İletişimi İhâle Etmek ve Kurumsal İletişim
İletişimi ihâle etmemektir merâmımız ve söze başlayalım.
Kurumu, iletişime geçen bir insan olarak kabul edersek; insanın iletişim için kullandığı araçların birçoğunu kurumlar da kullanmak durumundadır.
Bu araçların kullanımının kurum için ne anlama geldiğini ifade etmeye çalışalım.
İnsanın iletişim için kullandığı araçlardan biri dildir ve bir diğeri de kullandığı sözcüklerdir.
Kullanılan bir sözcüğü en iyi şekilde vurgulayacak olan, merâmının ne olduğunu bilen insanın ta kendisidir. Başka biri aracılığıyla insan merâmını etkili bir şekilde aktaramaz. Sahip olduğu kaygısı ve amaca yönelik heyecanı, kullandığı sözcükteki vurgusunu ve ses tonunu etkiler doğal olarak.
Sözün çıkış şiddeti, gâyenin kararlılığına işârettir. Kullanılan cümledeki vurgu, bu gâyeye hizmet eder ve bu hizmeti en iyi, insanın kendisi yapar. Başka birinin bu gâyeye tercüman olması; “el elin eşeğini türkü çağırarak arar” ile eşdeğerdir.
Kurumsal iletişim için de söyleyeceklerimiz aynı doğrultudadır. Kurumlar, varlıklarından haberdar edecekleri ve hedef kitleleri ile olan bağlarını iyi düzeyde sürdürmelerine imkan verecek iletişim faaliyetlerini, bizzat kendi organları vasıtasıyla gerçekleştirmelidir. Danışmanlık vasıtasıyla sürdürülecek bir iletişim faaliyetinden, uzun dönemde meyve beklemek, kurumu hayal kırıklığına uğratabilir.
Şu yönde bir itiraz gelebilir:
“Danışmanlık firmaları ya da danışmanlar, profesyonel tavırların sahipleridir ve dolayısıyla bir kurum için daha iyi stratejiler belirleyebilirler.” Bu tespit için, kısa dönemde evet deriz ama iletişim, hayatın ta kendisidir ve suni solunum ile bu hayatın sürdürülmesine imkan yoktur. Bu yüzden kurum, iletişim için, para ayırmak yerine, kendine hayat verecek sağlam zihinleri istihdam ederek birimler kurmak zorundadır.
Dönelim insana.
İnsanın, iletişim sürecinde kullandığı bir diğer aracı gözleridir. “Gözler kalbin aynasıdır” sözü, âşıkların birbirlerine söyledikleri sözden ibâret sayılırsa, gözlere büyük haksızlık edilmiş olur.
Evet, gözler kalbin aynasıdır ve insanı hulâsa edersek, insanlığı, yalnızca kalpten ibârettir. Kalp, bu tespitimizle her şeydir.
İnsan kendi kalbini, ancak kendi gözleri ile ortaya koyabilir. Kalbinize tercüman olsun diye, bir çift masmavi göz kiralayın ve bu gözlerden medet bekleyin. Böyle bir durum, elbette mümkün değildir. Kiraladığınız gözler, merâmınızdan öte, başka mesajlar iletebilir muhatabınıza ve elinizde, gözlere ödediğiniz yüksek maliyet ve bir de hayal kırıklığınız kalır.
Bu yüzden, insanın öfkesini de, sevincini de, şaşkınlığını da, heyecanını da ve de sinsiliğini de en iyi kendi gözleri ortaya koyar, kiralık olanlar değil.
Başlığımız kurumsal iletişim idi. O zaman kuruma dönelim ve diyelim ki:
Kurumun gayesini, hedefini, önceliklerini ve faaliyet gösterdiği piyasanın ana özelliklerini, yine en iyi, kurumun kendisi bilir. Alanında gösterdiği başarının sevincini, en iyi, kurumun kendi birimleri yansıtır. Kurumun içe ve dışa bakan gözleri olan iletişim ve halkla ilişkiler birimleri, bu sevincin en güzel aynalarıdır. Kuruma lazım olan göz, kalbini en iyi şekilde okutacak gözlerdir.
İnsan için vücudunun bütünü de, kendisi için bir iletişim aracıdır, mesaj kanalıdır. Acıma hissi ile dolu bir insanın, kabarık göğüslerle, yüksek omuzlarla, çatık kaşlarla ve köşeli bir kafa ile tasavvur edilmesi pek mümkün değildir. Acıma hissi, çelebilikle, kalenderlikle, sıcacık bakan gözlerle ve halim bir duruşla eşdeğer tutulur. Gâyet mütevâzı bir vücut duruş tanımlar acıma ve merhamet hissini. Bu his, satın alınabilecek bir şey değildir ve de başka biri bu hissi hakkıyla yansıtamaz..
Kurum için de aynı şeyler geçerlidir. Bir kurumun nerede durduğunu, onun gerçekleştirmiş olduğu bütün iletişim faaliyetleri belirler. Sosyal sorumluluk, sponsorluk, taltif gibi çalışmalar bizzat kurum tarafından sahiplenerek yapıldığı zaman anlam kazanır. Halkla ilişkiler danışmanlığı yapan bir firma tarafından yapılacak yönlendirme ile gerçekleştirilecek iletişim faaliyetleri, hedef kitlede oluşması istenilen algıya hizmet etmeyecektir. Daha sözümüz bitmedi.
Merâmımız araya girsin diyelim ki: İletişimi ihâle etmeyelim.
Duânızı eksik etmeyin efendim.