Prof. Dr. Ramazan Altıntaş
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Ka’be, Hac ve değişim üzerine (1)

Ka’be, Hac ve değişim üzerine (1)

Kur’an-ı Kerim’e göre Kâbe’nin manevi konumunu artıran özelliklerden birisi, onun, “insanlar için bir kıyam merkezi” kılınmış olmasıdır. Âyette bu durum şöyle anlatılır:

“Allah; Ka'be'yi, o saygıdeğer evi, haram ayı hac kurbanını ve (bu kurbanlara takılı) gerdanlıkları insanlar(ın din ve dünyaları) için ayakta kalma (ve canlanma) sebebi kıldı. Bunlar, göklerde ve yerde ne varsa hepsini Allah'ın bildiğini ve Allah'ın (zaten) her şeyi hakkıyla bilmekte olduğunu bilmeniz içindir.” (el-Maide 5/97)

 Yüce Allah’ın evi olan Kabe-i Muazzama,  İslam’da tevhid inancının müşahhas bir göstergesidir.  Kur’an’da buyrulduğuna göre,  her birey ve toplumun yüzünü kendisine doğru çevirdiği bir Kıble’si vardır. Herkesin yöneldiği bir yön vardır. Haydi, hep hayırlara koşun, yarışın! Nerede olsanız Allah hepinizi bir araya getirir. Şüphesiz, Allah'ın gücü her şeye hakkıyla yeter.” (el-Bakara 2/148) Bu manada Kâbe de, mü’minlerin namaz kılarken bedenleriyle birlikte benliklerini de çevirdiği bir kıbledir/yöndür. Bizim kıblemiz Aziz Kur’an’ımızda şöyle anlatılır:  (Ey Muhammed!) Nereden yola çıkarsan çık, yüzünü Mescid-i Haram'a doğru çevir. (Ey mü'minler!) Siz de nerede olursanız olun, yüzünüzü Mescid-i Haram'a doğru çevirin ki, zalimlerin dışındaki insanların elinde (size karşı) bir koz olmasın. Zalimlerden korkmayın, benden korkun. Böylece size nimetlerimi tamamlayayım ve doğru yolu bulasınız.” (el-Bakara 2/150).

Mecazi anlamda Allah’ın evi kabul edilen Kâbe, aynı zamanda dünya Müslümanlarının hayat tarzı olarak benimsediği İslam’ın, mü’min gönüllerde temsili olarak soyut ve somut manada bir rol kazandırılan kutsal mekânın adıdır. Onun kutsallığı, sadece maddi yönüyle değil, Allah’ın bir meşâiri/işareti olarak bizzat Kur’an’da değerlendirilmesiyledir. (el-Hac 22/29, 33).

Diğer yandan bir güven mahalli olan Kabe, umre ve hac görevini yerine getirenler için birçok ferdi ve sosyal faydanın yanında, yeryüzü ehli için bir bereket ve mecazi anlamda hidayet kaynağıdır. Kur’an’ın ifadesiyle, onun bereket/bolluk ve hidâyet kaynağı oluşu, tüm insan topluluklarını içine almaktadır. “Doğrusu insanlar için ilk kurulan ev, Mekke’de, dünyalar için mübarek ve doğru yol gösteren Kâbe’dir.” (Âl-i İmrân 3/96).

Sözlükte ‘mübarek’ sözcüğü, artmak ve çoğalmak anlamınadır. Mekke’nin ‘mübarek’ vasfıyla anılması, manevi anlamda Kâbe’de yapılan ibadetlerin Allah katındaki karşılığının bol olmasına bir işarettir. Nitekim bu konuda Hz. Peygamber (a.s) şöyle buyurmuştur: “Mescid-i Haram’ın Mescid-i Nebevi’ye olan üstünlüğü, Mescid-i Nebevi’nin diğer mescitlere olan üstünlüğü gibidir.” (Buhari, Mesâcid, 1; Dârimî, Salah, 2.)

 Kâbe, gerek câhiliye ve gerekse İslam döneminde hem dini ve hem de iktisadî merkez olma yönünü sürdürmüştür.  Meseleye bu açıdan baktığımız zaman günümüzde Mekke’nin şahsında Kâbe’nin ‘bereket’ vasfını, manevi zenginliğin yanında maddi zenginlik anlamında yorumlamak da mümkündür. İster Müslüman olsun, isterse olmasın, dünyada değişik ülkelerin ürettiği mallar bir şekilde bu beldeye geliyor, hem ihracat yapan ülkeler ve hem de ziyaretçilerin alış-verişleri sayesinde belde halkı büyük kazanç sağlıyor. Bu kazançtan her iki taraf da istifade ediyor. Özetli, Hac ve umre yapmak için Mekke’ye gelen Müslümanlar hem maddi ve hem de manevi açıdan büyük bereketlere gark olmaktadırlar.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Prof. Dr. Ramazan Altıntaş Arşivi