Kur'an'ı Amatörce ve Profesyonelce Anlamak
Kur’an; okunmak, anlaşılmak ve yaşanmak için gönderilmiştir. Rasûlullah’ın dizinin dibinde yetişen ilk nesil Müslümanları da, Kur’an’ın sadece lafzını okuyup geçmediler. Tam tersine onlar Kur’an’ı düşünerek okudular, anlayarak ve inanarak da uyguladılar. Ayrıca onlar, nazil olan her ayeti yüce Allah’tan gelen bir mesaj anlayışıyla karşılıyorlar, hükmünü hayatta tatbik etmek için okuyorlar, öğrendiklerini de vazgeçemeyecekleri bir ilke olarak yaşıyorlardı.
Kur’an, Allahu Teâlâ’nın kullarına mesajıdır. Her Müslüman, telefonuna kayıtlı arkadaşlarından, ya da gruplardan gelen mesajları ihmal etmeden her fırsatta açıp okuduğu gibi aynı hassasiyeti Allah’tan gelen Kur’an mesajı için de göstermelidir. Sadece sevap kazanmak için lafzını okumakla yetinmemeli, anlamalı ve gereği ile de amel etmelidir.
Ancak anlaşılmasının derecesi nedir? Kültür açısından her seviyedeki insan Kur’an ayetleri üzerinde yorum yapabilir mi? Peygamberimizin; “Kim Kur’an hakkında kendi görüşünce konuşursa cehennemdeki yerine hazırlansın.” (Müslim, Münafikûn, 40; Tirmizî, Tefsir,1) hadisine göre susulacak mı? Yoksa Kur’an’a uygun bir şekilde söz edilecek mi? Edilecekse bunun ölçüsü nedir?
Gerçek şu ki, Kur’an bütün insanlar için indirilmiştir. Rasûlullah (s.a.v) Veda hutbesinde “Size iki şey bırakıyorum. Onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız: Bunlar, Allah’ın Kitabı ve Peygamberinin sünnetidir” (Malik, Muvatta, Kader 3)talimatını yüzbin kişiye –âlim-cahil seçmeden- vermiştir. Bu genel hitap da, herkesin ondan kabiliyeti ve ihtiyacı ölçüsünde, anlayıp ders alabileceğine işarettir. Dağdaki çobanın da, üniversitedeki profesörün de Kur’an’dan anlayacakları ve alacakları dersler vardır.
Dolayısıyla herkesin Kur’an’ı anlama konusunda birbirleriyle eşit olmaları mümkün değildir. İbn Kuteybe’nin dediği gibi: “Şayet K.Kerim’in tamamı, âlim-cahil herkesin anlayacağı tarzda açık olarak indirilmiş olsaydı, insanlar arasındaki ilmî üstünlük kalkar, imtihan düşer ve kalpler ölürdü.”(İbn Kuteybe, Te’vil, s.86)
Zemahşeri ve ondan naklen Ebu Hayyan da Kur’an’ın anlaşılmasıkonusunda özetle şöyle derler;“Kur’an’ın hepsi muhkem/herkes tarafından anlaşılabilir nitelikte olsa idi, herhangi bir açıklamaya ihtiyaç duymadan anlaşılabilseydi, bütün insanlar bunu kolaylıkla anlar ve araştırmaya, incelemeye ve akıl yürütmeye ihtiyaç kalmazdı. Bu durumda ilim yolu iptal edilmiş olurdu.(Zemahşerî, Keşşaf, 1/41; Ebû Hayyan, Bahr, 2/382).
