İş, İnsanı Düzeltmek..
Yeryüzünde iyiliğin ve kötülüğün kaynağı, insandır.
İnsan bozulursa, âlem de bozulur. Onun için İslam, insanı, hamlıktan alır, eğitim yoluyla insan-ı kâmil noktasına eriştirir. Hz. Mevlana’nın; hamdım, piştim, yandım dediği süreç budur. Yoksa insan, gezegenin en kötü varlığı haline gelebilir. İnsanın dışındaki tüm varlık, insana hizmet için yaratılmıştır. Bu yönüyle, hiçbirisi tehlikeli değildir. İnsan, akıl ve düşüncesiyle hareket eden bir varlık olunca, aklını kötüye kullandığı zaman bir kötülük odağı haline gelebiliyor. Son zamanlarda çocuklara ve kadınlara dönük işlenen kötü muamele bunun en büyük göstergesidir.
“Islah eğitiminden” geçmeyen insan, “ifsat” yüklü olabiliyor. Yeryüzünde her birisi bir yıkım ekibi hüviyeti taşıyan müfsitler, “hâkimiyeti eline aldıklarında ülkede bozgunculuk çıkarıp ürünleri ve nesilleri yok etmeye çalışır.” (Bkz. Bakara 205). Âyette geçen hars, hem kültür ve hem de gıda ürünleri manasına gelir. Eğer bir nesli yok etmek istiyorsanız, onun kültür kodlarını değiştirmek suretiyle hem kendisine, tarihine ve hem de medeniyetine yabancılaştırabilirsiniz. Aynı durum, yiyecekler konusunda da geçerlidir. Bugün üretilen bazı GDO’lu ürünler, nesiller üzerinde öncelikle sağlık, sonra da ahlak ve davranışları üzerinde derin tahribatlar yapmaktadır. Uzmanların dediğine göre, bazı genetiği değiştirilmiş organizmalar insanın dna’sını da değiştirmektedir. Bugün dünyanın en büyük sorunlarından birisi budur.
Ahlâkî kötülük, şuurlu insan eylemlerinin sonucu olan, insanın ahlakî ödevlerine karşı gelmesinden doğan kötülüklerdir. Ahlâkî kötülüğün kaynağı, insandır. İnsanoğlu, havayı, suyu ve toprağı kirletmekle kalmıyor, toplumu da kirletiyor. Bitkilere sirayet eden hastalıkların çoğunun öznesi insandır. Nitekim bir âyette şöyle buyrulur: “İnsanların kendi işledikleri (kötülükler) sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştır. Dönmeleri için Allah, yaptıklarının bazı (kötü) sonuçlarını (dünyada) onlara tattıracaktır.” (Rum 41).
Yeryüzü, üzerinde taşıdığı bütün nimet ve güzellikleriyle insana emanet edilmiştir.
Emanet koruyup kollanması gereken bir değerdir. Bu emanet, korunmadığı takdirde, devreye ihanet girer. En büyük ihanet, yeryüzünün doğal dengesini bozmaktır. Örneğin, teknolojik gelişmelerin ortaya çıkardığı çevre sorunları ve sanayi artıkları ekolojik dengeyi bozmaktadır. Bakıyoruz, bazı denizlerde yaşayan balık ölülerinin karaya vurması bunun en açık örneğidir. Yine iklim değişiklikleri.. Meyve ve sebzelerin tabii şekil ve tadının değişmiş olması.. Bir de buna sosyal hayattaki bozulma eklenince, insanın, Allah’ın koyduğu değer ölçülerini dikkate almaması sonucu, acı faturalar yaşanmaktadır. Âyette ifade edildiği gibi, bugün insanlık, toprağı, suyu ve havaya kirletmenin acı bedelini ödemektedir.
Çare, insanı düzeltmek suretiyle, fıtrata dönüşü hızlandırmaktır. İnsan düzelirse, her şey düzelir. İş, insanın düzelmesinde…