Hayrettin Atak
Hayrettin Atak “Kün Edeben”

“Kün Edeben”

Bir ‘Abimiz’ hatırlattı unuttuğumuz şu vakıayı…

Bugünlerde özellikle Konya’nın yaşadıklarına şahit olan herkesin de yeniden hatırlamasında büyük yarar olacağı düşüncesiyle ‘Yazı tarzımın’ dışına çıkarak sadece bu hadiseyi aktaracağım…  

Hz. Ömer, cami yaptırmak için bir Yahudi'nin arsasını zorla kamulaştıran, yakın dostu Şam Valisi Sad b. Ebi Vakkas'a adaleti tek cümle ile anlattığı çok çarpıcı ve manidar bir hadise;

Şam valisi olan ve Hz. Peygamber (s.a.v.)’in arkadaşlarından olan Sad b. Ebi Vakkas (R.A.) Şam’daki bir camiyi genişletmek ister. Bu nedenle de caminin civarındaki arsaları kamulaştırır. Ancak bir Yahudi, camiye bitişik olan arsasını satmak istemez. Vali arsasının değerini fazlasıyla verse de muvaffak olamaz bunda ve Yahudi rıza göstermez. Bunun üzerine vali arsaya el koyar ve bedelini adama gönderir.

Arsasını kaybeden Yahudi, ‘Medine’ye git. Orada halife Hz. Ömer vardır. Derdini anlat. Ömer,son derece adildir’ tavsiyelerine uyar ve Medine’nin yolunu tutar. Hz. Ömer’in yanına gider. Selam verip yanına oturur. Derdini anlatır. Hz. Ömer adamı dinler. Sonra bulduğu bir deri yada kemik parçasının üzerine şu cümleyi yazar: “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim.”

Yahudi bu yazıyı alıp ayrılır. Ne anlam taşıdığını ve bu mütevazi adamın sözünün dinlenip dinlenmeyeceğini bilemeden Valinin huzuruna çıkar ve yazıyı uzatır. Vali bu cümleyi okuyunca, yüzünün şekli değişir. Yıkılır adeta… Sonra Yahudi’nin arsasının geri verilmesini emreder… Yahudi hayretler içindedir…  

Şam valisi Hz. Sad, anlatmaya başlar o cümlenin hikayesini…

İslam olmadan önce ben ve bugün halife olan Hz. Ömer İran taraflarına ticaret için gittik. Oradan bazıları zorla elimizdeki develere el koydu. Çok kalabalık bir çete grubuydu, bir şey yapamadık. Kaldığımız hanın sahibine de sıkıntımızı anlattık. Adam; “Gidip krala durumunuzu anlatın, o adil bir adamdır, mutlaka size yardım eder” dedi. Biz de sabahleyin kralın huzuruna çıkıp durumu anlattık. Şikayetimizi bir mütercim krala tercüme etti. Kral Nuşirevan dikkatle dinledikten sonra her birimize birer kese altın verdi ve olayı inceleteceğini söyledi. Bize de, memleketinize dönün, dedi. Biz tekrar Han’a döndük. Hancı sonucu öğrenince son derece üzüldü ve “Bir hata var” dedi. Beraber gitme  teklifinde bulundu. Biz de gittik. Huzura çıktık. Hancı durumu Nuşirevan’a anlattı. Develerimize el koyan kişilerin kıyafetini, halini, olayın geçtiği yeri anlattı. Biz anlattıkça Nuşirevan’ın yüzü değişiyordu… Bir gün önceki tercümanı çağırttı. Onunla konuştu. Sonra her birimize 2 şer kese altın verdi. Develeriniz gelecek, develeri alın ve sabahleyin burayı terk edin” dedi. “Ama giderken biriniz doğu kapısından, diğeriniz de batı kapısından çıkın” talimatını verdi. Bir şey anlamadan huzurundan çıktık.

Akşama kalmadan develerimiz kapımıza geldi. Durumu anlamak için hancıya sorduk. Neler oluyor dedik. “Develerinize el koyan kişi Nuşirevan’ın büyük oğlu ile veziridir” dediler.  

Siz ilk gittiğinizde, mütercim bunu anlamış. Ama sizin sözlerinizi Nuşirevan’a yanlış tercüme etmiş. Böylece kralın oğlunu ve veziri korumuş. Ben sizinle gidip durumu anlatınca Nuşirevan bu oyunu anladı. Ama neden ayrı kapılardan gidin, dedi, ben de anlayamadım. Hele yarın olsun anlarız” dedi. Sad, ertesi gün ben doğu kapısından çıktı. Kapının çıkışında iki kişinin darağacına asılı olduğunu gördü.

Halk toplanmış seyrediyordu. Sorduk kim bunlar ve suçları ne? diye… Dediler ki, bunlardan biri Nuşirevan’ın büyük oğlu diğeri de veziridir. Bunlar, buraya gelen iki Arap’ı soymuşlar. Ceza olarak Nuşirevan ikisini de asarak idam etmiştir.”

Nuşirevan kendi öz oğlunu idam etmişti.

Hz. Ömer’in çıktığı kapıda ise bir kişi asılmıştır. Şikayetleri yanlış tercüme ederek, kralın oğlunu korumaya çalışan kişinin cesedidir oda…

İşte Hz. Ömer senin eline verdiği deri parçasının üzerine “Bilesin ki, ben Nuşirevan’dan daha az adil değilim” sözü Sad’a bu hadiseyi hatırlatır. Senin gözyaşlarına bakmam, tıpkı Nuşirevan’ın öz oğlunun gözyaşına bakmadığı gibi. Şimdi anladın mı neden benim benzim sarardı?

Sonuç olarak…

Bu hadiseyi bire bir yaşayan Yahudi, hem arsasını hibe eder hem de İslam’a girer

Konu edebin çok ötesinde elbet…

Herkesin bağlayacağı bir sonuç elbette olacak…

Hatta bir kısmı destan bir kısmı ‘Eskilerin masalı’ sanacak…

Bir sonuca bağlamak istemezdim ama şunu da söylemeden bitirmeyeyim yazımı;

“Bir toplumu helak eden şeyin başlı başına ‘Edepsizlik’ olmadığını düşünüyorum…

Asıl helak eden şey Allah-u a’lem “Zulmetmek” ve “Zulme sessiz kalan yığınlardır”

Bugün Konya’nın yaptığı gibi…

Diğer şehirler yapmıyor mu?

Yapıyor. Ama onların hiç biri Konya değil.

Konya kadar mes’ul değil…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hayrettin Atak Arşivi