Böylece âlimle-cahilin; ilimle-cehaletin farkı ortadan kalkar, ilim ve medeniyetle ilerleme yolları tıkanmış olurdu ki, bu ne aklen, ne de naklen caizdir. Zira Yüce Allah K.Kerim’de ilim sahiplerinin derecelerinin yükseltileceğini (58Mücadele:12)haber verirken; Rasûlullahda (s.a.v); “Allah, kime hayrı dilerse onu dinde fakih/anlayışlı kılar” buyurur. (Buharî, İlim, 10; Müslim, İmare, 175)
Şah Veliyyullah Dehlevi, ümmet içerisinde Allah’ın emriyle hareket eden, sapıklığa düşmeyen, Kur’an’ı toplum içinde koruyan âlimlerin bulunmasının vacip olduğunu söylerkende, bir toplum için âlimin zaruretine parmak basar.(Şah Veliyyullah ed-Dehlevî, Huccetullahi’l Bâliğa, 1/487)
Bütün bu ifadeler, “Kur’an’ı sadece âlimler anlar, avamın anlama imkânı yoktur” anlamına gelmez. K. Kerim’i, amatörce ve profesyonelce olmak üzere iki şekilde anlamak mümkündür. Kur’an, bütün insanlığa gönderildiği için her millet onu, kendi diline çevrilmiş mealinden amatörce okuyup anlayabilir. Bu okuyuşundan istikametini de düzeltebilir. Yeter ki ön yargısız, iyi niyetle okumaya başlasın.
Amatörce ama iyi niyetle okunduğunda Kur’an; muhatabına, kendini ona yol gösterecek şekilde ifade etmektedir. Yaşamak niyetiyle anlamak için Kur’an’a yaklaşırsanız, kendinizi ondan koparamazsınız. Zaten Kur’an da,“yaşamak için anlamak”maksadıyla okunmalıdır. Yoksa bir kültürden öteye geçmez. Yaşanmayan bilgi de ilim değil, malumat yığınıdır. Öyleyse Kur’an’ı öncelikle anlamak için okumalıyız; sonra da anladıklarımızı tutarlı bir yöntemle hayata taşımalıyız.
Hayat kitabımız Kur’an, sadece elitlere ve hocalara inmemiştir. Bizde Katolik anlayış yoktur. Kur'an'ı, amatörce anlamak için illa İlahiyat mezunu olmak gerekmiyor. Katolik din adamları halka "Siz kutsal kitabı anlayamazsınız. Onun için İncil’i okumayın. Onu ancak rahipler anlar. Siz rahiplerin sesine kulak verin" dedikleri gibi, Müslüman halka "Siz Kur'an'ı anlayamazsınız. Sadece ilmihal kitaplarını okuyun. Özellikle mızraklıyı okuyun" deme hakkımız yoktur. Bu anlayış; “Papaz gibi bir imam, İncil gibi bir Kur’an ve Hıristiyanlık gibi bir İslam” üretmeye kalkışanların, tekelci ve beyhude gayretleridir.
Şurası da önemlidir ki; amatörce okuyup faydalananlar, Kur’an’dan hüküm çıkarmaya kalkmamalıdırlar. Hastalıklardan bahseden kalın bir tıp kitabını okuduğunuz zaman birçok hastalığın tedavi yöntemini ve korunma çarelerini öğrenmiş olursunuz. Ama reçete yazıp ameliyat yapmaya kalkamazsınız.Bunları yapabilmeniz için tıbbın belli bir dalında uzmanlaşmanız gerekir. Kalın bir cilt kanun kitabını okuduğunuz zaman da anlarsınız ama avukatlık bürosu açamazsınız, savcı ve hâkimlik yapamazsınız. O meslekleri ancak o alanda ihtisas yapmış olanlar yapabilir. İşte bir Müslüman da Kur’an ve Sünnet kaynağını okur, büyük çapta istifade eder ve anladıklarını hayatına yansıtır. Fakat fetva vermeye ve ictihad yapmaya kalkamaz. Bu, profesyonelce bir iştir. Profesyonelce okuyup anlamak da ihtisas gerektirir.
Öyleyse herkes haddini ve kendi sınırını bilerek Kur’an’ı okumalı, kapasitesince manasını anlamalı ve öğrendiklerini hayatına yansıtmalıdır. Kendini aşan konularda da“Bilmiyorsanız, şeriat ehli âlime sorun” (21Enbiya:7)ayeti gereği, bir bilene sormalıdır. Doğru anlaşılması için bu gereklidir. Çünkü o bizim kulluk kitabımızdır. Allah’a hakkıyla, doğru bir şekilde kulluk yapabilmemiz için, ana kaynağımız da doğru anlaşılmalıdır.