Konya’nın manevi kandili
BÜYÜKKÖRÜKÇÜ HOCA
''Âlimler yeryüzünün kandilleridir
Âlimin ölümü alemin ölümü gibidir''
Bundan sekiz yıl önce Konya'ya ilk geldiğim günlerde Konya'yı daha iyi tanımaya karar vermiştim. Reklamlar vasıtasıyla, gezilecek yerleri ve hoş vakit geçirebileceğimiz mekanları, kısacası her yeri daha net öğrenebilmek için TV'de yerel kanal açık duruyordu sürekli. Her an başında değildim TV'nin çünkü inanılmaz sıkıcı gelmiştir her zaman.
Ama bir süre sonra dikkatimi çeken bir hasbihale şahit oldu kulaklarım...
Gönül hâneme dokunan, kalbimde gerçek anlamda mâneviyat ilmeğinin ilk zincirlerinin örülmesine sebep olan bir vaaz dinliyorum!
Sanki ailemden bir büyüğüm bana nasihatlerde bulunuyor. O sıcaklığı hissetmiş olacağım ki,her gün takip etmeye başladım. İlk dinlediğimde mizac biraz sert geldi fakat dinledikçe, aslında o sert mizacın altında hakikaten şefkatli, sevecen ve samimi bir gönül insanının varlığını fark ettim...
Bu kamil insanın merhum, Muhterem Tahir Büyükkörükçü Hocaefendi olduğunu öğrendim daha sonra. O günden sonra kendimde şahit olduğum şey, hiç aksatmadan dinlemeyi alışkanlık haline getirmiş olmam. Ve tabi ki sonuç itibariyle de gönül dünyama serpilen suyun serinliğini hissederim zaman zaman elhamdülllah...
Konya'nın mânevi mimarı, ehli tasavvuf merhum Tahir Hocaefendi, küçük yaşta Kapu Camii'nde dinlediği bir vaazdan etkilenerek ''Ben de ilim sahibi olarak güzel vaaz veren bir insan olsam'' diye büyük hayal kurup o hayalini gerçekleştirmiş, yıllarca İslam adına ve Konya halkına hizmette bulunmuş ne ulvi,ne yüce bir insandır. Allah mekanını cennet eylesin.
Kapu camii cemaatinin gözüne yaş, gönlüne ateş salan sohbetini ara ara “Yaa Konyalılar”, “muhterem Konyalılar”, “muhterem Müslümanlar', 'tamam mı' lafızlarıyla süslemesi de ayrı bir güzellikte olup nasihatleri, vaazları dimaklarda kalıcı bir tat, hafızalarda derin izler bırakmış tüm insanlığa ışık olmuştur.
İslam'a hizmet aşkı ile yanan ve hayatını sadece Allah yoluna adamış ulvi tabiate sahip Tahir Hocaefendi Konya halkını 'başım sağ olur ölmez isem' diyerek noktaladığı vaazlarını 'bir daha ki haftaya görüşeceğiz Allah nasip ederse' sözüyle, aynı gün aynı saatte o muhteşem atmosfer için ne güzelde sevgiyle davet etmiş yıllarca...
Sevgisiyle yeşertmiş bilgiye, aşka aç ve çorak kalmış binlerce gönülleri...
Büyükten küçüğe herkese Din duygusunu Allah, peygamber ve Kur'an sevgisini ilmek ilmek işlemiş, ve tüm insanlığın dünyada ve ahirette tükenmeyen saadetlere erişmesi için yıllarca kürsüde nefes tüketmiş bir Allah dostunun bulunduğu kentin havasını soluduğum-uz için şanslı insanlardanız diye düşünüyorum...
Ahirete intikalinde ve son yolculuğunda ise yine gönülleri şaha kaldırmayı başarmış olacak ki, Türkiye'nin dört bir yanından insan seli aktı Konya'ya. Ömrümde ilk kez böyle bir cenazeye şahit olmuştum. Cadde ve sokaklar adeta kıyama durmuş insan silüeti ile renklenmiş idi. Tabutuna dokunabilme saadetine erişmek için ecel teri döken, yetim kalmışlığın acısıyla kıvranan binlerce insanın ellerinden kuş gibi uçup gitti hakiki yurduna.
Çok istemişimdir sağlığında ziyaretlerinde bulunup duâsını almak lakin nasip değilmiş. Ama çok sık aralıklarla kabirlerine ziyarette bulunarak hasbihal etmeyi ihmal etmiyorum...(İtiraf ediyorum o akşam sefalarını ben ektim toprağa. Akşam üzeri rengarenk çiçekler açacak, mis gibi kokusuyla etrafa güzellikler yayacak olan akşam sefaları. Tohumlar toprakla kucaklaşalı baya oldu. Ve istedim ki, benim de bir dalım huşu içinde sallansın, belki esintisi yüreğime su serper kim bilir)...
Osmanlı nesli, Fatih'in nesli Olan bir millet olduğumuzu da her fırsatta hatırlatan, milli ve mânevi çizgiye dikkat etmemiz gerektiğini empoze eden, takvâ libasını da sırtından hiç çıkarmamış olan Muhterem Tahir Büyükkörükçü Hocaefendinin ahirete irtihallerinin beşinci sene-i devriyelerinde kendilerini rahmetle anıyorum. Cenâb-ı Hak kabirlerini nur, derecelerini âli eylesin. Bizleri de şefaatlerine nail eylesin inşaallah.
SELAM ve DUÂ İLE.