Hamdi Bağcı

Hamdi Bağcı

Konya’da kenevir ölü doğmamalıdır, devletimiz sözleşmeli ekim yaptırmalıdır

Konya’da kenevir ölü doğmamalıdır, devletimiz sözleşmeli ekim yaptırmalıdır

Evet Sevgili dostlar bugün de keneviri yazıyorum. Biliyorsunuz hepimizi mutlu eden bir gelişme oldu, Tarım ve Orman Bakanlığı oluruyla Konya ve ilçelerinde kenevir ekimine izin çıktı. Türkiye'de kenevir ekimi yasaklanmıştı ve ekilemiyordu. Kenevir ve benzeri bitkilerin yasaklanması için 20. asrın ilk senelerinden itibaren başlayan çalışmalar zamanla milletlerarası bir anlaşmaya varılması ile neticelendi, anlaşmaya 1931’de biz de imza koyduk, kenevir üretimini denetim altına aldık ve tıbbî maksatlarla yapılacak üretim dışında yetiştirilmesini de yasakladık. Aynı madde 1979 yılında “Münhasıran esrar yapmak için kenevir ekilmesi ve her ne şekilde olursa olsun esrarın ihzar, ithal, ihraç ve satışı yasaktır” olarak değiştirilmişti. Kenevirin izinli olarak ekilmesiyle ilgili düzenleme 1990 yılında 2313 sayılı kanunun 23’üncü maddesindeki değişiklikte yapılmıştır. Değişiklikle ‘lif, tohum, sap ve benzeri amaçlarla kenevir ekimi’, Tarım Orman ve Köyişleri Bakanlığı’nın iznine bağlanmış, bakanlığa ‘kenevir ekimi yapılacak yerleri tespit, ilan ve üretimini kontrol’ etme yetkisi verilmişti. Yargıtay'ın bir kararı var, tıbbi ekime bu karara istinaden izin verilebiliyordu ama bunun dışında kenevir ekilemiyordu. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan, çok net ve dik bir duruşla 2016 yılında kenevir ekimine izin verdi ve bu izinden sonra da esaslar belirlendi, esaslar çerçevesinde de 19 ilde kenevir ekimine izin verildi. Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın bu kararı, Türkiye'nin bağımsızlığı yolunda atılmış tarihi adımlardan biriydi. Elbette ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın o süreçte ortaya koymuş olduğu irade çok değerliydi ve o irade için de tekrar Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür ediyoruz. Peki kenevir ekimine izin verilen iller hangileriydi? İzinli kenevir yetiştiriciliği, Resmî Gazete’de yayımlanan karara göre Amasya, Antalya, Bartın, Burdur, Çorum, İzmir, Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kütahya, Malatya, Ordu, Rize, Samsun, Sinop, Tokat, Uşak, Yozgat ve Zonguldak illerinde ve bu illerin bütün ilçelerinde yapılabiliyordu. Tabi işler romantik bir şekilde ele alındığından ne yazık ki Samsun ve Amasya dışında diğer illerde pek verimli bir şekilde bugün için kenevir ekimi yapılamıyor. Bu illerde de süreci birkaç babayiğit götürüyor, onlar olmasaydı bu illerde de kenevir ekimi sürdürülemeyecek, tamamen kenevir izni ölü doğmuş olacaktı. (Bu illerde de istenilen düzeyde değil, bunun da altını çizelim.) Birçok ilde üniversiteler sözde devreye giriyordu, uçuluyordu, kaçılıyordu, hatta batarya yapımında kenevir kullanılacaktı ama hepsi ham hayal mesabesinde kaldı, ciddi üzerinde ilerlenmiş hiçbir proje olmadı ve tabiri caizse kenevir ekiminden ne istenilen kazanç elde edilebildi ne de istenilen amaç oluştu.

