Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Kırık Fincanın Hikayesi

Kırık Fincanın Hikayesi

Geçtiğimiz hafta içinde ikinci öykü kitabımız olan “Kırık Fincan” siz değerli okuyucularımızın huzuruna çıktı. Birbirinden bağımsız on altı farklı kısa öyküye kitabımızda yer verdik. Uzak olmayan bir geçmişte daha çok nostaljik kalmış diyebileceğimiz Anadolu’dan insan manzaraları… Bizden, bu topraklara dair, aşina olduğumuz duyguların yine aşina olduğumuz bir dille kaleme dökülmüş hali…

Son yıllarda çok sayıda kitap, dergi, dijital içerikler yayına hazırlanıp, baskıya giriyor. Hele edebiyat alanında öyküden şiire romandan denemeye pek çok yazar kitaplarını arka arkaya yayınlıyor. Kolay işler değil… Yazma aşamasının meşakkatini ve ağırlığını kalem erbabı bilir ki bunu yazarak ifade etmek güç. Yazmakla kalmıyor iş azizim. Kim yayınlayacak, kaça mal olacak, kime nasıl ulaşacak ve dahası.

Hatırı sayılır isim yapmış meşhur yayınevlerine ulaşmak, çalışmanızı onaylatmak hayli zor. Onlar da haklı bir yandan, nitelikli eserler çıkarma ve ticari bakımdan zarar etmeme telaşındalar. Dosyanızı gönderseniz bile uzun süre beklemek gerekiyor. Kitabı basmakla iş bitmiyor tabi, tanıtımı yani reklamı, yazarın maddi manevi olarak gözetilmesi, kitabın gündemde tutulup okura ulaştırılması basım sonrası mutlaka yapılması ve takibi gereken işler.

İçerik, kullandığınız dil ve kurgunuz, hepsi bir değer sisteminden geçiyor gibi. Kimileri yazdıklarınızı çok basit ve sıradan bulurken kimisi gereksiz ya da ağır görebiliyor. Bunda bir beis de yok lakin öyle ya da böyle bir emek ve çaba hasredilmiş. Teşvik ve eleştiri mekanizmasının hassasiyetle çalışması elzem görünüyor.

Tüm bu bahsi geçen vaziyetleri bir şekilde bizde yaşamış olduk. Velhasıl sözün ve kalemin hatırına diyerek “Kırık Fincan” ismiyle kitabımız Çıra Yayın gurubundan çıkmış oldu. Uzunca süredir üzerinde düşündüğümüz çalışma demlendi, bekledi. Yazıların ve öykülerin demlenme süreci bizatihi burada oldu. Gazetemiz Yeni Haber’de bu köşede yazdığımız hikayelerin bir kısmı kitaptaki öykülerin temelini oluşturuyor. Bu bakımdan kıymetli dostum Lokman Koyuncuoğlu’nun şahsında Yeni Haber’e ve tüm çalışanlarına teşekkürü borç bilirim.

Kitapta her biri farklı kahramanların gündelik hikayeleri sade ve yalın bir konuşma diliyle kaleme alındı. Duyguların, hatırların canlanması, bu topraklarda her evde her sokakta yaşanabilecek şeylerin dile gelmesi ve öykünün sonunda o hissin tadılması ve bunu okuyan herkesin yaşaması niyetim oldu. İstedim ki annem de okuyup kâh tebessüm etsin kâh tatlı bir hüzne kapılsın. İstedim ki okuyan ister genç ister yaşlı olsun ama kendinden bir şeyler bulsun. Tam da böyle olsun diye arzuladığım için aşina olduğumuz hatıraları sohbet meclislerindeki dille aktarmak istedim.

Merhum babamdan, komşumuzdan, Konyalı dostların tanıyıp bildiği mekanlardan, köyümüzden, sokağın başındaki simitçiden, yaşamdan, ölümden, sizden bahsettim. Kimi dostlar “öykü değil bunlar” diyebilir, doğrudur da. Biz söyledik kalem yazdı, hasbihal desek anlattıklarımıza yeridir vesselam.

Desteklerine teşekkür etmem gerekenler çokça var elbet. Başta ailem olmak üzere aziz dostum Cengiz Teksoy, ağabeyim Muzaffer Temel, kıymetli arkadaşım Kerim Arı ve Çıra Yayın gurubundan Yusuf Güler’e, meslektaşlarım Cafer Bayram ve Atilla Yalçınkaya’ya, iyi dilek ve temennilerde bulunan kadim dostlara şükranlarımla.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi