İMAM MÂTÜRÎDÎ’Yİ ANLAMAK
03 Şubat 2018 tarihinde Selçuk Üniversitesi “İmam Mâtürîdî Uygulama ve Araştırma Merkezi” üniversitelerimizden farklı İslami disiplinlere mensup akademisyenlerin katıldığı bir günlük “İmam Mâtürîdî Araştırmaları Çalıştayı” düzenledi. Bu çalıştay iki uzun oturum halinde yapıldı. Öğleden önceki ilk oturumun konusu, “İmam Mâtürîdî araştırmaları hangi aşamada, sorunları nelerdir?” başlığını taşırken; öğleden sonra yapılan ikinci oturumun konusu ise, “İmam Mâtürîdî araştırma merkezi neler yapmalı, nasıl yapmalı?” başlığını taşıyordu.
İmam Mâtürîdî, 1970’li yıllarda yazma olan eserlerinin tahkik edilerek neşredilmeye başlamasıyla birlikte yıldızı parladı. Her ne kadar asırlardır Mâtürîdiyye Mezhebi söz konusu ise de görüşler daha çok onun takipçileri üzerinden öğreniliyordu. Bugün eserlerinin tahkik edilerek Türkçeye kazandırılmasıyla birlikte sadece Türkiye’de değil, Batı, Türk dünyası ve Arap dünyasında da Mâtürîdî’ye ilgi artmaya başladı. Artık Özbekistan, Kırgızistan, Kazakistan gibi ülkelerde ve topyekûn Fergana vadisinde de araştırma merkezleri kuruluyor.
İmam Mâtürîdî’ye ilginin artması sevindirici. Ancak günümüz İslam dünyasının devasa sorunlarını Mâtürîdî’ye çözdürmeye kalkmak ise, haksızlıktır. Çünkü her âlim kendi döneminin sorunlarıyla uğraşmıştır. Belki onun döneminde varılon sorunlar, bugünün sorunları olmayabilir. Yapılması gereken Mâtürîdî’nin zihniyet, metodoloji ve sağlıklı dini bilgiyi üretmede kullandığı bilgi kuramını ortaya çıkarmaktır. Bugün asıl böyle bir bakış açısına ihtiyacımız vardır. Kaldı ki Mâtürîdî’nin Kelam, Fıkıh, Mezhepler Tarihi, Tefsir gibi İslami ilimlere ait 30 eserinden sadece elimizde Kitabü’t-Tevhid ve Te’vilatü Ehli’s-Sünne’si vardır. Gerisi hala kayıptır. Umulur ki yapılacak araştırmalar sonucu diğer eserlerine ulaşılır, onlar da tahkik edilerek neşredilir. Matürîdî araştırma merkez ve enstitülerinin açılması da böyle bir gayeye matuftur, zaten.
Ehl-i Sünnetin itikadi kollarından birisi Eş’arîlik, bir diğeri de Mâtürîdîliktir. Mâtürîdîlik; Hindistan’dan Türkistan’a, Kafkaslardan Balkanlara, Mısır’dan Çin’e, Anadolu’ya varıncaya kadar yaşayan ve milyonlarca bağlısı bulunan güçlü bir mezhebin adıdır. Bir mezhep kendisini yenilediği, ürettiği sürece yaşama imkânı bulur ve tarihsel sürekliliği devam eder.
Türk dünyası başta olmak üzere tüm dünyada bugün devlet destekli olarak, Suudlular Selefliği, İranlılar ise Şiiliği yaymaya çalışıyor ve bu konuda ciddi yatırımlar yapıyor. Elbette Mâtürîdîlik çalışmaları bu tip projelerin önünde bir bariyer işlevi görecektir. Eğer, İslam coğrafyalarında Hanefilik-Mâtürîdîlik araştırmaları ve güncelleme, itikat ve düşünce kimliğimiz Hanefi-Mâtürîdî üzerinden şekillendirildiği için yapılırsa, dolaylı olarak bu çalışmaların katma değeri olacaktır. Çünkü İmam Mâtürîdî, akıl ve vahiy arasında güçlü bir denge kuran, İslam’ı insanın doğasına uygun olarak yorumlayan, Müslümanlar arasında uzlaşı kültürünü geliştiren, her türlü aşırılık ve ihmalkârlıktan uzak bir dindarlık anlayışını ortaya koyan bir zihniyetin adıdır.
Sonuç olarak, amaç ne Mâtürîdî ne Eş’arî, esas olan İslam’ı doğru anlamaktır. Bugün için İslam’ı doğru anlamanın kriterlerini ortaya koyan âlim, İmam Mâtürîdî olduğu için onun müktesabatından söz ediyoruz. Elbette daha nice takdirle anmamız gereken gökteki yıldızlar gibi âlimlerimiz vardır. İmam Mâtürîdî’nin düşüncelerini anlamak için yapılan bu çalıştay hayırlı olmuştur. Esas olan bu çalıştayda ortaya çıkan görüşlerin hayata geçirilmesidir. Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.