İbadetlerde Devamlılık
İçerisinde bin aydan daha hayırlı olan ve kendisinde Hayat Kitabımız Kur’an’ın inmeye başladığı Kadir gecesinin bulunduğu bereketli bir ay olan Ramazan’ı da geride bıraktık. Bayramla beraber veda ettik. Önümüzdeki Ramazana kimler öle, kimler kala… Allah hayırlısıyla kavuşanlardan eylesin.
Elbette bu ayda ibadetler açısından güzel kazanımlarımız olmuştur. Bunlar gelip geçici mevsimlik kazanımlar değildir. Hayat boyunca kalıcı yer edinmelidir. Çünkü “Kulluk” devamlılık gerektiren bir sorumluluktur. Yüce Allah bu konuda şu emri verir:
“Sana ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et.” (15/Hicr:99).
Rasûlullah da (sav); “Allah’ın en sevdiği amel, az da olsa devamlı olanıdır” buyurur. (Buhârî, İmân 32; Müslim, Misâfirîn 221)
Ramazan ayının ne kadar feyizli, bereketli ve huzurlu bir ay olduğunu hepimiz yaşayıp gördük. On bir ayda gevşeyen manevî cıvatalarımızı, bu mübarek günlerde sıkılayarak tekrar sağlamlaştırdık. Ramazan ayını, bir nevi şarj olma ayı olarak algılayıp mânen şarj olduk. Normal olarak yaşadığımız ibadet hayatımızı, Ramazanda biraz daha yoğunlaştırdık. Zaten bunun örneğini Rasûlullah (s.a.v.) bize vermiştir. Efendimiz (s.a.v), Ramazanda, diğer aylara oranla Rabbine daha çok yönelmişti. Özellikle Ramazan'ın son on günü Mescitte i'tikafa girerek kendini dış dünyadan soyutlayıp Allah'a ibadete adamıştı.
İşte Rasûlüllah’ın bu örnek tavrı da, bu mübarek günlerde, bizlerin de normal ibadet hayatlarına ilaveler yaparak iyilikleri yaşama, kötülüklerden uzak durma ameliyesinde daha dikkatli olma ve gevşeyen manevî bağlarımızı pekiştirme, bu alışkanlığımızı da diğer aylara yayma mesajı vermektedir. Bu mesajı aldık ve Ramazanımızı Rasûlüllah’ı model alarak değerlendirdik.
Öyleyse ibadetler ve hayırlar için bir mevsim ve Mü’minlere açık bir panayır olan Ramazan ayı, insanlığı karanlıktan aydınlığa çıkaran öldürücü ideoloji ve süflî ihtiraslardan kurtaran İslam inkılabının kanunlarını ihtiva eden Kur'an-ı Kerim'in indirilmeye başlandığı bir ay olarak, bütün Mü’minlere kapılarını açmış amelî eğitim yaptıran çok güçlü bir mekteptir. İnşallah bu mektebi başarı ile tamamlayanlardan olmuşuzdur.
Bu Ramazan mektebi bize; namaz, oruç, fıtır sadakası, tefekkür ve Kur'an okuma gibi yoğun ameli dersleriyle ruhun, nefis üzerinde hâkim olmasını sağlayan terbiye kanunlarını pekiştirerek öğretmiştir. Bu yüce mektebin müfredatına gönül vererek geçmiş on bir ayın muhasebesini yapanlar, gelecek on bir aya bedenen ve ruhen hazırlanan ve böylece İslam Dininin hayat kanunlarını yaşama aşkıyla şarj olan Mü’minler, Rasûlüllah’ın ifadesiyle “analarından doğdukları gün gibi saf ve günahsız olarak” Yüce Mevlâ’mızdan “rıza” diploması almayı hak etmişlerdir.
Ramazan mektebinden geçer not alarak mezun olanlar, mezuniyetlerine yakışan bir tavırla Ramazan'da edindikleri iyi alışkanlıklar ve ibadetlere olan düşkünlüklerini hayatlarının devamında da sürdürmelidir. Sadece Ramazanda Allah'ın rızasına uygun davranıp, Ramazan'dan sonra heva ve hevesin güdümüne girerek içimizdeki firavunu devreye sokmayı, İslam'la uzlaştırmak mümkün değildir. Aslında Müslüman, her ayını Ramazan, her gecesini de Kadir bilerek Rabbine olan kulluk vazifesini sürekli bir şekilde ayakta tutmalıdır.
Müslüman, kulluğunu ihlal edecek her davranıştan ömrü boyunca, bütün zaman dilimlerinde uzak kalıp, Allah'a yaklaştıran her hayırlı amele koşarak ulaşmak zorundadır. “Allah'a şükreden bir kul olmayayım mı?” (Buharî, Teheccüd, 6; Müslim, Münâfikûn, 79) diyen Rasûlüllah’ın (s.a.v) çizgisini rota edinerek, tağutların sultasından kendini kurtarıp “Rabbe şükreden bir kul” olmayı her an öncelemelidir.
Ramazan mektebinin müdavim öğrencileri olan bizler, Ramazan kazanımlarımızı kalıcı hale getirerek “Ölüm gelinceye kadar Rabbine ibadet et” ilahî emrine bağlılığımızı göstermeliyiz. Çünkü ibadetlerde devamlılık esastır. Selam, bunu müdrik olanlara olsun.