Kamu kaynağıyla ahlaksızlık yapılabilir mi?
Pandemi yasaklarındaki esneme ve havaların ısınmasıyla artan sosyal-kültürel faaliyetlere yönelik toplumda bir hassasiyet oluştu. Toplumu iyiye, doğruya ve pozitif yöne sevk edenlerle, kabul edilebilir ahlaki sınırları zorlayanlara aynı muamele yapılmıyor.
Tartışmaya en fazla müsait olanlar halka açık biçimde düzenlenen konserler. Geçtiğimiz günlerde Isparta’da toplumdan gelen tepkiye duyarsız kalamayan yetkililer bir konseri iptal ettiler.
Ardından aynı şarkıcının İstanbul’da konser vereceği ve bunun Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından finanse edileceği haberi yayıldı. Bakanlık şarkıcıyı İstanbul halkı ile ‘buluşturma’ kararı almış.
Olayın ahlaki yönünü bir yana, toplumun temel dinamiklerine ve değerlerine apaçık aykırı uygulama ve faaliyetlerin kamu kaynaklarıyla finanse edilmesi makul bir durum değil.
Üniversitelerde yılsonu etkinlikleri kapsamında düzenlenen Bahar Şenlikleri yine bu kategoride değerlendirilmelidir. Dokuz Eylül Üniversitesi bu kapsamda gündeme geldi.
Kültürel faaliyetler toplumda en fazla tartışmaya açık alan olarak ortaya çıkıyor.
Birileri heykellere, balolara ve operalara ‘kültür’ derken, toplumun büyük bir kısmı daha çok geleneksel değer ve uygulamaları ön plana çıkaran tercih ortaya koyuyor.
Kültür konusu son iki asra damgasını vuran bir tartışma alanı. Tanzimat’ta gündeme gelen ayrışma halen varlığını devam ettiriyor.
Toplumda ortaya çıkan yozlaşma, yabancılaşma ve bozulma ilk önce kültürde kendini gösteriyor. Toplumsal değerleri tersyüz ederek türlü ahlaksızlıkları alenen işleyenler türedi son zamanlarda.
Herkesi aynı değerler etrafında birleştirmenin mümkün olmadığı biliniyor. Sonuçta kimilerine ‘leküm diynüküm’ deme zorunluluğu bulunuyor.
Ancak, kamusal kaynaklar ve imkânlar kullanılarak düzenlenen çalışmalarda daha dikkatli olmak gerekiyor.
Her geçen ‘otobüse’ binmeye can atan bazı tipler bakıyorsunuz hemen ‘taraf’ olmuş, görüş beyan etmişler. Görevleri toplumu karıştırmak.
Mevzubahis şarkıcıyı destekler görünüp, yeni bir kutuplaşma ve tartışma başlatma derdindeler. Allah bu tiplerin şerlerinden toplumu emin eylesin.
Kocası ayrı bir dert, kendisi bir başka…
Bu konuda bu kadar net tavır ortaya koyma nedenim, kültür kelimesinin tanımından dolayı.
Kültür, bir toplumun zaman içinde üretmiş olduğu maddi ve manevi değerler, semboller ve kavramlardır.
Toplumun tamamının uzunca bir süre içinde ürettiği değer kapsamında ele alınan kültür kavramı içine marjinal grupların gösterileri, ne olduğu belli olmayan kesimlerin tercihleri ve toplumu rencide eden değerlendirmelerin girmediği aşikardır.
Kültür Bakanlığı’nın hangi saikla konser düzenlediğini bilmemekle birlikte, artan yozlaşmayı çözme görevinin kendilerinde olduğunu unutmamaları gerektiğini söyleyebiliriz.
Konser ya da heykel adı altında yeni bir kutuplaşma hareketi başlatmak istiyorlarsa keyifleri bilir. Mesele kutuplaştırılamayacak kadar açık aslında.
Kamusal kaynak kullanılarak düzenlenen, örf, adet ve değerlerimize uygun olmayan etkinlikleri tasvip etmemiz mümkün değil. Ama maalesef Ak Parti bürokratlarından bir kesimi de karşıt cenahta yer alan sivri tipler de konuyu kaşımaya devam ediyorlar.
Toplum, temellerinin dinamitlenmesine asla izin vermez, vermemelidir.
Kültür sadece kütüphane, sadece edebi metinlerde yer alan yüksek ahlaki erdemlerde değil, somut, çarşıda, pazarda ve gündelik hayattaki uygulamalarda da değer bulması gereken bir zenginliktir.
Toplumu yozlaştırmaya çalışanların hedeflerine ulaşmamaları için bizler elimizden geleni, geri bırakmamamız gerekmektedir.
Bunun en uygun yolu güzel örneklerin yaygınlaştırılmasıdır…