Neyse geldik bu günlere… Biliyorsunuz, Konyalı çiftçiler bu anlamda örgütlendi, kooperatifler kurdular ve kenevir ekimi için de Konya’ya da izin verilmesini istediler. Ben de süreci yakinen takip ettim, birkaç bu anlamda toplantıya da katıldım, Tv42’deki hazırlayıp sunduğum Akşama Doğru Programımda konuyu birkaç farklı isimle konuştum. Sonuçta, özellikle de Sayın Mehmet Baykan ile Ayşe Türkmenoğlu'nun olaya sahip çıkması neticesinde Konya 20’inci il olarak kenevir ekimine izin verilen şehir oldu. Konya ve ilçelerinde kenevir, esaslar belirlendikten ve ilan edildikten sonra ekilebilecek. Bir Konyalı olarak bu iznin verilmesi aşamasında etkili olan, bu izinle ilgili çalışma yapan ve iznin verilmesini sağlayan herkese şükranlarımızı iletiyoruz. Kenevir Konya’da çok önemli bir alternatif ürün olabilir, toprağın bitki desenine uygun bir ürün, münavebede toprağı dinlendirebilir, toprağı dinlendirirken fazla su kullanmaz, tarım ilacıyla ve gübreyle oluşan tahribatı tamir eder, bölgede daha fazla oksijen oluşmasını sağlar, nemliliğe katkı yapar ve çiftçi de bu ürünle kâr elde edebilir ama tabi süreç doğru yönetilirse olabilir bunlar.

Peki süreç nasıl doğru yönetilebilir? Şu anda birinci aşama tamamlandı, şimdi ikinci aşama başladı. Konuya romantik bakamayız, tarıma romantik bakanların bir netice alamadığını, tarımın kârlılık merkezinde işleyen bir mekanizma, bir sektör olduğunu, konuya faydacı ve gerçekçi bakılması gerektiğini daha önceleri de defaten yazdım, anlattım, şimdi kenevir konusuna da böyle bakmak gerektiğinin altını öncelikle çizmek istiyorum. Benim tahlilime göre, konuyu 3 farklı başlıkta değerlendirmek gerekiyor. Bunlar, 1’inci başlık sürdürülebilirlik, 2’inci başlık üretimin kooperatifler aracılığıyla yapılması, 3’üncü başlık ise ekim esaslarının güncellenmesidir, diyebilirim. Bu konuları isterseniz teker teker değerlendirelim.

Sürdürülebilirlik

Evet, tarımda en önemli konu sürdürülebilirliktir. Çiftçi kâr elde etmeyeceği hiçbir ürünü, çok açık yazayım, tarlasına sokmaz. Siz buna, “çiftçimiz Anadolu İrfanını kaybetmiş” mantığıyla yaklaşamazsınız, zaten bu doğru da değildir. Mesele, ekmek parasıdır, çiftçi ekmek parasını kazanmalıdır, onun için de ekeceği her üründe kârlılık arar, ekimini yaptığı üründen para kazanmak ister, ekmek yemek ister. İşte bu noktada, kenevir izninin ölü doğmaması için atılması gereken adımlar vardır. Bunların en başında, ürünün sözleşmeli yapılması gelir. Ürün çiftçiye sözleşmeli ektirilmelidir, çiftçi ürettiği ürünü satacağı kurumu bilmelidir. Bir kurum çiftçiye keneviri ektirmeli, ödemelerini tam ve zamanında yapmalı ve ayrıca da aldığı ürünü katma değerli bir hammaddeye, ürüne dönüştürmelidir. Böylece hem çiftçinin hem de ürünü alan kurumun kâr etmesi mümkün olur. Bu da işte üretimde sürdürülebilirliği sağlar.

