KİTAP OKUMAK ALIŞKANLIK MI ZEVK Mİ?
Fatma Barbarosoğlu, saygı duyduğum ve fikir üreten bir yazarımız, son yazılarından birinde ‘’Bizde okuma zevki değil, alışkanlığı kazandırılmaya çalışılıyor. Adı üstünde alışkanlık iyi bir şey değildir. Alışkanlık bahsinde idrak yoktur’’ diye bir tespitte bulunur. Sosyoloji doktorası olan bir yazar için bu cümleler, sanıyorum başka bir şey anlatmak için kurulmuş olmalı diye düşündüm.
Yoksa;
Zevkin de, alışkanlık haline gelebileceğini neden inkar edelim? Birey, bir davranışı alışkanlık haline getirinceye kadar başlangıçtaki tercih için ortaya koyduğu iradeyi, neden yok sayalım? Bu irade devreden çıktıktan sonra, birey için güzellikler üreten bir alışkanlığa dönüşmesini, neden idraki yok eden bir sonuç olarak kabul edelim?
Ancak zevk alacağınız bir zamana akıl erdirmek, ona yetişmek ve olgunlaşmak için okumak gerekir diyorsanız buna itirazımız olamaz. Fakat o zaman da, hem devamlılığı önemsizleştirme, hem de idrak kelimesine ‘’algı’ ’anlamı yükleyenlere, ‘’alışkanlık haline gelmiş davranışlarda bir algıdan söz edilemez’’ gibi yapay ve inkarcı cevaba karşı, ikna edici bir karşılığımız yoktur?
Son zamanlarda sosyologların, daha çok felsefeye kaydıkları iddiasını kabul edersek Fatma Hanım’ın, bu kelimeyi, felsefi anlamda kullandığı varsayımından böyle bir hüküm çıkarıyoruz ama itirazımız olmayacağını ifade ettiğimiz okuma şeklinden de, bir alışkanlık çıkmayacağının garantisi yoktur.
Birey zevk almayacağı bir davranışı neden alışkanlık haline getirsin? Veya alışkanlığın zevk vermeyeceğine dair psikolojik tecrübeniz nedir? Her alışkanlığın mutlaka bir yerlerde idrake(algı) uğradığını düşünmemek, alışkanlığa, en hafif ifadeyle hakarettir.
Alışkanlık biz de, nedense hep olumsuz davranış şekillerine davetiye çıkaran cümleler içinde kullanılageldiği içindir ki, müspet bir davranışın izahında kullanılmasını yadırgıyoruz. Acıktığımız zaman vücudumuzun bu ihtiyaçla uyarılması da rutin bir davranış, yani alışkanlıktır. Peki ‘’burada yemeğin çeşidini seçimde bir algıdan söz edilemez mi?’’ Öyleyse alışkanlık zevk vermez gibi bir tespit doğru olabilir mi? Sınırı nedir bunun?
Fatma Hanım’ın ‘’alışkanlık iyi bir şey değildir’’ gibi genel bir hüküm cümlesi kurarken bu tür toptancı anlayışı kast etmiş olması muhtemeldir. Aksi halde kitap okumak gibi pozitif bir alışkanlık için böyle bir yaklaşım, yeniden değerlendirilmeye muhtaçtır. Çünkü bir taraftan okuyan bir toplum olmadığımız serzenişini, gizli bir şekilde okuyucunun irfanına bırakırken, diğer taraftan okumayı alışkanlık haline getirmeyi hafife almanın paradoksu bizi şaşırtıyor.
Her kitap okunurken (alışkanlık olsa da)okuyucusuna bir şeyler söyler ve algı merkezini uyarır. Bu uyarı kitabın lehinedir; aleyhinedir ama uyarır. Kitap, okuyucunun gönül dünyasıyla kontak kurabiliyorsa, elbette beynin duygu merkezleri pozitif olarak uyarılır ve görsel hafıza da ona paralel örnekler taşıyarak zenginleşir. Tersi olursa; birey, okumaya devam ederek eleştiri veya sorgulama kültürüyle donanmış olacaktır. Yani her iki halde de kazançlıyız. Yeter ki okuyalım. Zaman içinde zevk de alırız merak etmeyin. Selamlar.