Prof. Dr. Önder Kutlu
Prof. Dr. Önder Kutlu KOMPLO TEORİLERİ VE SON GELİŞMELER

KOMPLO TEORİLERİ VE SON GELİŞMELER

Komplo teorileri genellikle propaganda amaçlı üretilirler. Birileri bu ‘teorileri’ belli bir toplum, grup ya da daha geniş kitlelerin gözünü korkutmak, belli adımları atmalarını engellemek ve farklı alanlarda ilerlemesini durdurmak için üretirler. Bu teoriler çoğu zaman statükoyu korumanın, gelişmekte olan güçlerin kendi ayakları üzerinde durmalarını engellemenin bir yolu olarak değerlendirilir.

Bu teorilerin ortaya atılma nedenleriyle alakalı pek çok faktörden bahsedilir. En kayda değer açıklama toplumlarda bir nevi ‘şartlı refleks’ oluşturma saikıdır. İnsanlar, toplumlar ve sistemler hayatlarının belli bir döneminde korkutulurlarsa ilerleyen dönemlerde bir daha ‘öğrenilmiş çaresizliklerini’ aşmak için çabalamazlar.

Bu durumdakiler kendilerini hep ‘zavallı’ ve ‘yetersiz’ konumuna hapsederler. Anlatılır ki filler ayakları bağlı oldukları zaman zincirlerini kırmak için harekete geçmezler. O zincir orada durduğu sürece hareketsiz kalırlar. Zira henüz küçük bir yavru iken sayısız denemeleri neticesinde ayaklarına bağlı o zinciri kıramadıkları için durumlarını kabullenmişler. Kırmayı denemek bile istemezler, akıllarından geçmez.

Uzunca süredir Türkiye’de bir İsrail ve ABD korkusu oluşturuluyor. İnsanımız bilerek ya da bilmeden bu korkuyu körükleyici bilgi paylaşımları yapıyor. Yok, efendim İsrail şöyle güçlüymüş, Amerika böyle tehlikeliymiş lafları herkesin ağzında.

Mavi Marmara yolcularından bir ağabeyimiz İsrail komandolarının gemiye düzenlediği terörist baskında ‘hiçbir şeyden korkmaz’, ‘gözü bebeğinden vurur’ laflarıyla efsaneleştirilmiş olan malum güruhun nasıl korktuklarını, korkularından bilmem ne yaptıklarını anlatmıştı. Oysa malum medya hiç böyle şeylerden bahsetmez(di). Siyonist propaganda oyununun parçası olduklarından belki de haberleri yok(tu).

‘İsrailliler çölde ileri tarım teknikleri uygulayarak, ne ilerlemeler kaydetmişler’! Hepsi yalan. Batılı ülkelerden oraya akıtılan kanlı paralarla refah içinde yaşayan terörist devlet güya kendi ayakları üzerinde duruyormuş yalanlarıyla diri tutulmaya çalışılıyor. Aklı başında Yahudiler bu devleti reddediyorlar.

Komplo teorileri tam da bu refleksi oluşturmak için üretilir zaten. İlgililerin akılları karışır, karşı çıkmak, eleştirmek ve direnmek gelmez. Gelmesi de istenmez zaten.

Son dönemlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çıkışları, ülkemizin ve yetkililerimizin bölgemizde olup, bitenler ve dünyanın farklı coğrafyalarındaki olaylara kayıtsız kalamaması dünyadaki güç simsarlarını rahatsız ediyor. Türkiye ‘dik başlı’ bulunuyor. Oysa durum öyle değil sadece ‘başı dik’.

Süleyman Şah Operasyonundan sonra savaş uçaklarımız peş peşe düşüyorlar. Kahraman pilotlarımız şehit oluyor. Dün Konya’da bir uçağımız daha düştü. Pilotlarımız şehit oldular.

Önceki gün milli tankımız Altay konusunda medyaya yansıyan haberlere sevinemeden bugün uçağımıza ve pilotlarımıza üzülüyoruz. Bu olaylarda milli savunma sanayimize karşı bir duruş seziyoruz. Birilerinin bizi ‘terbiye etmeye’ çalıştığı hissine kapılmadan duramıyoruz.

Vaktiyle Konya 3. Anajet Üssünde pilot olarak görev yapan bir öğrencimiz İsrail tarafından modernize edilen savaş uçaklarının kanatlarına o ülke tarafından birtakım sinyal vericilerin yerleştirildiğini, o sinyallerin İsrail tarafından takip edildiğini söylemişti de üzülmüştüm. İsrail’den habersiz uçaklarımızın uçamayacak olması beni rahatsız etmişti. Hatta, acaba sadece sinyal vericiler mi yerleştirildi, yoksa başka şeyler de var mı, demiştim.

Son olaylarda bunun payı var mı, bilemiyoruz.

Olayları ve gelişmeleri komploya varmadan, kendimizi paranoyaya hapsetmeden ama nedenlerini irdeleyerek değerlendirmelerimizi yaparsak daha sağlıklı sonuçlara ulaşmış oluruz. Terörle mücadele şimdiye kadar İsrail yapımı İHA’ların yol göstericiliğinde yürütüldü. Ama mücadele yürüyememiş, netice alamamıştık.

Alışıldık yol ve yöntemler değişince nasıl netice aldığımızı dünya görüyor. Çözüm Süreci bu neticenin bir hülasası.

Komplo teorileri bazen bilmeden yayılır. İnsanlar farkında olmadan da belli ülkelerin ve sistemlerin propagandasını yürütebilirler. Günümüz bilgi/propaganda savaşları çok farklı kulvarlarda sürdürülüyor. Medya masum değil. Sosyal medya hiç masum değil. Onun karşısında çok fazla vakit ayıranlar dünyayı orada olup, bitenlerden ve orada üretilen yalan-yanlış düşüncelerden ibaret sanıyorlar.

Nitekim Gezi Olayları sosyal medya tutkusu bilenen Cumhurbaşkanı Gül’ü çok etkilemişti. Olaylar onda, gerçekte olduğunun çok üzerinde etki yapmıştı.

Fakat Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı değil. Onun sosyal medya ilgisinin az olduğu biliniyor. İtibar etmiyor ona.

Konuyla alakalı bir hikâye anlatılır. Aslanın olmadığı bir toplantıda ormanda bir seçim yaparak yeni kralı belirlemek isterler. Herkes mutabık kalır. Seçimi de ‘kolay olsun’ diye sosyal medyadan yapmanın mantıklı olduğunu düşünürler. Seçim yapılır ve tilki yeni kral seçilir. Aslan hiçbir şeyden habersiz gelir ve tahtında tilkiyi görünce ona hiddetle çıkışır: ‘Ne işin var benim tahtımda’. Tilki henüz durumu izah edemeden aslanın pençesiyle can verir. Kral sosyal medyada olmadığı için seçimden haberi yoktur; ‘tilkiyi’ bir darbede yere serer.

Cumhurbaşkanımız sosyal medya dünyasından haberdar değil. İyi de yapıyor. Kanaatimce sosyal medya veya gündemdeki komplo teorisini çağrıştıran gelişmeler, haberler ve bilgileri hak ettikleri kadar dikkate almalıyız.

Komploya varmadan ama etraflı değerlendirmelerle bu savaş uçakları ve askeri teknoloji işine eğilmeliyiz.

Kendimizi ve kaynaklarımızı bir kez daha sorgulamalıyız.

Bu Türkiye’nin doğru yolda olduğunun en önemli göstergesi: Birilerini rahatsız ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Önder Kutlu Arşivi