Peki bunu nasıl sağlayacaksınız? Bunu sağlamak, devletin eğer kenevir gerçekten stratejikse ve ekilmesi önemliyse, bu ürün için fabrikalar kurması, tohum tedarikinden tarlaya ekimi, ekiminden hasadı, hasadından ürünün satışı noktasına kadar sürecin içinde olması ile mümkündür. Bugün devlet fabrikalar kuracak, sonra keneviri ekmesi için çiftçi ile sözleşme imzalayacak, çiftçi de ürettiği ürünün para edeceğini düşünerek ekim yapacak, ekim yaptığı ürünü devlet kurduğu sistem çerçevesinde üreticiden alacak ve böylece de kenevir ekiminin bir anlamı olacak. Toprak Mahsulleri Ofisi, Tarım Kredi, Çaykur ya da Türk Şeker tipi oluşturulacak bir mekanizma ile devlet tarafından kurulan kurum sözleşmeli tarım yapacak, tarımdan elde edilen ürünlerden bir katma değer üretecek fabrikalar kurulacak. Bunları yaparsanız işte o zaman Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği izin anlamlı hale gelir, yoksa romantik, popülist bir söylem olarak, tarihin bir bölümünde konuşulan ve fakat hiçbir anlam ifade etmeyen bir konu olarak, tarihin çöplüğünde yerini alır. Devlet bu süreci kooperatiflerle yürütebilir, yapacağı yatırımlara kooperatifleri ortak edebilir, sonra da bu sistemi kooperatiflere devredebilir ama ilk aşamada sistemin içinde devletin mutlaka olması gerekir. Şeker üretimine bakın, böyle olmuştur. Türkiye gibi ülkelerde devleti sürecin dışına çıkardığınız anda konu ölü doğuma dönüşmüş olur.

Romantizmi bırakın, kadın kooperatifi üretimi, küçük kooperatif üretimi, üretim romantizmi, yatırım romantizmi gibi konularla büyük stratejik bir ürünü ülkenize kazandıramazsınız, o üründen verim alamazsınız. Falanca bu işlere yatırım yapacaktır, filanca şöyle yapacak, filanca böyle yapacak romantizmlerini, öykülerini bırakın, çok açıkça yazıyorum olaya gerçekçi bir şekilde bakın. Çiftçiye siz ancak “arkadaş bize şu kadar kenevir lazım, onun için de şu kadar arazide üretim yapacağız, sen bu üretimden şu kadar kâr elde ediyorsun.” şeklinde süreci yönettiğinizde ekim yapılır. İşte bunları başarabilecek bir kuruma ihtiyaç var. Çiftçi bu ürünün ekimi için tohum alacak, mazot harcayacak, üretim sürecinde bir sürü sıkıntı yaşayacak, sonra bu ürünü hasat edecek… Eee kime satacak? Sattığı zaman ne kadar para kazanacak? Bunları görmeden çiftçi ekmez. Tarım ciddi bir konudur, tarım kârlılık üzerine kurulan bir mekanizmadır. Eğer mekanizmayı kârlılık üzerine kurabilirseniz o zaman kenevir katma değer oluşturacaktır. Bizim bu noktada önerimiz, devletimizin KENBİR’i (Kenevir Üretim Birliği) kurmasıdır. KENBİR’e Toprak Mahsulleri Ofisi ve Tarım Kredi Kooperatifleri de ortak olmalıdır. Bu bölüm KENBİR’in devlet ayağını oluştururken, illerde ya da ilçelerde kurulan kooperatifler ise KENBİR’in üretici ayağını oluşturmalıdır. Neticede, KENBİR devlet tarafından kurulmalı, Tarım ve Orman Bakanlığı bünyesinde olmalı, Toprak Mahsulleri Ofisi, Tarım Kredi Kooperatifleri ve il ve ilçelerde kurulacak kooperatifler KENBİR’in ortağı olmalıdır. Sermaye yapısı da bu şekilde oluşturulmalıdır. KENBİR’in bütçesini devlet ile ortağı olan kooperatiflerin katkıları oluşturur. Esas bu olmalıdır. KENBİR’in kuruluşu için çıkacak yasa bu şekilde oluşturulmalıdır. KENBİR şirket kurar, halka da açık olan bu şirket fabrikaları inşa eder. Böylece de oluşacak sistemle Selüloz, Sunta, Tekstil, Metal Kaplama alanlarında kenevirin kullanıldığı büyük fabrika kurulabilir, bu fabrikanın bünyesinde Kenevir Araştırma Merkezi de olur ve yaptığınız iş kurumsallaşır, çiftçiye de katkı yapar, üretimde sağlanır, üretilen ürünlerden markalar da oluşur ve hem istihdam hem de ülkemize ciddi bir katma değer böylece kenevir ile sağlanmış olur.

