Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

KAOS PARADOKSU

KAOS PARADOKSU

Trump’ın sürpriz biçimde ABD başkanı seçilmesi, yine bu kadarda olmaz türünden ve gelişmişlik endekslerinde ilk sıralarda yer alan sözde evrensel insan hakları savunucusu olarak kabul edilen ABD ve Almanya ile İngiltere’nin başı çektiği AB ülkelerinin, Orta Doğudaki kirli çıkarları uğruna terör örgütlerini, bu zamana kadar hiç yapmadıkları derecede açıkça desteklemeleri, dünya üzerinde yaşayan insanlığın çok önemli bir kısmının sıkıntı içinde yaşamasına yol açan siyasi faktördür. Ekonomik faktör ise, gelişmiş ülkelerin siyasi kararlarının genel yaşama ortamını karamsar bir havaya büründürmesinde ciddi ölçüde oynadığı etkiden dolayı, AB merkezli ülkelerin düşen büyüme hızlarına ve durgunlaşan piyasa koşullarını canlandıramamasıdır. Gelişmekte olan ülkelerin bir çoğunda ise, özgür, objektif, kayırmacılığa dayanmayan rekabete açık siyasi gelenek düzeyinin yerlerde sürünmesi nedeniyle, yapılan yanlışların hesabının sorgulanamamasına bağlı olarak, deve kuşunun başını kuma sokup kimseyi görmediği için görünmediğini sanması gibi, hiçbir şey yok, her şey normal seyrinde gidiyormuş havasının sürdürülmesi, söz konusu ülkelerin çözemedikleri siyasi açmazı oluştururken, bu durumun ekonomik faaliyetlere yansıyarak aksatması, tüm sorunları daha da derinleştirmektedir. Gelişmekte olan ülkelerin içinde bulunduğu siyasi seviyenin ve gelişim düzeyinin düşüklüğüne, işsizlik, enflasyon, dış borç, cari açık oranlarının yüksek olması gibi temel iktisadi sorunların varlığı, finans sektörünün ekonomide belirleyici duruma gelmesi yanında, istikrarsız ve sürdürülebilir büyümeye yönelik iktisadi kararların uygulanması yerine kısa vadede olumlu sonuç vermiş gibi görünen ancak uzun vadede ülkenin zararına sonuçlar doğuracak her konuda popülist politikaların uygulanması eklendiğinde, alması gereken yolun ne kadar uzun ve zor olduğu kendiliğinden ortaya çıkmaktadır. Gelişmiş ve gelişmekte olan yani dünya milli gelirinin yaklaşık %90’ını oluşturan ülkeler, genel anlamda iktisadi ve siyasi kaynaklı sorunlar içinde yaşadıklarından, kısa vadede küresel ekonominin düzlüğe çıkması zor görünüyor. Dünyanın neredeyse tamamının iktisadi ve siyasi sorunlarla boğuşur durumda olmalarının da en önemli nedeni ABD, Almanya, İngiltere önderliğindeki ülkelerin, kendi çıkarlarının ne pahasına olursa olsun, sadistçe de olsa, gerçekleşmesi için her yolu denemeleridir. Buradaki açmaz şu; küresel ölçekte ekonomik ve siyasi ortamla ilgili insanlarda karamsar düşünceler oluşmaya başladığında, sadece orta doğu, sadece gelişmekte olan ülkeler değil, bu ülkelerle dış ticaret ilişkiler içindeki ABD, AB, Japonya gibi ülkeler gibi gelişmiş ülkelerde olumsuz etkilenmektedir. Finansal sektör başta olmak üzere reel sektörün küreselleşmenin tüm ülkeleri güçlü kapsama gücü dolayısıyla hızla yayılması, tüm dünyayı her konuda sıkıntıya sokmaktadır. Bumerang misali, gelişmiş ülkelerin uygulamaya koydukları terör odaklı politikaların tüm alanları olumsuzluğa sürüklemesi, sonuçta bir sonraki anın  her konuda daha kötüye gideceğinin işaretidir. Genel durum bu kadar olumsuz olur, bu olumsuzlukta küreselleşmenin gücüyle hızla tüm ülkeleri içine alırsa, iktisadi faaliyetlerin yavaşlaması, durgunlaşması, ekonomilerin küçülmesi, resesyon, stagnasyon hatta depresyona yakalanmaları sonucunu doğuracaktır. Yapılması gereken gelişmiş ülkelerin başta ekonomik ve siyasi olmak üzere, tüm hedeflerini insanlığın evrensel genel doğrularına uygun şekilde dizayn etmeleridir. Formül yanlış olursa, ara işlemlerin doğru yapılması sonucun doğru çıkmasını sağlamadığı gibi, gelişmiş ülkelerin bu tür yanlış politikalardan dönmemesi, kendileri de dahil ülkelerin bir çoğunun ekonomik, siyasi ve toplumsal sorunlar içinde yaşayacakları anlamına gelir. Geleceğimiz sorunlarla dolu, Türkiye olarak ancak daha birlik ve beraberlik içinde olursak, üzerimize giydirilmeye çalışılan kaos kumpasından çıkabiliriz.  

          Soru: Klasiklere göre uzun dönemde işsizlik olabilir mi? Neden? 

          Sözün Gözü: Kişi karakteri kadar adamdır, değilse…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal Arşivi