Konya Hasbey Medresesi
Sevgili okurlarım;
Konya ile ilgili bir kişi, bir tarihi değer, bir sanatsal eser ya da herhangi bir Konya değerini İslam Ansiklopedisi’nin ışığında paylaşmaya devam ediyoruz.
Konya Hasbey Medresesi, diğer bir deyişle Hasbey Dar'ül Huffazı; çini mihrabı ve dış bezemeleriyle dikkate değer bir eser olan Gazi mahallesindeki bu küçük yapı, kapısının üzerinde bulunan kitâbesine göre 824 (1421) yılında Hatıplı Has Beyoğlu Mehmed Bey tarafından yaptırılmıştır. Kitâbesinde dârülhuffâz olduğu açıkça belirtilmesine rağmen benzerliğinden dolayı bazı yayınlarda türbe şeklinde geçer; bazı Batılı yazarlar ise yapıya Ayasofya Mescidi demektedirler. Meram'da da bir cami ve hamam yaptırdığı bilinen Has Beyoğlu Mehmed Bey'in bu dârülhuffâz için zengin vakıflar bıraktığı II. Mehmed, II. Bayezid ve III, Murad dönemi il yazıcı defterleriyle muhtemelen bu yapıya ait olan Konya Müzesi'ndeki bir taş vakfiyeden öğrenilmektedir.
Kare planlı ve iki katlı olan yapının alt katını bodrum, üst katını mescid teşkil eder. Halk arasında Has Beyoğlu Mehmed Bey'in gömülü olduğu söylenen bodruma binanın kuzeyindeki bir kapıdan inilir. Kalın tutulan duvarlar kireç taşından örülmüş ve tavan dört köşeli kırma kubbe ile örtülmüştür. Bodrum duvarları dış yüzde üst kat duvarlarından, bu katın cephelerini çevreleyen çıkıntılı bir silme kornişin alt kenarı ile ayrılır. Böylece alt kenarı ile su basma n kotunu da belirleyen bu çerçeve, iç ve dış nisbetleri fevkalâde uyumlu olan yapıya farklı bir görünüş kazandırmıştır.
Üst kattaki mescid mekânı yine kare planlı olup giriş cephesi batı yönündedir ve kapıya iki taraftan çıkılan dört basamaklı bir merdivenle ulaşılır. Kapının sağ tarafında mermer söveli bir pencere yer almaktadır. Subasman hariç binanın tamamı tuğladan yapılmış, ön cephe mermer, diğer cepheler kireç taşı ile kaplanmıştır. Beş dilimli bir kemerin örttüğü giriş açıklığının üzerinde iki satırlı sülüs kitâbe, onun üzerinde sivri kemerli alınlık nişi yer alır. Pencerenin üzerinde ise kapının alınlık nişinden daha az derin, yuvarlak kemerli küçük bir sağır pencere bulunmaktadır. Üstten itibaren yarıya yakın bir kısmı dökülmüş olan mermer kaplamalar, kapı ve pencerenin söveleriyle cepheyi çevreleyen silme kornişin arasına yerleştirilmiş Selçuklu tarzı geometrik ve bitkisel motifli şerit ve zencireklerle bezenmiştir.
Geniş bir kasnağa oturan kubbe yarım küre şeklindedir; üstünde almaşık dizilmiş üç sıra halinde tuğla mahmuz dikkat çeker. Kare prizma gövdeden on altıgen kasnağa geçiş üçgenlerle sağlanmış, kubbenin kasnakla birleştiği hat üzerinde bir kirpi saçak meydana getirilmiştir. Kasnağın cephe duvarlarının ortasına gelen kısımlarında birer sivri kemerli pencere bulunmakta ve bu pencerelerin kenarları ile köşelerdeki geçiş üçgenlerinin birbirine bitiştiği kesimlerde mavi çinilere rastlanmaktadır.
Kasnaktaki dört fevkanî pencere ile kapının yanındaki dörtgen pencereden ışık alan harim oldukça loştur. Mekânı örten dilimli kubbeye geçiş dışarıda olduğu gibi yine üçgenlerle sağlanmıştır. Selçuklu çini mihraplarının yakın bir benzeri olan mihrabın yarım silindirik nişi beş kademeli kavsara ile konikleşmektedir. Kavsaranın başlangıcına kadar yükselen sütunçeler ve başlıkları da dahil olmak üzere nişin, köşe düzlüklerinin ve bordür şeritlerinin tamamı lâcivert ve fîrûze çinilerle kaplanmıştır. Kaplamada Selçuklu çini mozaik usulü uygulanmış ve çok çeşitli geometrik ve bitkisel motifler işlenmiştir.
Gelecek haftaki yazımızda sizlere Konya ile ilgili başka bir kişiyi daha tanıtmak üzere, hayırlı hafta sonlarınız olsun.
Allah’a emanet olun.