Kendi ülkesini kötüleyenden Başbakan olmaz
Sayın K. K.’nın bir Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı gibi değil de gecenin üçünde Tel Aviv’deki bir gece kulübünden yalpalayarak dışarı çıkarken Türkiye’ye ve Müslümanlara ağız dolusu küfürler eden yobaz bir Yahudi sarhoşunu andıracak biçimde her yurtdışı ziyaretinde Türkiye’yi ve Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni ağzına gelen hakareti yaparak acımasızca kötülemek gibi kötü bir alışkanlığı var. Korkarım, birilerinin bunun ağzına biber sürmesi gerekiyor.
Geçen gün Avrupa’da katıldığı bir toplantıda aynı şeyi yapınca bir yetkili biberi biraz sürmüş herhalde… Orada yine ağzını bozmuş, hatta hızını alamayıp T. C. Başbakan’ını Esed’e benzetince malum yetkili tarafından ikaz edilmiş. Bu sefer de adam hızını alamamış, ikaz niteliğindeki karşı eleştirisinin ardından kendisiyle olan bir sonraki randevusunu iptal etmiş…
Tabii bu da iyice kızmış. Belli ki oturup kafasını avuçlarına alarak Başbakan’ la Esed arasındaki benzerlikler üzerinde epey kafa yormuş ve tekrar çıkmış sinirden kızarmış bir surat ve inattan patlamış gözlerle kaldığı yerden devam ediyor, kendi öz yurduna ver Allah ver ediyor.
Günde sekiz saat uyuyan, sabah kalkıp ağır ağır kahvaltısını yapan, sonra televizyonu açıp haberlere şöyle bir göz attıktan sonra dışarı çıkıp önüne konulan metinleri okuyan, kendi ağzıyla söz söylemek zorunda kaldığında lafın nereye gideceğini bilmeden gaf üstüne gaf yaparak sorumsuzca konuşan, sanki her şeyi biliyormuş ve iktidara gelse her sorunun üstesinden hemencecik gelecekmiş gibilerden pozlar veren, ama çamur atmayı muhalefet, hakaret ve küfür etmeyi de eleştiri zanneden bu zavallının en başarılı olduğu iş, birinin söylediği herhangi bir cümleyi bağlamından kopararak yeniden kurmak ve geri dönüp foseptik borusu gibi onun üstüne patlatmaktan ibarettir.
Dolaylı anlatımla Başbakan’ın “Yargı bizim için bir ayak bağıdır.” sözünü aktardıktan sonra “Böyle birinden demokrat olur mu?” diye soruyor. Bak bak bak! Nasıl da üste çıkıyor görüyor musunuz? Demek doğruymuş. Gerçekten de yavuz hırsız bazen ev sahibini bastırırmış…
Bu Başbakan iktidarının hemen hemen üçüncü dönemine kadar yapmaya çalıştığı her icraatta bürokratik baskı ve yargı engeli ile karşılaşmış mıdır karşılaşmamış mıdır? Son olarak da kendisine oy veren geniş halk kitleleriyle birlikte nefesini tutup korkunç bir kapatma riskini göğüslediği gerçeğini görememiş bir kör kaldı mı?
Yüzde kırk yedilik bir oy oranıyla iktidar olmuş bir adam, elbette halk iradesinin ta kendisidir. Bir zamanlar, demokratik usuller içinde yapılan bir seçim sonucunda böylesine geniş bir halk iradesine dayanarak gelmiş meşru bir iktidar partisini kapattırıp ülkenin ekonomisiyle birlikte demokrasisini, dünyadaki imajını ve prestijini katlederek yer sermek için sabahın köründe ellerinde dilekçelerle Anayasa Mahkemesi’nin kapısına koşanlar sen ve senin gibiler değil miydi? Sende zerre kadar demokrat terbiyesi ve kültürü olsaydı, halk eliyle verilmiş bir iktidar erkini yargıçlar marifetiyle dağıtmaya kalkışma alçaklığına tevessül etmezdin!
Eğer sen Anadolu edebi almış olsaydın, seçim meydanında kendi ülkenin başbakanına “Ananı…!” diye başlayarak küfür etmez, her gittiğin ülkede kendi ülkene sövmezdin.
Eğer sen “lider” isen, dünyada bir saltanatın üzerine tepeden indirilip de iki laf etmekten aciz kalacak bir palyaço yoktur.
Eğer sen demokratsan, dünyada demokrat olmayan bir tane insan yoktur.
Bu milletin nazarında, yalancıdan, iftiracıdan, küfürbazdan, yabancılara kendi ülkesini kötüleyenden başbakan olmaz.
Bu yüzden, sen muhalefet olarak yaşayacak ve ecelin geldiği gün öyle de mezara gireceksin.