonomik de değil.

İtalya, Belçika, İspanya, İngiltere dâhil herkes diken üstünde. Hiçbir ülke yarına güvenle bakamıyor. Bugünü kurtarma derdinde. Fransa’daki dergi baskını ile ‘şişeden çıkan cin’ Avrupa’yı sosyal ve siyasi açıdan kelimenin tam anlamıyla paranoyak hale getirdi. Olmadık tepkiler veriyor, olmadık işler yapıyorlar.

Müslüman toplumlar farklı mı? Malezya, Endonezya, Pakistan, Afganistan, İran, Irak, Suriye, Mısır, Suudi Arabistan, Yemen, Libya, Sudan, Nijerya?

‘Kara Kıta’ farklı değil.

500 Arakan Müslümanına kucak açmayan ve denizde ölüme terk eden Malezya ve Endonezya bizim için bitmiştir artık. Konuşmaya bile değmez. Kastettiğimiz yönetimler; toplumlar gene kardeşimiz.

Detaylara girsek, çıkamayız. Öldürülen iki milyon insanıyla Irak, darmadağın edilen Suriye, tarumar edilen Libya’yı aylarca konuşabiliriz. Her şey gözümüzün önünde cereyan ediyor. Tetikçileri ve azmettiricileri biliyoruz, ama bir şey yapamıyoruz.

ABD’nin sıkıntıları biliniyor. Daha bir buçuk yıl önce 18 gün federal bürokrasi çalışmadı. Ekonomik problemlerin yanında diğer sorunlar had safhaya ulaşmış durumda.

Kimden bahsetseniz, kim aklınıza gelse problemli. Boyunu aşan sorunlarla baş etmek durumunda. Bırakın gelişmeyi ve ‘kabuk değiştirmeyi’ mevcut durumlarını bile muhafaza edemiyorlar.

Japonya uzun süredir durgunluktan mustarip. Hindistan ve Çin bütün olumlu göstergelere rağmen hala o kadar hantal ve gelir dağılımı o kadar adaletsiz ki toplumsal huzur ve refahın belli bir seviyeye gelebilmesi için daha bin ‘fırın ekmek’ yemeleri gerekiyor.

Ukrayna sıcak çatışmalarla bölünmüş bir ülke konumunda. Avrupa’nın ortasında kanayan bir yara. Makedonya patlamaya hazır bir bomba. Oradaki patlama, etnik ve dini gruplar nedeniyle, diğer Balkan ülkelerine de yayılma potansiyeline sahip. Arnavutluk, Yunanistan ve Kosova yakın takipte.

Kafkasya hiç durulmadı. Hatırı sayılır miktarda Azeri toprağı Ermenilerin işgali altında. Resmen ve alenen ‘çökmüşler’. Kimse de bir şey demiyor. Diyemiyor. Oysa ekonomik anlamda bitmişler, çıkmazdalar. ‘Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu’.

Filistin, malum. Daha dün İsrail uçakları Gazze’yi uçaklarla vurdu. Konuşmak bile istemiyoruz. Canımızı acıtıyor. Biliyoruz ki hiç kimsenin, hiçbir kutsalı güvende değil.

Binlerce yıllık tarihinde ilk kez halk irade ve desteğiyle yöneticisini seçen Mısır, bugün cuntacıların kontrolünde. Yargıyı ve sözde adaleti keyiflerince ‘kullanıyorlar’. Anlı şanlı El-Ezher uleması da oyuncakları. Din de alet ediliyor toplumsal duygular da!

Uluslararası toplum çıkmazda. Hiçbir devletin saygınlığı kalmadı. ‘Tencere dibin kara’ muhabbeti her yerde. Ülkeler arası uçurum, adaletsizlikler ve sömürü düzeni almış yürümüş.

Merhum Akif bugün yaşasaydı kullanacağı dili inanın +18’den aşağı gruplandırmazdınız. Medeniyet, çağdaşlık, modernite ve aydınlanma gibi kelime ve kavramların hiçbir anlamı yok. ‘Yamyan’, ‘sırtlan’, ‘yırtıcı’ gibi kelimeler adaletsizlikleri açıklamada yetersiz kalır.

Problem sadece ekonomide, sosyal hayatta veya siyasette değil. Sorunlar topyekûn ve iç içe geçmiş halkalar şeklinde. Etnik ayrımcılık, dini dışlanmışlık, ekonomik yıkım, kültürel yozlaşma, siyasi uzlaşmazlık gibi faktörlerin biri diğeri ile açıklanamayacak ve basit bir denklem oluşturulamayacak kadar girift.

Bu muhtelif istikrarsızlık adaları ve küresel sorunlar yumağında bir de Türkiye’ye bakın. Son yıllarda elde ettiğimiz kazanımları, gelişme seyrini ve ufuklarımızı bir değerlendirin. Bugün neleri tartışabiliyor, yarın nerede olmayı hayal edebiliyoruz, bir gözünüzün önünden geçirin.

Pasaportumuzun değerini, ülkemizin kıymetini, istikrarımızın anlamını bir düşünün lütfen.

Bilmem anlatabildim mi?

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi