Mehmet Toker
Mehmet Toker İHL'lere neden düşmanlar?

İHL'lere neden düşmanlar?

İmam Hatip Okulları/Liseleri açıldığı tarihten günümüze siyasetin en çok uğraştığı, dış müdahalelere en fazla maruz kalan ve en fazla tartışılan kurumların başında gelmektedir. İHL'lerinin temelini Nizamiye Medreselerine kadar götürebiliriz. Bu medreseler tarih içerisinde bazen inkıtâ ve inkisâra uğrasa da Meşrutiyete kadar programlı bir şekilde tedrisata devam etmiştir. 6 Şubat 1913'te çıkarılan bir nizamname ile Medresetül Vaizin ile Medresetül Eimme ve Hutaba birleştirilerek Medresetül İrşad adı altında yeni bir okul açılmıştır.
Bu okul tevhid-i tedrisât kanununun çıkarılmasına kadar tedrisata devam etmiştir. O tarihte Türkiyede 29 Dârulhilafe ve 475 İlmiye Medresesi vardır. Türkiye'de 3 Mart 1924'te çıkarılan tevhid-i tedrisat kanununun 4. maddesi gereği dini tedrisat yapan bütün medreseler kapatılmış, bunların yerine 29 yerde İmam Hatip Okulu adıyla okullar açılarak 1924-25 eğitim öğretim yılında faaliyete başlamıştır. Fakat yapılan inkılaplar gerekçe gösterilerek 1930 yılına kadar bu 29 İmam Hatip Okulunun tamamı kapatılmıştır. Yani sadece beş yıl yaşamasına müsaade edilmiştir. 1951 yılına gelinceye kadar yirmibir yıl boyunca bu ülkede resmi veya gayri resmi dini tedrisât yasaklanmıştır. 1951 yılında başta Celalettin Ökten olmak üzere, dönemin münevver hocalarının büyük gayret, emek ve fedakârlıklarıyla ve yurdun dört bir tarafında İmam Hatip Mektebi açılması için mücadele veren, isimlerini dahi bilmediğimiz binlerce hamiyeti diniye ve milliye sahibi insanların gayret, himmet ve cesaretleriyle bu okullar açılmıştır.
Bugün Türkiye'de 5200 civarında İHO ve İHL vardır. Bu okullarda 1 milyon 400 bin civarında da yani Türkiye'deki toplam ortaokul ve lise öğrenci sayısının %13'üne tekabül eden öğrenci vardır. 1951'den günümüze gelinceye kadar geçen süreçte bu ülkede 10 milyondan fazla insanımız İHL mezunu sıfatına haiz olmuştur. Fakat ne hikmetse bu okullar; sözde dindar cemaatin! "İmam Hatap" sataşmalarından, "Çocuklarınızı İHL'lerine göndermeyiniz. Onun yerine düz lise ve ortaokullara gönderin. Daha az hasarla çıkar!" diyen talihsizlere, bu okulları bazı siyasi oluşumların arka bahçesi olarak niteleyenlerden, toptan kapatılması gerektiğini ifade edenlere kadar, zaman içerisinde pek çok saldırı ve tacize maruz kalmıştır. 28 Şubat postmodern darbesi sekiz yıllık kesintisiz eğitim garabetiyle en büyük zararı yine İHL ve meslek okullarına vermiştir. Zira 28 Şubat darbesinin hemen öncesinde 95-96 öğretim yılında İHL'ler, hem tarihteki sayısal olarak en fazla öğrenciye sahip olduğu dönemi yaşamış, hem de üniversite kazandırma oranları ile zirvede yer almıştı. Bu hakikât 28 Şubat zihniyetin de büyük bir korku telaş ve paniğe sebep oldu.
Günümüzde sanatçı diye pazarlanılmaya çalışılan teşhir ürünü pespaye bir şahsın, İHL mezunlarını genelleyerek sapıklıkla itham etmesi ile İHL düşmanlığı yeniden gündeme geldi. Peki, "30 Nisan 2022 tarihinde, Ataşehir'de ki bir konuşma, neden okulların açılacağı şu günlerde gündeme getirildi? Bu bir gündem değiştirme çabası mıydı? Yoksa 1951'lerden günümüze kadar uzanan bir kuyruk acısının tekrarı mıydı? Zira teşhir ürünü şahsın tutuklanmasına, ABD tepki göstermiş ise bu basit bir gündem değiştirme oyunu değil, İHL üzerinden bir kutuplaştırma çabasının ve Türkiye'nin iç işlerine karışma sebebi aramanın bir neticesidir. Çünkü teşhir ürünü sözde sanatçı evveliyatında, Amerika'nın ileri uç karakolu olarak kullanmış olduğu LGBT'lilerin sancaktarlığını yapıp, LGBT paçavralarını konserlerinde açmasıyla maruf bir kişi. İHL'lerin bu yıl YKS'de Türkiye ortalamasının üzerinde bir başarı göstermesi ilk 100 derecede 57, ilk 100 bin'de 37.887 öğrencisinin olması elbetteki Fulbright Programı ile Türkiye toplumunu emperyalist idealleri doğrultusunda dönüştürme hayalleri kurup, kolonileştirme planları yapanları dumura uğrattı. Yine LGS tercihlerinde öğrencilerin %87'sinin ilk üç tercihinde en az bir İHL tercihinde bulunması da kuklaların iplerini elinde tutan patronları korku ve endişeye sevk etti.
Çünkü İHL'leri din adamı! yetiştirmenin ötesinde Anadolu İrfanını, İslam Kültür ve Medeniyetini, İslam Ahlak ve Maneviyatını öğrencisine asgari düzeyde vermeye çalışan ve Türkiye toplumunun geleneğini geleceğe aktarma noktasında istasyon görevi yaparak, toplumsal dejenerasyona mani olan kurumlar olarak değerlendirilmektedir. İHL'lerinin zaman zaman kendisine yüklenilen misyonu %100 bir başarı ile yerine getiremediği dönem ve zamanlarda mevcuttur. Bu açıdan eleştirilebilir. İHL'ler lâyüsel değildir. Eksiği, hatası vardır. Nitelik konusunda arada bir defolu ürün verebilir. Ancak istisnaların kaideyi bozmayacağı prensibinden hareketle milyonda birkaç defolu ürün verdi diye toptan bir genelleme ile düşman olmak akıl kârı bir durum değildir. Milyonlarca mezunu hedef alan bir itham fikir özgürlüğü değildir. İslâm'a sövmekten başka fikri olmayanlar, fikrin değil İslâm'a sövmenin hürriyetini istiyor.
İhmalinden dolayı ölüme sebebiyet verdi diye tıp fakültelerini toptan kapatmak nasıl yalnışsa, istisnâ bir iki defolu mezun sebebiyle İHL'ne düşmanlık yapmak veya genellemeci bir dil kullanmak aynı oranda yanlıştır. İHL'ler toplumsal bir ihtiyaç neticesinde ortaya çıkmış, 1950'lerden 2000'li yıllara gelinceye kadar binalarının neredeyse tamamı halkın yardımlarıyla inşaa edilmiş ve toplumun genetik yapısına en uygun okullardır. Niceliklerinin artması, niteliksel kaliteyi düşürse de bu aşılamaz bir problem değildir. "Bu okulları işlevsellik ve nitelik açısından nasıl daha fazla iyileştirip, toplumsal kalkınmanın ve aydınlanmanın lokomotifi haline getirebiliriz?" sorusu üzerine kafa yorulmalıdır.
İHL'lerin kapatılması veya gözden düşürülmesi niteliksel ve niceliksel olarak işlevsiz hale getirilmesi, Fetö ve türevi bir takım din istismarcılarına zemin sağlıyor, alan açıyor. Bu gerçeği görmek lazım.
İHL mezunlarının minberde, kürsüde, mihrapta olmadığını varsayarsak, Cuma Hutbesinde, minberdeki hatibe sataşan ve cahilliğin dibinde dolaşan prof. unvanlı provokatörlere gün doğacaktır. Hem teşhir ürünü sözde sanatçı, hem prof. ünvanlı provokatör, maşadır. Maşalara rağmen kervan yürüyecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
Mehmet Toker Arşivi