Sistem bu şekilde işlemelidir. Bu konuları gerçekçi düşünün, bakın devlet, iktidar Tekel’i kapattı… Ne oldu? Türkiye tütünde dışa bağımlı hale geldi. Sümerler kapandı… Ne oldu? Pamuk üretimi çöktü… Et fabrikaları, süt fabrikaları kapandı… Ne oldu? Türkiye dışa bağımlı hale geldi. Bu tecrübeleri unutmayın. Eğer bunları başarabilirseniz kenevir üretimi ile hem güçlü bir ülke olursunuz hem bağımsız bir ülke olursunuz hem çiftçiniz bundan para kazanır hem de bu alanda binlerce insana istihdam sağlarsınız, Konyalı çiftçiler de Konya bitki desenine uygun çok önemli bir bitkiyi böylece kazanmış olur. Bunu başarırsanız çok önemli bir iş yapmış olursunuz ya da hamaset ile de bir yere varılamaz. Devleti sürecin içinden çıkardığınızda Sümer’in, ET-BALIK’ın fabrikaları, Tekel’in fabrikaları ne yazık ki hurda niyetine satıldı. Ama bakın bugün hem Türk Şeker, hem Çaykur ülkemize katma değer üretmeye devam ediyor. Kenevir ekimi ile bir ekosistem kurmalısınız, bu ekosistem araştırma merkezini kurmalıdır, üretimini yapmalı, yaptırmalıdır, lojistiğini sağlamalı, bu alanlarda çalışacak mavi yaka ya da beyaz yaka personelleri yetiştirmelidir, markalaşmayı sağlamalıdır. Özel sektör de sürece dahil olabilsin, yapılacak yasa da buna da imkân sağlansın ama ekosistem oluşuncaya kadar asıl aktör devlet olsun. Sistem ancak böyle güzel ve verimli yürüyebilir.

Üretimin kooperatifler aracılığıyla yapılması

Bugün zaten gelişmiş ülkelerde tarım kooperatifler aracılığı ile yürütülüyor. Türkiye’de kenevir üretimini çiftçiler kooperatifler aracılığı ile yürütmelidir. KENBİR kooperatifleri bünyesine almalı, üretim de kooperatiflerce yürütülmelidir. Üretici çiftçi, ÇKS kaydıyla gelecek, kooperatife üye olacak, kooperatif de devlet eliyle oluşturulan fabrikalara hammadde olması için bu çiftçilere kotalar dağıtacak, tohumları dağıtacak, kuracağı ziraat birimleri ile tarlalardaki ekimi denetleyecek, fazla ve az ekimlere müsaade etmeyecek, sistemin doğru bir şekilde işlemesini sağlayacak. Üretim böyle olabilir. Üreticiye ürün bedel ödemeleri ile destekler bile kooperatifler marifetiyle yapılmalıdır. Devletin kurduğu fabrikaya da kooperatif ortak olmalı, bu süreçte sistem kooperatif ve devlet güvencesiyle nitelikli bir şekilde yapılmalıdır.

