Hakan Bahçeci
Hakan Bahçeci Kara kıta afrika doğunun neresinde?

Kara kıta afrika doğunun neresinde?

            “Batı ve Doğu” kavramlarının sadece yön ve coğrafi konum belirtmediği aşikâr. Batının temsil ettiği zihniyet ve tarihi arka plan, doğuya atfedilen rol ve misyon, ideolojik ve politik bir cepheleşme içinde kim tarafından ve nasıl tahkim edildi?

            Oluşturulan blok ve çizilen sınırlar batının, doğuya galebe çalması üzerine kurgulanmıştı ve bu temel gayeyi, doğu öğrendiğinde iş işten geçmişti. Temel yaklaşım ve peşin kabul böyle olunca, Batı ve temsilcileri, galip taraf gibi davranmayı hak gördüler.

            Ne zaman karar verildi doğunun, batıdan geri kalmış olduğuna, kim vardı bu yargıya, kim doğu insanının çağdaş olamadığına inandırdı kendini?

            Avrupa, Amerika’yı doğurduğunda bir türlü gün yüzüne çıkaramadığı sınır tanımayan “özgürlük” sınırsızlığına da mekân bulmuş oldu. Millet olamadılar ama dünyanın hamisi, ağası, hayallerin yönü oldular.

            Avrupa ve Amerika asıl yaşam şeklinin, olması gerekenin kendi yaşamları olduğuna öyle inanmışlardı ki, onlara göre diğerleri geriliğin kıskacında kalmıştı. Hele Afrika; kıtanın kara derili insanı çağın gerisinde kalmış, medeniyetin uzağına düşmüştü.

            Peşin ve yargısız infazın ikinci kısmı ilkinden mülhem bir hüküm; Avrupa’ya göre doğu geride kalmıştır, geri kalmıştır. Bu nedenle ileriye götürülmelidir. Afrika’da bir çocuğun ayakkabı giymemesi, evinin çalı çırpıdan ağaç dallarından olması, yiyeceğini avlayarak elde etmesi, batının hem garibine gidiyor hem de kendi medeniyetine hayranlığı artıyordu. Travmatik bir sendrom diyorum ben buna; güya geri kalmış, medeniyetten uzak bu kıtayı belgesellere konu edip, ekran konusu etmek o hayatları…

            Hangi hayat normal olanıydı, hangi hayat diğerine göre anormal ve çekilmezdi? Yerli halk kendi toprağında kendi yağıyla kavrulurken “bana da özgürlük, bana da kola, bana da hamburger” diye mi haykırdı. Beyaz adam oraya gidince siyah adam daha mı gelişmiş bir hayat yaşamaya başladı?

            Batı, siyah adamın bu halini gördükçe acıyor, içleniyor, üzülüyor. Bir hal çaresi arıyor, çözüm yolları üretiyor. Ne yufka yürekli Avrupa mı diyeceğiz? Öyle olmadığını bizim kadar batı da biliyor. Acıdığı, içlendiği için mi koşuyor Afrika’ya?

            Eğer cidden böyle ise, Batı dünyası,  Afrika’nın daha müreffeh ve gelişmiş bir hayat yaşaması için girmişse bunca zahmete, neden şimdi bu çabanın doğurduğu çocukları kendi topraklarına almıyor, sığınmacı durumuna düşürüyor ve perişan ediyor onları?

            Afrika ve onun sembolünde tüm doğu, Batı el attığı için daha mı huzurlu bir yaşama kavuşmuştur? Yoksa kavgayı daha da büyütüp o toprakları zindan haline mi getirmiştir. Nitekim olan şudur; batı zihniyeti, “ihya edeyim” diye hiçbir yere adım atmamıştır. Adımını attığı yere huzur da getirememiştir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hakan Bahçeci Arşivi