Sıtkı Yonca
Sıtkı Yonca HİÇ DEĞİŞMEDİLER DEĞİŞMEKDE İSTEMİYORLAR

HİÇ DEĞİŞMEDİLER DEĞİŞMEKDE İSTEMİYORLAR

28 Şubatlarda Fadimelerin, Ali Kalkancıların penceresinden Müslümanlara nasıl baktılarsa şimdilerde aynı bakıyorlar. Otomatiğe bağlanmış bir standartları var o standarttan ödün vermeyi düşünmüyorlar; düşündükleri an öleceklerini zannediyorlar sanki dirilermiş gibi.

                 Aydın Doğan medyasıyla kimin sözcüsü olduğunu bildiğimiz gazete kağıdında atılan manşetlerle, oralarda köşe tutmuş yazarlarını anlamaya çalışıyorum.

                 Aslında, kendi köşesinde yazdığı bir yazıda ‘’Kur’an torbasını boynuna takmış bir kız çocuğunu Kur’an kursuna gidiyor görünce içim cız ediyor ve yüreğim yanıyor’’ diyen bu zihniyeti anlıyorum da onunla bu ülkede yaşamak zorunda olduğumuzu anlatmaya çalışıyorum sıradan bir Müslüman olarak.

                  Hafızam beni yanıltmıyorsa Abidin Dino olacak. ’’İnan demek kolay ama bir kez inanırsam alnımı secdeden kaldıramam. Buna da cesaretim yok.’’  itirafındaki  yürek parçalayan ruhsal travmayı  ve insanın secde için yaratılmış olduğu  mesajını anlamak için arif olmak gerekmiyor.

                Evet onları ve onlar gibi olanları anlıyorum. İnanamamış olmanın veya nasipsizliğin verdiği özgüven yetersizliğinden kaynaklanan psikolojik eziklik, Nureddin Yıldız ve İhsan Şenocak gibi din bilginlerinin şahsında dinden intikam almaya itiyor kendilerini.

                 İnançsız insanların, inanmış insana ‘’neden benim gibi değilsin’ gazabının verdiği  sancıyı izale etmek için iki seçeneği vardır. Ya hakaretler ederek rahatlayacak ve hasedinin intikamını bu dünyada  almış olacak,(ne garip tecellidir ki, öbür alemde başlarına geleceği de seziyorlar. Allah böyle bir his vermiş insana) ya da  onun sahip olduğu değerleri alaya alarak içindeki aşağılık duygusunun vermiş olduğu  sendromu  güya üstünlük kompleksi görüntüsüyle örtmeye çalışacaktır. Her iki hal de   kendi  ruhunu tatmin edemezse  bir sığınak arayarak unutmayı deneyecek ve muhtemeldir ki  en iyi unutma yolu olarak içkiyi tercih edecektir .Çünkü ‘’cehennem ya varsa’’ kuşkusu içlerini kemirip durduğu için unutmak  bir zorunluluk haline gelir.

                Zinayı ve kadına şiddeti  kullanıp Nureddin Yıldız Hoca’ya vurmaları, demokrasiyi kullanıp İhsan Şenocak  Hocaya  vurmaları, Atatürkçülüğü kullanıp Diyanete  vurmaları, faizi kullanıp hükümete vurmalarının  altında yatan, bir Abidin Dino psikolojisidir aslında.

                Aradaki fark ,Dino samimi  bunlar riyakar.

                Bu samimiyetsizliklerini, 28 Şubat sürecinde başörtülü üniversiteli kızlar, yerlerde süründürülerek  polis coplarıyla göz  yaşına boğulurken  sevinç  çığlıkları atmalarına, toplumun gösterdiği derin tepkiden de biliyoruz. ‘’Muhtar bile olamaz’’ manşetine muhatap  olan insanın şimdi nerede olduğuna bakın yeter.

                Toplumsal karşılıkları olmayınca, kendilerinin haber yaptığı asansör tecavüzlerine rağmen, utanmadan  savcıları, talimat(!)verir gibi  göreve çağırıyorlar. Yani haddini bilmezlikte de sınır tanımıyorlar.

             Sanki kadına şiddete karşıymış  algısıyla, anneyi cennet  vesilesi gören  Nureddin Yıldız Hoca’ya saldırmaları, yukarıda izah etmeye çalıştığım psikolojik duruşun savrulmasıyla sürüklendikleri  Batı faşizminin dogmalarında  yaşadıkları gel-gitlerin sonucudur.

             Öyle vahşi bir paradoks yaşıyorlar  ki, kendi  değerleri  açısından bir Aziz Nesin bile değiller.

             Nureddin Hoca’nın suskunluğu ne acizliğinden,  ne de haksızlığından ;suskunluğun da  bir edep  bir erdem olduğuna inanmış olmasındandır. Bu onlara en büyük cevaptır. Anlayana  tabii ki…Selamlar. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Sıtkı Yonca Arşivi