Ekim esaslarının güncellenmesi

Bugün kenevir üretimi en son 21/10/1990 tarihinde güncellenmiş olan ama esasları 1970’li yıllarda belirlenmiş yönetmeliklere göre yapılmaktadır. 2016 yılında verilen izin genelgeleri de bu esaslara göre şekillendirilmiştir. Doğal olarak da bu yapılanmanın günümüzün gerçeklerini tam karşılamadığını düşünüyoruz biz. Güvenlik jandarma tarafından yürütülüyor, tarlada belirli oranlarda güvenlik esasları var ve bunlar da takip edilmesi gerekiyor. Bunları anlayabiliyoruz fakat günümüz koşullarına göre esasların yenilenmesi gerektiğini düşünüyoruz. Öncelikle jandarma yerine süreç KENBİR’e bağlı kooperatifler ve Toprak Mahsulleri Ofisi, Tarım Kredi gibi sürece yatırımcı, alıcı olarak girecek olan devlet kademelerince yürütülmelidir. Bu anlamda çok rahat bir şekilde ifade edebiliriz ki, Türkiye’nin devlet eliyle sözleşmeli ve kontrollü tarım tecrübesi vardır. Şeker pancarı tarımı böyle yapılıyor, şeker böyle üretiliyor ve kooperatifler aracılığıyla süreç tamamen kontrol edilebiliyor. Bunlar mümkündür. Kamera sistemleri, dronlar gibi unsurlarla tarlalar kontrol edilebilir ve çok rahat bir şekilde de güvenlik sağlanır. Ekim ile güvenlik esaslarında güncellenme sağlanmalıdır ve çiftçi kenevirden korkmamalı, kenevirin ekiminden kazançlı çıkacağını bilmelidir.

Bu 3 maddeyi bu şekilde izah etmeye çalıştım. Elbette bu bir köşe yazısı, onun için bütün ayrıntıları yazamadım ama inanıyorum ki süreç bu esaslara göre yönetilirse kenevir ekiminden çiftçilerimiz de ülkemiz de ciddi bir kazanç elde edecektir. Biliyorsunuz bugün çiftçinin en fazla endişe duyduğu konu kuraklıktır. Mısır çok yakın bir gelecekte Konya Ovasında ekilemez hale gelecek. Eğer kenevir ile bu alandaki boşluk doldurulabilirse münavebede hem fazla su istemeyen ve hem de oldukça kârlı bir ürün çiftçimize kazandırılacak, tarımdaki süreklilik muhafaza edilmiş olacaktır. Devlet bu kadar etkili bir şekilde sürece dahil olur ve kenevirin verimli tarım ürünü olarak ekimini sağlarsa inanın buna çok rahat bir şekilde özel sektör de bu alana yatırım yapacak, elbette ki sözleşmeli ve kontrollü bir şekilde kenevir ekimi özel sektör kuruluşlarınca yürütülebilecektir. Ama bugün tamamen sürecin özel sektör marifetiyle yürütülmesi istenmektedir. Devlet hiçbir şekilde sürece dahil olmak istememektedir. Bu da ne yazık ki kenevir tarımının birçok ilimizde ölü doğumuna neden olmaktadır. Onun için de diyorum ki, devletimiz bu konuya el atmalı, kenevirin stratejik ve nitelikli bir ürün olarak, çiftçilerimize gelir getirecek şekilde ekimi sağlanmalıdır.

