KARARLARIN VİZYON DERİNLİĞİ
Ülkelerin ve her türlü ilişkilerinin, kördüğüm misali birbiriyle daha sarmaş dolaş olduğu günümüzde ekonomi kararları, siyasi kararların gölgesinde kaldı. Son bir kaç yıldır özellikle Suriye ve Kuzey Irak merkezli Orta Doğu coğrafyasında, petrolün dayanılmaz cazibesinden kaynaklanan çıkarları nedeniyle, ABD, AB başta olmak üzere Rusya, Çin gibi ülkelerin kısa ve uzun vadede hesapları devam etmektedir. Siyasi kararların arkasından giden, kuyruğu konumunda kalan ekonomi politikalarından istikrarlı sonuçlar beklenmesi, hayalden öteye geçemeyecek bir beklentidir. Nitekim geçen son birkaç yılda meydana gelenler, ne yazık ki beklenti konusunda bizleri yanıltmadı. Orta Doğu ABD ve AB’nin mutlak kendi menfaatlerinin sağlanması adına tam bir cadı kazanı halinde, içinden çıkılamaz bir duruma getirildi. Orta ve uzun vadeli planları kapsayan politikalar yerine, her yeni çıkan bir gelişmeye göre ayak üstü alınan günü birlik kararlarla belki de bilinçli bir politika ile adeta yangına körükle gidilmesi, bölgede istikrarının sağlanması umutlarını kaf dağının arkasına attı. Sonuçta yaralanan, ölen, iktisadi ve sosyal açıdan koşulları kötüleşen bölge halkı yanı sıra, Orta Doğu ülkeleri, Suriye ve Irak ile yoğun dış ticari ilişkiler içindeki Türkiye, Rusya ve İran gibi ülkelerin ekonomik büyüme hızlarının, potansiyellerinin altında kalmasına yol açarak toptan bölge halkın, göreceli olumsuz koşullarda yaşamak zorunda kalmaktadırlar. Son durum bölgenin, ABD ve AB tarafından gelişmelerin mutlak kendi çıkarları lehine göre senaryolaştırılıp vizyona konduktan sonra, bölge ülkelerinin hiçbir konuda istikrara kavuşması mümkün değildir.
Kargaşa ve kaos haline getirilen bu coğrafyadan istikrarlı bir ekonomi doğmasının yolu, her ülkenin sahip olduğu her türlü artı değerden maksimum düzeyde faydalanmayı başarmaktan geçmektedir. Olaya bu çerçeveden bakıldığında, demokrasi düzeyinin yetersizliği ve kapalılığı batı ülkeleri tarafından yer yer eleştirilse de, petrol ve doğal gaz zenginliği avantajından da yararlanan Rusya ve İran’ın, ülkemize göre birkaç adım önde olduğu, ekonomilerinin daha sağlam temellere dayandığı söylenebilir. FED başkanı Yellen’in faiz oranlarının artırımına ara verilmesinin geçici olduğu anlamına gelen açıklamalarının yansımaları her ülke gibi, Türkiye’ye de muhakkak olacaktır. Ancak yıllardır cari ve dış ticaret dengesi negatif veren, enflasyon, işsizlik, eğitim konularında beklenen sonuçları elde edemeyen, Irak Kürt Bölgesel Yönetiminin (IKBY) yaptığı ve israil dışında hiçbir ülke tarafından desteklenmeyip gayrimeşru olarak kabul edilen referandumun sıcak savaş ortamına doğru etkiler ortaya çıkarmasıyla karşı karşıya kalan Türkiye’nin, küresel sonuçlar doğuracak FED ve ECB kararları ile petrol fiyatlarının yükselmesinin yansımalarına karşı politikalar geliştireceği kuşkusuzdur.
Türkiye için asıl sorun, siyasetçiler tarafından orta ve uzun dönemde kalıcı olumlu sonuçlar getirecek kararların doğru, zamanında ve hızla alınıp alınmamasıdır. TÜİK’in açıkladığı 2017 yılı Ağustos ayı Dış Ticaret İstatistiklerine bakıldığında, dış ticarette alınan tüm kararlara ve verilen tüm teşviklere rağmen, başarılı bir süreç yakalanmadığını, “TÜİK ile Gümrük ve Ticaret Bakanlığı işbirliğiyle oluşturulan geçici dış ticaret verilerine göre ihracat 2017 yılı Ağustos ayında, 2016 yılının aynı ayına göre %12,3 artarak 13,3 milyar dolar, ithalat %15,3 artarak 19,2 milyar dolar olarak gerçekleşti. Ağustos ayında dış ticaret açığı % 22,8 artarak 5,9 milyar dolara yükseldi. İhracatın ithalatı karşılama oranı 2016 Ağustos ayında % 71,2 iken, 2017 Ağustos ayında % 69,3'e düştü. Mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise 2017 Ağustos ayında bir önceki aya göre ihracat % 2,6 artarken ithalat % 7,5 azaldı. Takvim etkilerinden arındırılmış seriye göre ise 2017 yılı Ağustos ayında önceki yılın aynı ayına göre ihracat % 14, ithalat % 17,6 arttı.” olarak açıklanan veriler teyit etmektedir. Yine toptan (ilk, orta, yüksek öğretim) eğitim politikasının yıllardan beri tüm çalışma koşullarını kapsayacak şekilde modern bir sistematiğe kavuşturulamaması; teknoloji, bilim ve insana yatırım yapılmayıp günübirlik kararlar peşinde koşulması, kamu kesimindeki israfın azaltılması yönünde kararların alınıp uygulamaya konulması beklenir ve gerekirken, ülke savunması gibi makul bir nedenle olsa bile, hemen ilk akla gelen enflasyon oranının yaklaşık 4 katına karşılık gelen %40 oranında Motorlu Taşıt Vergisi’ne (MTV) zam yapılması gibi kolaycılığa gidilmesi, günü birlik kararların alınmaya devam ettiğinin göstergesidir. Bu tip kararlarla bölgemizde ve dünyada etkin ve istikrarlı bir ülke olunabilir mi?
Soru: Bir ülkede ortaya çıkan siyasi kriz küresel ekonomiyi etkiler mi? Neden?
Sözün Gözü: Sözünün arkasında dur, değilse sadece nefes al.