Tabi çiftçilerimiz bu yıl da kenevirin ekilip ekilmeyeceğini soruyorlar, şu anda Konya’da kenevir ekiminin imkânı yok. Konya Valiliği koordinesinde güvenli ekim alanları belirlenecek, bu esaslar çerçevesinde de üreticinin tohum alması sağlanacak ve üretim yapılacaktır. Konuyla ilgili duyuru sanırım önümüzdeki günlerde yayınlanır. Konya Valiliğimizin de Tarım İl Müdürlüğümüzün de Jandarma Bölge Komutanlığımızın da süreçte samimi ve işleri kolaylaştıracak bir noktada durduklarını şahsen ben görebiliyorum, bunlar değerli ama yapılacak küçük hatalar, süreçte çiftçinin kenevirden uzaklaşmasını sağlar, tedbir hızlı ve doğru kararlarla alınmalı, devletimizin de sürecin içinde olduğu üretim mekanizmalıları behemehâl kurulmalıdır. Konya’daki odalara, borsamıza, siyasetçilerimize, milletvekillerimize bu anlamda çok önemli görevler düşüyor, konuya sahip çıkmak gerekiyor. Bu yıl da üretim yapılırsa çiftçinin ürün elinde kalmaması için TMO bir açıklama yapsın, keneviri kendisinin alacağını, buna göre de sözleşmeli tarım yöntemiyle üretimin yaptırılacağını ilan etsin. Bu işleri çocuk oyuncağına çevirmesek, devletimiz gerçekten güçlü, kudretli, piyasayı yönetebilen bir devlet gibi hareket etse sizce de iyi olmaz mı? Devletimizden, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’dan, Tarım Bakanımız İbrahim Yumaklı’dan beklentimiz, bu sevincin kursakta kalmayacak şekilde gerçekten çiftçilerimize, ülkemize bir katma değere dönüşecek biçimde yürütülmesidir. Bakın eğer birkaç yıl üst üste çiftçi kenevir eker ve bundan kâr elde edemezse, ürün elinde rezil olursa bir daha keneviri ekmez, kenevir bir hamaset olarak tarihin sayfalarına gömülür kalır. Ve inanın yazık olur. Kenevir ekimine duygusal romantik saiklerle bakamayız bakmamamız gerekir rasyonel pragmatik ve kârlılık merkezinde bakmalıyız. Neticede kenevir çok önemli bir bitki, sınai alanında kullanılan stratejik bir bitki. Türkiye eğer kenevir ekimini başarılı bir şekilde sürdüremezse çok hayati ve stratejik bir ürünü kaybetmiş olur. Saldım çayıra Mevla’m kayıra mantığıyla sistem yürümez, yürümesi beklenirse de neticesi sadece ve sadece büyük bir kayıp olur.

Kenevirin faydaları neler?
Bir dönümlük kenevir, 25 dönümlük orman kadar oksijen üretir. Bir dönümünden, dört dönüm ağaca eş kâğıt çıkar. Bir ağaç 20-50 yılda yetişir, kenevirse dört ayda… Kenevir 8 kez kâğıda dönüştürülebilir, ağaç 3 kere… Dönüşümlü ziraatta uygun yaz bitkisidir, dünyanın her yerinde kolaylıkla yetişir. Çok az suya ihtiyaç duyar. Kendisini böceklerden korumak için tarım ilacına ihtiyacı yoktur, dayanıklıdır. Yani kenevirle yapılan tekstil ürünleri yaygınlaşsa tarım ilacı sektörüne de gerek kalmaz. Tüm petrokimya ürünleri yenilenebilir olarak kenevirden daha ucuza üretilebilir. Bataklık kurutmada çok etkilidir. Radyasyon temizleyicidir.

Kenevirin kullanıldığı başlıca sektörler:
İlaç yapımında,
Kâğıt yapımında,
Yakıt yapımında (bio yakıt),
Kumaş yapımında,
Otomotiv sektöründe, savunma sanayinde, uzay ve havacılıkta kullanılıyor.
Petrol ve petrokimyanın kullanıldığı her alanda alternatif üründür.
Kozmetik ve sabun yapımında kullanılır.

Kenevirin medikal kullanımı:
AİDS ve kanser tedavisinde kemoterapi ve radyasyon etkisini ve ağrıyı azaltmada kullanılıyor,
Glokom, artrit, romatizma, kalp, sara, astım, mide, uykusuzluk, omurga rahatsızlıkları gibi en az 250 hastalığın tedavisinde kullanılıyor,
Bazı doktorlar bilinçaltı temizliği için kenevirin tek yöntem olduğunu söylüyor, bu alanda kullanıyor, eski yıllarda, eski medeniyetlerde bu gerekçe ile yoğun olarak kullanılıyordu.


Önceki ve Sonraki Yazılar
Hamdi Bağcı Arşivi
SON YAZILAR